Fotoğraftaki kişi, 4 aydır tutuklu hükümlü olan işçi emeklisi Ali Aydeniz (61).
Şeker, tansiyon, kolesterol ve kalp hastalıkları nedeniyle Bakanlıkça yüzde 91 engelli kimliği bulunan Aydeniz, Metris Cezaevi’nden 112 Acil’le sevkedildiği Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi’nde 10 Kasım’da by-pass ameliyatı oldu. Şekere bağlı olarak sol ayağı bilekten kesilmiş ve sağ ayağında bir parmağı eksik olan Aydeniz, hastanede yoğun bakım ve nekahet günlerini yatağa kelepçeli olarak geçirdi.
Fotoğrafın sağ kenarında koltuk değneği görünüyor. Kendi başına ayağa kalkamayan ve koltuk değneksiz yürüyemeyen Aydeniz için neden böyle bir kelepçeli tedbir uygulandığı sorusunun insanî bir cevabı yok.
Savcılığin hastane kayıtlarında Aydeniz’in suçu şöyle yazılı: “FETO kızını koruma”
****
Burada kastedilen “FETO kızı”, Aydeniz’in pratisyen doktor olan ve geçmişte Fatih Üniversitesi’nde akademisyenlik yaptığı için hakkında “silahlı terör örgütüne üyelik” suçlaması bulunan kızı M.A.Ç.
Hakkında arama kararı çıkarılan kızı, onun arabasında yakalandığı için Ali Aydeniz hakkında ‘yardım ve yataklık’ soruşturması açılmış.
4 Mart 2018 tarihinde bu ‘suçtan’ gözaltına alınan Aydeniz, 3 günlük gözaltının ardından adli kontrolle serbest bırakılmış.
Aynı operasyonda gözaltına alınan kızı M. A. Ç. ise 13 Mart 2018 tarihinde tutuklanarak Bakırköy Kadın Cezaevi’ne konmuş.
M.A.Ç., bu tarihte 11 haftalık hamileydi. 6 buçuk ay tutukluluğun ardından 28 Eylül 2018 tarihinde tahliye oldu ve bir hafta sonra da doğum yaptı. ’Silahlı terör örgütüne üyelik’ten 6 yıl 3 ay hapse mahkum edilen M.A.Ç.‘nin dosyası halen Yargıtay’da.
Ali Aydeniz, tutuksuz olarak İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandı. 18 Temmuz 2019 tarihinde karar açıklayan mahkeme, Aydeniz’in silahlı terör örgütü üyeliğine dair hiçbir delile ulaşılamadığını ve ‘havuz sorgusu’ denilen ‘FETÖ sorgusunda’ aleyhine herhangi bir tespit yapılamadığını belirtti. Buna rağmen Türk Ceza Kanunu’nun 220/7 maddesi kapsamında ‘örgüte bilerek ve isteyerek yardım ettiği’ suçlaması ile onu 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına çarptırdı.
Mütalaasında Aydeniz’e en fazla Türk Ceza Kanunu 283. Maddesi uyarınca ‘suçluyu kayırma’ suçundan işlem yapılabileceğini ve bunun da kanunen cezayı gerektirecek bir suç olmadığını kaydeden Savcı İkram Coşkun, aynı gün kararı istinaf mahkemesine götürdü. İstinaf başvurusunda da ‘ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken bilerek ve isteyerek yardım etmek suçundan cezalandırılmasına karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu’ vurguladı. Dolayısı ile bu kararın kaldırılmasını talep etti.
****
TCK 283 ve 284. maddelerinin son fıkrası, ebeveyn ile çocuklar arasındaki bu tür fiillerde cezaya hükmolunamayacağını söylüyor. Yani anne-baba ile çocukları veya kardeşler arasında ‘yardım ve yataklık’ suçu oluşmuyor. En fazla ‘suçluyu kayırma suçu’ isnad edilebiliyor.
283. Maddenin 3. Fıkrası şu şekilde: “Bu suçun üstsoy, altsoy, eş, kardeş veya diğer suç ortağı tarafından işlenmesi halinde, cezaya hükmolunmaz.”
“Tutuklu, hükümlü veya suç delillerini bildirmeme” suçunu içeren 284. Maddenin 4. fıkrasında da şöyle deniyor: “Bu suçların üstsoy, altsoy, eş veya kardeş tarafından işlenmesi halinde, cezaya hükmolunmaz.”
Burada ‘üstsoy’ ve ‘altsoy’dan kasıt, anne-baba ve çocuklar.
Nitekim Yargıtay’ın da bu tür durumlarda cezaya hükmolunamayacağı yönünde kararları var. Mesela Yargıtay 9. Ceza Dairesi‘nin 2008/9021 esas, 2010/3628 karar sayılı kararı buna örnek.
Fransa’da oturan bir baba, PKK üyesi olan oğlunun Diyarbakır Lice’de yaralanması ve kendisini araması üzerine Türkiye’ye gidiyor. Tedavi için oğlunu Fransa’ya götürmek isterken yakalanıyor. Ancak terör örgütüne yardımdan değil, oğlunun kurtulmasına ve yakalanmamasına yardımdan yargılanıyor. Sonunda da Yargıtay tarafından beraat ettiriliyor.
Fakat aynı Yargıtay, 29 Eylül 2020’de Ali Aydeniz’in cezasını onadı.
****
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’ndan ‘Engelli Kimlik Kartı’ olan ve bu kartta engel oranı yüzde 91 olarak kaydedilen Ali Aydeniz, sağlık sorunlarını gerekçe göstererek infaz erteleme başvurusu yaptı.
16 yıldır ağır şeker hastası olan Aydeniz’in, sol ayağı bu hastalığa bağlı olarak kesilmiş ve sağ ayağından da bir parmağı alınmıştı.
Ayrıca kalp ve hipertansiyon rahatsızlıkları da vardı.
Savcılığın talebi üzerine Bayrampaşa Devlet Hastanesi ve Adli Tıp Kurumu’ndan rapor istendi.
18 Eylül 2017 tarihinde yüzde 91 engelli olduğuna dair Sağlık Kurulu raporu veren Bayrampaşa Devlet Hastanesi, 7 Ocak 2021 tarihinde savcılığın talebi üzerine yaptığı incelemede bu kez ‘toplamda yüzde 31 engelli’ raporu sundu.
Adli Tıp Kurumu da 1 Şubat 2021 tarihli raporunda, Aydeniz’in toplam özür oranını yüzde 31 olarak tespit etti ve hayatını tek başına idame ettirebileceği, dolayısıyla cezaevinde kalmasına engel bir durum olmadığı raporunu verdi.
****
Ali Aydeniz, 11 Ağustos 2021 tarihinde tutuklanarak Metris 1 Nolu Kapalı Cezaevi’ne kondu.
4 gün sonra Bezm-i Alem Valide Sultan Hastanesi’nde anjiyo olacaktı.
Hapse girmesinin ardından sık sık acile kaldırılan Aydeniz, sırf sağlık sorunlarından ötürü Silivri Cezaevi’ne nakledilemedi.
Cezaevine girmesinden 8 gün sonra, 19 Ağustos’ta hastaneye kaldırılan Aydeniz, o tarihten bu yana tam 11 kere hastaneye nakledildi. Bunların birçoğu ‘acil’ sevklerdi ve yine çoğu, birden fazla şikayet nedeniyle farklı farklı servislerde geçti. Kardiyoloji, göğüs hastalıkları, nefroloji, iç hastalıkları, kalp ve damar cerrahisi, nöroloji gibi…
26 Ekim 2021 tarihinde gece yarısı kalp rahatsızlığı nedeniyle 112 Acil ile Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi’ne sevkedilen Aydeniz, ertesi gün anjiyo oldu. 10 Kasım 2021 tarihinde de by-pass ameliyatı yapıldı.
2 gün yoğun bakımda, 3 gün de kalp ve damar cerrahisi servisinde yatan Aydeniz, burada yatağa kelepçeli olarak tutuldu.
Sol ayağı olmayan, sağ bacağından da damar alınıp kalbe takıldığı için bu bacağı da sargılı olan Aydeniz, yatağında varis çorapları ile yatırıldığı halde kaçmasın diye bu şekilde yatağa kelepçelendi.
Daha sonra da doktorların serviste bakımını uygun görmelerine rağmen bu kabul edilmedi ve tutuklu servisine nakledildi. Burada cezaevi ortamında kalan Aydeniz için gardiyan ve jandarmalar nöbet tuttu.
Bütün bu ameliyat ve sonrası yoğun bakım sürecinde ailesine haber bile verilmedi. Ailesi ancak yoğun bakımdan sonra servise alınınca durumdan haberdar oldu.
Eşi H. Aydeniz’in refakatçi başvurusu, 12 Kasım 2021 tarihinde Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı’nca uygun görüldü. Savcılığın yazısında Ali Aydeniz’in ‘suç türü’ olarak şöyle yazıyordu: “FETO kızını koruma.’
17 gün de hastanenin tutuklu servisinde tedavi gören Aydeniz, sonrasında tekrar Metris Cezaevi’ne nakledildi.
Şu anda sağlık sorunları tekrar ediyor ve yine sık sık hastaneye sevkediliyor.
Geçtiğimiz hafta da göğüs ağrısı, bulantı ve kusma şikayetleri ile 3 kez acile kaldırıldı.
By-pass sonrası sternum kemiği çelik tellerle birbirine bağlı olan Aydeniz’in kemik iyileşmesi, haftalarca sürecek. Koltuk değneği kullandığı için de mecburi olarak bir tarafa eğik yürüyor. Bu yüzden sürekli yardıma ve desteğe ihtiyacı var.
Bacaklarındaki kanın pıhtılaşıp damarları tıkamaması için de en az 3 ay varis çorabı giymesi, sağa-sola dönmeden arkaya yaslanarak uyuması ve göğsüne çelik korse takması gerekiyor. Şu anda varis çoraplarını, korsesini ve kıyafetlerini koğuş arkadaşları giydirip çıkarıyor.
Bütün bunlara rağmen Ali Aydeniz, ısrarla tahliye edilmiyor.
Suçu: ‘FETO kızını korumak.’
Peki kızının suçu ne? Fatih Üniversitesi’nde SGK kaydının olması. Çünkü orada öğretim üyeliği yapmış. Başkaca kendisine tek bir suçlama yöneltilmiş değil.
Aydeniz, bu hukuksuz kolektif cezalandırma sürecinin binlerce mağdurundan bir tanesi.
Bu kadar sağlık sorunlarına rağmen hukuksuz ve haksız bir şekilde hapiste tutulmaya devam ediyor.
Yargıtay daha önce oğlu PKK militanı olan bir baba için beraat kararı vermişken normalde Ali Aydeniz’in hiç cezaevine girmemesi gerekirdi.
Sağlık sorunlarından ötürü Aydeniz’in bir an önce tahliye edilmesi gerekiyor.
Masum insanları bir kibir uğruna ateşe atıp gelen çığlıklara kulağını tıkayan ve bu çığlıklara ve inlemelere rağmen hala çiftliğinde yamacı goygoycu mollalarıyla çay keyfi yapan ve höpürterek içtiği tükürüklerinin karıştığı çay artığını hangi akla hizmet eder bilinmez bir şekilde enes kantere ikram eden ve bunu herkul da yayınlatan asrın fitnebaşına hakkımızı helal etmiyoruz.Elbet bu işin birde ahiret tarafı olacak inşallah.
Kıyas yaparken sanki pis kirli TC Kürtlerin devletiymiş bu mantıkanan kürtlere yapılanmiyan türklere yapılıyormuş imasından bulunuyorsunuz şimdi kürtlerde seni. Gibi abuk sabuk şeyler söylese bu iş nere varır kahpe devleti yönetenlerin işine yarar kürtlere yapılan zulmün yüzde 10hizmete yapılmadı nasıl insansınız kürtdü bıraktınız Türkçe bırakın demek istmeniz yahut dağa çıkmış bir kürdün yedi sülalesini yok edin demeniz insanlıktan nasibiniz yoktur bu yazıynan hizmete verdiğiniz zararın üstünü örtmek istiyorsunuz yutaçak keriz yok gerçi senin yuttuğunu çok gişi yutar
Bu kafayla çok döverler bizi, semer hep üzerimizde kalır. Alevi, Kürt ve cemaat gönüllüsü olduğu için her defasında aşağılanan birisi için bu yazılanların pek bir anlamı yok. Eskiden kürtleri faili meçhul olarak yok ediyorlardı ama bilmiyorum kaç yaşlı veya engelli ana babaya, kardeşe bunlar yapıldı. Eskiden sokak ortasında kameralar önünde vuruyorlar mıydı, bilmiyorum. Eskiden Taybet anayı sokak ortasında vurup günlerce beklettiler mi?
Eskiden de zülüm yaptılar, yine yapıyorlar, biz kendi çöplüğümüzün horozu olmayla avundukça gelecekte fırsatını bulunca daha beterini yapacaklar. Çünkü hesap sorulmuyor. Hesap sormaya yeltenene darbeci, kumpascı, ‘FETOCÜ’, ‘ama onlar da…’ diye tüm ‘çöplüklerden’ haykırıyorlar. Çöplükleri onların olsun, tek istediğim bu çöplüğü terketmek ama izin vermiyorlar.