Yüzbaşı Burak Akın gerçekten de 15 Temmuz resmi söylemini yerle bir etti. Bu yazı dizisinin başından beri biraz da kinaye ile ima ettiğim şeyi, Akın’ın Anadolu Ajansı’na düşen ifadeleri resmen teyid etti.
Normalde bugün yazmayı düşündüğüm detayları bir sonraki bölüme erteleyerek bu ifade metni üzerinden ilerlemek istiyorum. Akın’ın ifadesinin tamamının bu olup olmadığını bilmiyoruz. Daha sonra başka ayrıntıların çıkması halinde yeni yorumlar getirme kaydını düşerek şimdilik elimizdeki mevcut bilgilerle yetinelim.
****
Öncelikle ifadenin bütünü üzerinden şu tespitleri yapabiliriz:
1- Kara Kuvvetleri Komutanlığı Koruma Müdür Yardımcısı Yüzbaşı Burak Akın, 13 yaşından beri Gülen cemaatinin içinde olduğunu söylüyor.
2- İfadesinde 15 Temmuz’a dair hiç bir bilgi yok.
2- Darbe girişimi sonrasında da cemaatten hiç kimse kendisiyle bir irtibat kurmamış. Sadece cemaatten olduğunu iddia ettiği bir devre arkadaşı ile diyaloğu var.
3- Bu süreçte hiç bir kararına müdahil olunmamış. Ankara’da kalma kararını bile kendisi vermiş.
4- Onu teslim olmaya ve itirafçı olmaya sürükleyecek bir baskıdan da söz etmiyor.
5- Sadece yakın zamanda gerçekleşen bir takım ziyaretler ve diyaloglardan anlamlar çıkardığı, deşifre olduğu ve gözaltına alınacağı psikolojisine girdiği, bu psikolojiyi taşıyamayarak panikle teslim olmaya karar verdiği sonucu çıkıyor.
****
AA haberinin tamamını okumak isteyenler yukarıda paylaştığım linki ziyaret edebilir. Ben kendime göre bu ifadelerden bir özet yapacağım.
Burak Akın, ilk olarak 1996 yılında, 13 yaşındayken gittiği Işık Dershanesi aracılığıyla cemaatle tanışmış. “Birlikte namaz kılma, Risale-i Nur külliyatını okuma, Fetullah Gülen’in kitaplarını okuma ve kasetlerini dinleme şeklinde faaliyetler yapılırdı.” diyor.
O sırada Fen Lisesi’ne hazırlanıyormuş ama ilkokuldan beri aslında hayali asker olmakmış. Bunu, kendisine derslerinde yardımcı olan cemaat abisine de söylemiş. Daha sonra da ‘abisi’nden kendisine bu yönde bir teklif gelmiş. 1997 yılında Kuleli Askeri Lisesi’ni kazanmış. Burada cemaat içi gizlilik açısından ‘Cenk’ kod adını kullanmış.
2006’da cemaat abilerine sormadan, kendi isteğiyle Özel Kuvvetler’e girmiş. 2010 yılında camiadan olmayan bir devre arkadaşıyla ev tutmuş.
Burak Akın, 15 Temmuz darbe girişimine kadar kendisiyle ilgilenen ‘sivil abilerin’ kod adlarını da veriyor. O tarihe gelinceye kadar bir kaç kez cemaatten ayrılmak istediğini ama ya minnet borcu ya da ‘şefkat tokadı’ yeme korkusuyla bunu yapamadığından söz ediyor.
****
15 Temmuz sonrasına dair ifadeleri ise özetle şöyle:
-Darbe girişiminin ardından gözaltına alınıp serbest bırakılan Abdülkadir Koçyiğit ile görüştük. Bana, ‘Seninle tekrar görüşmek istiyorlar. Benim sağlayacağım temasla görüşebilirsin.’ dedi. Darbe girişiminin FETÖ tarafından yapıldığını, bu yapıdaki insanlarla görüşmek istemediğimi söyledim. En son Aralık 2017’de Bahçelievler’de görüştük. Bu yapının içindeki kişilerle görüştüğünü söyledi. Bu yapıdan uzak durması yönünde onu uyardım. İş yerinde kod adımı dahi öğrendiklerini belirterek muhtemelen gözaltına alınacağımı anlattım.”
-“Darbe girişimi sırasında dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Salih Zeki Çolak’ın derdest edilmesini engellemeye çalışırken darbecilerce bacaklarımdan vuruldum. Ağustos 2017’ye kadar Kara Kuvvetleri Komutanlığında koruma müdürlüğüne devam ettim. Komutanın değişmesiyle Ağustos 2017’den itibaren Orgeneral Güler’in koruma müdür yardımcılığını yaptım.”
– “Darbe girişiminden sonra Kara Kuvvetleri Koruma Müdürü Gökhan Erdim, FETÖ üyesi olduğuma dair imalarda bulundu. Erdim’in benim hakkımda ‘FETÖ’cü olabilir’ dediğini duydum.”
– “Kendisine (Erdim’e) ‘Siz kod isim nedir bilmezsiniz. Irak’ta kullanırız.’ dedim. Kendisi de ‘Gece eğlencelerinde Berk ya da Cenk ismini kullanırım.’ dedi. Örgütteki kod ismim ‘Cenk’ olduğu için tedirgin oldum.”
-“Ağustos 2017’deki YAŞ kararları açıklandığında Orgeneral Salih Zeki Çolak beni makamına çağırdı. Burada Kara Kuvvetleri Komutanlığına getirilen Orgeneral Yaşar Güler ile konuştum. Bana, ‘Koruma ekibi olarak görevinize devam edeceksin. Gökhan Erdim yüzbaşı ile birlikte dönüşümlü çalışırsınız’ dedi.”
-“Darbe girişiminden 10 gün sonra doğan kızımın sağlık problemleri vardı ve düzenli tedavi görmesi gerektiği için Ankara’daki görevime devam etme kararı aldım. O gece kesinlikle FETÖ mensubu olduğunu düşündüğüm ya da bildiğim bir kimseyle görüşmedim, irtibat kurmadım. Göreve devam etme kararımı anlattığım sebepler doğrultusunda aldım.”
-“Hakim Albay Mehmet Yüzbaşıoğlu arz için geldiğinde, ‘Önümüzdeki hafta 700 kişilik ekibe Ankara’da ankesör operasyonu yapılacak’ dediğini duydum. Ertesi gün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığında görevli iki savcı Kuvvet Komutanını ziyarete geldi. Ziyaret sonunda protokol subayı Yüzbaşı Gürsel Aygar, alınacak 700 kişinin Kara Kuvvetleri personeli olduğunu söyledi. Benim de ankesörde görüşmelerim olduğu için tedirgin olmuştum.”
-“Aralık ayında ayaküstü konuşurken Gürsel Aygar’ın ‘Sizi biliyorum. Gizlisiniz. Senden, Harekat Başkanlığında bir kişi daha var’ gibi sözler söyledi. (…) Ben de kullanmış olduğu ‘gizli’ kelimesinden, beni kripto Fetullahçı silahlı terör örgütü üyesi olarak düşündüklerini değerlendirdim. Gözaltına alınacağımı düşünerek sabaha kadar uyuyamadım”
-“25 Aralık 2017 gecesi, sabah gözaltına alınacağımı düşünerek sabaha kadar uyumadım. Çantamı hazırladım ve sabah 06.30’a kadar pencere önünde bekledim.”
-“Yüzbaşı Aygar, 26 Aralık’ta MİT’ten olduğunu söylediği bir misafiri geldi. Baş başa görüşmeleri sırasında Aygar, ‘Önemli bir konuyu anlatıyor’ dedi. Bundan da benim örgüt üyesi olduğumu söylediler, diye tedirgin oldum. Bana elinde bulunan not defterinden çıkardığı iki farklı not kağıdını okuttu. Bunlardan bir tanesinde tarihte yer etmiş birisinin vatana ihanet ile alakalı söylediği söz yazıyordu. Diğer not kağıdında da yine vatana ihanetten bahseden sözler yazılıydı. Aramızda geçen bu olay Kara Kuvvetleri Komutanlığı komuta katında bulunan ve yemek odasına girişi çeken kamera kayıtlarından da teyit edilebilir. Tüm bu gelişmeler üzerine yakalanacağımı anladım ve teslim olmaya karar verdim.”
****
İfade metni genel olarak Burak Akın’ın cemaat geçmişi, kendisiyle ilgilenen ‘sivil imamlar’ ve son bölümde kendisini teslim olmaya götüren psikolojik eşiklerden oluşuyor.
Şu durumda benim ve bir çok insanın en çok merak ettiği soru hala ve daha da güçlü bir şekilde havada asılı duruyor: “Darbeyi cemaat yaptıysa Burak Akın neden plana dahil edilmedi?”
Bu önemli mi? Evet, hem de çok önemli. Nedenini yarın detaylı bir şekilde yazacağım.
Biri bana izah etsin, 13 yaşından beri cemaatin içinde yer alan ve o sırada Kara Kuvvetleri Komutanı’nın koruma müdürü olan bir subay neden darbeye dahil edilmez?
“Cemaat baskı yaptı ama Akın kabul etmedi” de denemez. Çünkü ifadelerinde bu da yok. Hatta 15 Temmuz’un öncesi ve nasıl planlandığına dair hiç bir bilgi yok.
Aynı şekilde, “Cemaat onu daha sonrası için ‘kripto’ olarak sakladı” görüşü de zayıflıyor. Çünkü eğer öyle olsa bu kişinin çok ama çok sadık, cemaat açısından sağlam, güvenilir bir asker olması beklenir. Fakat ifadesinden de anlaşılacağı üzere 15 Temmuz sonrası psikolojisi çok zayıflamış, baskılara karşı eşiği çok düşük, kafası karışık bir profil var karşımızda. Ve ondan daha önemlisi, kendisiyle hiç irtibat kurmayan bir cemaat yapılanması söz konusu. O zaman niye onu saklamış olsun ki?
“Bu ifadeler cemaatin TSK içerisinde örgütlendiğini bir kere daha ispatlıyor” denebilir sadece. O apayrı bir tartışma başlığı ve bizim bugünkü konumuz değil.
****
Şimdi birilerinin şu sorulara cevap vermesi şart:
1- Bu darbeyi kim planladı?
2- Cemaatin bir bütün ve organize olarak bu darbede olmadığı artık net. Peki kendini ‘cemaat mensubu’ olarak tanımlayan ve darbede rol alan askerler kime ve neye göre bu kalkışmaya dahil oldu?
3- Tarihin en büyük kumpaslarından birinin kurulduğu anlaşılıyor. Bu kumpası kuranlar kimler? O askerleri bu tuzağa kim düşürdü? Bu kumpasa cemaat içinden kimler dahil oldu, kimler yardım etti? Cemaat, kendi içinde bu sorgulamayı yaptı mı? Yaptı ise neticeleri neler?
4- Genelkurmay’ı basan darbeci ÖKK timi Hizmet sempatizanı ise neden kendilerinden olan Burak Akın’ı vurdular? Neden öldürmeye teşebbüs ettiler?
5- Polis ve savcılar, aynı zamanda ÖKK personeli olan Akın’a, o timden kimleri tanıdığını, hangilerinin cemaat üyesi olduğunu, içlerinden kendisinin cemaat bağlantısını bilen biri olup olmadığını sordu mu? Sorduysa cevaplar nerede?
****
Daha önce de ifade etmiştim; birileri 15 Temmuz gecesi önümüze bir tencere koydu. “Pişmiş aş bu, yiyin” dedi. Ama o aş pişmemişti. Fena halde çiğdi ve içi taşlarla doluydu. Önce pirincin taşlarının ayıklanması, sonra da birilerinin ‘pişirdiği’ bu aşa su katılması gerekiyordu.
Yiyen yemeye devam etsin. Fakat bu aşı pişirmek isteyenler, soru sormaya devam edecek.
TR7/24
http://www.tr724.com/yuzbasi-akin-15-temmuzu-cokertmekte-kararli-3/