Yazı dizisinin “Bir fotoğraf, bir izdüşüm…” başlıklı bir önceki bölümünde 70’li yıllardan siyah beyaz bir fotoğraf karesini paylaşmıştım. O fotoğraftan hareketle “milliyetçi-mukaddesatçı sağ”dan özet bir kesit sunmuştum.
Bitirirken, “Peki bütün bunların Süleyman Soylu ile ne ilgisi var? Bu kadar şeyi niye anlattım, değil mi? Onu da bir sonraki bölümde ele alalım.” demiştim.
Süleyman Soylu bugün o fotoğrafın izdüşümü çünkü.
Sadece Komünizmle Mücadele Derneği’nde yöneticilik yapmış olan ve Mehmet Ağar’ı dahi tokatlayacak kadar camiada ağırlığı olan babası Hasan Soylu üzerinden değil.
Ekibi, destekçileri, siyasi serencamı ve bugün geldiği nokta ile de…
Bilhassa AKP’ye katıldıktan ve iktidarın yeni müttefikleri ile buluştuktan sonra tam olarak bu karenin içine girdi ve sığdı.
AKP’ye katılım sürecinde yaşananları sonraki bölümlerde kaleme alacağım.
Bu bölümde sadece Soylu’nun ekibini, istişare heyetini ve kimlerle yol yürüdüğünü anlatacağım.
O fotoğrafla bağlantısını kurarak…
****
Süleyman Soylu, 2008 yılında DP Genel Başkanı olmazdan önce vaktinin çoğunu ortağı olduğu Odak Araştırma şirketinde geçiriyordu.
Mecidiyeköy’deki ofiste hem kamuoyu yoklamalarını takip ediyor hem de görüşlerine önem verdiği kişilerden oluşturduğu bir ekiple beyin fırtınaları yapıyordu.
Yani bir istişare heyeti vardı.
2003 başından itibaren var olan bir beyin takımı bu.
Alacağı kararları, buradaki arkadaşlarına danışarak, onların görüşlerine başvurarak alırdı.
DP’nin başından ayrıldıktan sonra toplantıları, Conrad Otel’de yapar oldular.
Perşembe akşamları buluştukları için adı ‘Perşembe Grubu’ idi.
Ancak Odak’ta daha dar bir kadro iken Conrad’da yelpaze biraz genişledi.
Burada çeşitli siyasi okumalar yapılıyordu. Soylu fikrî olarak buradan besleniyordu.
Gündemdeki konular masaya yatırılıyor, mümkünse o konuda uzman bir kişi toplantıya davet edilerek görüşlerine başvuruluyordu.
Misal olarak Alevilik hakkında bir gelişme olduğunda Reha Çamuroğlu davet edilmişti.
Kürt meselesi ile ilgili Cengiz Çandar dinlendi.
Cemaatle ilgili konularda Hüseyin Gülerce çağrıldı.
Suriye konusunda Prof. Dr. Gökhan Bacık‘ın görüşlerine başvuruldu.
Mahir Kaynak, Mehmet Altan da farklı gündemlerde Conrad toplantılarının misafiri oldu.
****
Elbette ki Süleyman Soylu’nun tek beslendiği yer burası değildi.
Soylu, toplumun farklı katmanlarından bir çok insanla, entelektüellerle, akademisyenlerle, fikir adamlarıyla, gazetecilerle, işadamlarıyla bir araya gelir, görüş alışverişinde bulunurdu.
Farklı gruplarla değişik muhitlerde veya mekânlarda bir araya gelir, görüşlerini alırdı.
Örneğin Eyüpsultan’da sık buluşmalar yapardı. Bazen sabah namazını burada kılar, farklı cemaatlerden, dini gruplardan kişilerle görüşürdü.
Kuzeni Mehmet Soylu’nun Zeytinburnu sur dışındaki mekânı Sur Cafe’de de bir çok görüşme yapar, misafir ağırlardı.
Ancak en önemlisi Perşembe Grubu’ydu. Çünkü çekirdek ekibi, bu gruptaydı.
****
Peki bu beyin takımında kimler vardı?
En önde ve en dikkat çeken kişilerin başında, Prof. Dr. Lütfihak Alpkan geliyor.
Hatırladınız mı?
O siyah beyaz fotoğrafın baş karakteri olan ‘Milli Dava Adamı’ merhum Mehmet Emin Alpkan’ın oğlu.
Çok uzun yıllardır Soylu ile beraber. Odak Araştırma’da da yanındaydı. Sonrasında da hiç ayrılmadı. Ondan çok daha eski ve çok daha yakın arkadaşları ile bile bu süreçte yollar ayrılırken, Soylu ile Alpkan hiç bir politik ayrışma yaşamadılar.
Beraber yükselmeye devam ediyorlar.
Prof. Alpkan İTÜ öğretim üyesi. Uzun yıllar Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü olarak görev yaptı.
Kimse adını bilmezken 2017 yılında vekâleten Kamu Güvenliği Müsteşarlığı’na atandı. 2018 yılında bir KHK ile kapatılana kadar da orada kaldı. Yani kurumun son müsteşarı o.
Müsteşarlık, İçişleri Bakanlığı’na bağlıydı. Doğal olarak onu bu göreve getiren de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ydu.
Lütfihak Alpkan bu koltuğa, eski MİT Müsteşar Yardımcısı Muhammed Dervişoğlu’nun yerine atanmıştı.
Müsteşarlığın kapatılmasından sonra da Saray’da görev yapmaya başladı. Şu anda Cumhurbaşkanlığı Sosyal Politikalar Kurulu üyesi.
Aynı zamanda, başkanlığını İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yaptığı Göç Kurulu’nun da üyesi.
****
Süleyman Soylu’nun ilk özel istişare ekibinde yer alıp da onunla birlikte yükselen bir diğer isim; Doç. Dr. Sabri Erdil. Şu anda İçişleri Bakan Yardımcısı.
Çok eskiden beri Soylu ile beraber. Odak ekibinden.
Hemşehriler. O da Trabzonlu.
Marmara Üniversitesi öğretim üyesiydi. Erdil Koleji’nin de sahibi.
Bir diğer özelliği, Yeni Asya cemaatine yakın olması.
Hep Demokrat Parti çizgisinde siyaset yaptı. Politikaya Doğru Yol Partisi’nde başladı. 80’lerin sonu, 90’ların başında Kadıköy ilçe teşkilatındaydı. Süleyman Soylu ile ta o yıllardan beri iyi tanışırlar. ‘Çocukluğunu bilir’ yani.
Hep beraber yürüdüler.
2002 yılında Soylu’nun DYP İstanbul il başkanlığından ayrılmasından sonra kenarda kaldığı dönemde de yanındaydı.
Odak Araştırma’da da…
Soylu Demokrat Parti Genel Başkanı olduğunda Sabri Erdil de Genel Başkan Yardımcısı idi.
Ona en yakın isimlerden biri.
Bunda, Yeni Asya cemaatinin lideri Mehmet Kutlular’ın, Soylu için, “Süleyman Bey’e sahip çıkın, ileride çok önemli yerlere gelecek, çok önemli vazifeler görecek” demesinin etkisi var mı, bilmiyorum.
Mehmet Emin Alpkan’la birlikte o siyah-beyaz fotoğrafın figürlerinden biri olan Kutlular, neden Soylu için böyle düşünüyordu, onda nasıl bir gelecek görüyordu, neye dayanarak böyle bir hükümde bulunmuştu, onu da bilmiyorum.
Fakat bilinen şu ki, parti tercihi bir kenara, Yeni Asya cemaati halen Süleyman Soylu ile beraber. Gönül bağları devam ediyor.
****
İstişare grubunun bir diğer önemli ismi, Dr. Gökçe Ok.
Şu anda İçişleri Bakanlığı’na bağlı Göç İdaresi Genel Müdür Yardımcısı.
Uzun yıllar boyunca özel dersanelerde öğretmenlik ve idarecilik yaptı. Özel okul sahibi. Akademisyen. Aynı zamanda işadamı.
İzmirli.
Soylu’dan 4 yaş küçük.
Elbette o da siyasetin içinde büyüdü. Ailesi, Demokrat Parti’nin içinden geliyor.
O da Menderes sevgisi ile büyümüş. Kendini ‘hem genetik hem akademik demokrat’ olarak tanımlıyor.
Demokrat Partililik dışında babasının bir başka özelliği, tıpkı Süleyman Soylu’nun babası gibi Komünizmle Mücadele Derneği yöneticiliği yapmış olması. “Babam henüz çocuk denecek yaşta, Urla’da Komünizmle Mücadele Derneği kuruculuğu yapmış.” diyor kendisi.
O da bir Yeni Asya cemaati mensubu. 80’lerin sonundan itibaren cemaatin içinde. Aynı zamanda Yeni Asya gazetesi yazarı idi. Cemaatin fikir dergisi Köprü’de de yazdı.
Soylu ile birlikte AKP’ye katılmasının ardından gazetesi ile arası biraz açıldı.
Gökçe Ok, 1990’ların ortasında DYP İzmir Konak Gençlik Kolları üyesi olarak siyasete başlıyor. Süleyman Soylu o zaman DYP İstanbul İl Gençlik Kolları Teşkilat Başkanlığı’nı bırakmış, Gaziosmanpaşa İlçe Başkanı seçilmişti.
Tanışıklıkları o zamana kadar gidiyor.
Daha sonra fikir alışverişinde bulunduğu yakın ekibinin içerisine onu da dahil etti.
Ok, bir röportajında, Soylu’nun bu ekibe verdiği önemi anlatırken, “İstişaresiz, uygulamasız hiçbir icraatı yok.” diyordu. Toplantılar hakkında fikir vermesi açısından, 2010 Anayasa değişikliği referandumu öncesi paket hakkında söylediklerini paylaşayım: “Sayın Soylu zaten genel başkan olmadan önceki dönemde de güçlü bir ekibe sahip ve aktif siyasetten hiç kopmamış bir lider. (…) Daha bu paket meclise gelmeden çok önce, Prof. Ergun Özbudun’un hazırladığı anayasa taslağı ile ilgili eleştirilerini, fikrini ifade eden ve ekibine bunu ciddi manada çalıştıran bir öngörüye sahipti. Bu paket, Meclis Genel Kurulu’na geldiğinde de ortak zeminlerimizde bunu çalışmıştık ve zamanın DYP’sinin 2. Demokrasi Paketi’nin çok gerisinde olduğunu ifade etmiştik. Bu paketin, Anayasa Mahkemesi’ne ve oradan da halkoylamasına gideceği belliydi. Biz daha o günlerde, ‘yetmez ama evet’ tavrımızı belirlemiştik.”
2010 referandumu öncesi Soylu ile birlikte ‘Evet’ kampanyasını yürüten ve ‘Demokrasi Buluşmaları’ adı altında ziyaret edilen 50 ilde de yanında yer alan kişilerden biri Gökçe Ok’tu.
****
Ekibin bir diğer önemli ismi Nevzat Ceylan.
Süleyman Soylu DYP İstanbul İl Başkanı iken o da Ankara İl Başkanı’ydı.
Süleyman Soylu Demokrat Parti lideri iken o da teşkilatlardan sorumlu genel başkan yardımcısıydı.
Soylu ile birlikte AKP’ye katıldı. Eski ekipten AKP Genel Merkezi’nde odası olan tek kişiydi.
Halen AKP Ankara Milletvekili.
****
Perşembe Grubu’nun Soylu ile birlikte AKP’ye katılan bir diğer önemli üyesi, Harun Akın.
Şu an İçişleri Bakan Danışmanı.
Adalet Partisi (AP) Bursa gençlik kollarında siyasete başlamış, DYP’de ilçe ve il başkanlıkları yapmış bir isim.
Soylu DP Genel Başkanı olduğunda yardımcılığını yapan kurmaylarından bir tanesiydi. 2010 referandumu öncesi Soylu ile birlikte ‘Evet’ kampanyasına o da katıldı. Bu yüzden dönemin genel başkanı Hüsamettin Cindoruk’un talimatı ile Soylu’yla beraber partiden ihraç edildiler.
AKP’ye de birlikte katıldılar.
“Biz Sayın Süleyman Soylu ile birlikte siyaset yaptık, referandum için birlikte çalıştık, birlikte ihraç edildik, birlikte dava edildik. O yüzden şimdi yine birlikte hareket edeceğiz. Sayın Soylu’nun kararı bizim kararımızdır. Dolayısıyla o ne derse öyle olur.” demiş ve ertesi gün rozet takma törenine katılmıştı.
****
Keza Anayasa profesörü Faruk Bilir de Soylu’nun çekirdek ekibinden olup AKP’ye katılanlar arasında.
Soylu DP Genel Başkanı iken Prof. Bilir de Genel İdare Kurulu üyesiydi.
Birlikte AKP’ye geçtiler.
Erdoğan, başkanlık sistemine tabanı ikna etmek için il il konferanslar başlattığında, farklı şehirlerde konuşma yapan hukukçu akademisyenlerden biri de oydu.
Süleyman Soylu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı iken onu da vekâleten bakanlığın 1. Hukuk Müşavirliği görevine getirdi. Soylu’nun İçişleri Bakanlığı’na getirilmesinin ardından da Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Kişisel Verileri Koruma Kurulu üyeliğine atandı. Sonra da başkanlığa seçildi. Halen bu kurumun başkanı.
****
Bir de Harun Hınız’dan söz etmek gerekiyor.
O da Trabzonlu. Mali Müşavir.
Ekibin önemli parçalarından bir tanesi. İlginç bağlantıları var.
Soylu’nun DP genel başkanlığı döneminde o da İstanbul Teşkilat Başkanı’ydı.
Eski Demokrat Partililerin yer aldığı Demokratlar Platformu’nun kurucu başkanı.
Soylu’nun bir ayağı eski Demokrat Parti’nin içerisinde. İşte bu ayak, Harun Hınız oluyor.
Yani AKP’ye geçişiyle beraber yolları ayrılmış değil. Tam tersine, halen en yakınındaki kişilerden bir tanesi. Soylu’nun danışmanları arasında.
12 Nisan gecesi Soylu istifa kararı aldığında sosyal medya ve sokakta bir anda örgütlenen destek grupları arasında Hınız’ın organize ettiği bu eski Demokrat Parti teşkilat üyeleri de vardı.
Geçtiğimiz 4 Mayıs’ta platform, yeni yürütme ve danışma kurullarını oluşturdu. Danışma Kurulu’nda yer alan isimler arasında İçişleri Bakan Yardımcısı Sabri Erdil, Bakan danışmanı Harun Akın, Soylu’nun Odak Araştırma’yı birlikte kurduğu Devlet İstatistik Enstitüsü ve Türkiye İstatistik Kurumu’nun başkanlıklarını yapmış olan Sıddık Ensari ve yine Soylu ile birlikte AKP’ye geçen isimlerden Mustafa Yelkenci de var.
Tam istifa girişiminin ardından Soylu’nun kurmay ekibinden bazı önemli isimlerin Demokratlar Platformu Danışma Kurulu’na girmesi dikkat çekici.
Bu platformdan birilerinin, istifa gecesi Erdoğan’ın Soylu’ya, “Benden sonraki lider sensin, görevine devam et” dediği söylentisini yayması daha da dikkat çekici.
****
Perşembe Grubu‘ndan AKP’ye transfer olan bir başka isim, Onur Gözen.
Aynı zamanda AKP’den Başakşehir ve Büyükşehir Belediyesi Meclisi üyesi olan Gözen, Süleyman Soylu’nun belediyedeki eli-ayağı.
Bu ekipte yer alan başka isimler de var ama tek tek saymanın anlamı yok.
Fakat gazetecilerden söz etmezsek olmaz.
Soylu’nun Conrad toplantılarına gelen gazeteciler Cem Küçük ve Veyis Ateş’ti.
Türkiye gazetesi yazarı Cem Küçük, aynı zamanda ‘devleti’ temsilen oradaydı. Ekibe sonradan dahil oldu.
Süleyman Soylu’nun son istifa krizinde adından söz ettirecekti. “Yakından tanıdığım Soylu sadece cuma gecesinden dolayı istifa etmemiştir” twiti attı. Sonra yine twitter hesabından, “Sayın Cumhurbaşkanımız Süleyman Soylu’nun istifasını kabul etmemeli” çağrısında bulundu.
Türkiye gazetesi de ertesi gün yandaş medya içerisinde en dikkat çeken birinci sayfayı hazırlamıştı. “Soylu duruş” manşeti ile çıkan gazete, istifa kararının ardından yüzbinlerin İçişleri Bakanı’na sahip çıktığını yazıyordu.
Bu manşeti, yazı dizisinin bir önceki bölümü ve oradaki siyah-beyaz fotoğraf üzerinden bir kez daha düşünmenizi rica ederim.
Cem Küçük de Türkiye gazetesindeki “Büyük siyasetçi Süleyman Soylu” başlıklı köşe yazısında, “Süleyman Soylu cumhuriyet tarihinin gelmiş geçmiş açık ara en iyi İçişleri Bakanı olduğunu bir kez daha gösterdi.” diye yazdı.
Bazı çevreler, “Pelikan’a yakınlığı ile bilinen Küçük nasıl böyle bir yazı yazar?” diye şaşırdılar ama onun cevabı işte burada gizliydi.
Cem Küçük, Soylu’nun Conrad toplantılarının en ateşli üyesiydi.
Bu toplantılarda cemaati en heyecanlı şekilde savunan da oydu ama sonra konjonktür değiştikçe o da değişti.
****
Soylu’nun has ekibindeki bir diğer gazeteci, Habertürk TV programcısı Veyis Ateş.
Marmara İlahiyat mezunu olan ve bir süre Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği de yapan Abdurrahman Veyis Ateş de Yeni Asya cemaatinden. İlk olarak TV Net’te programlar yapıyordu. O dönemlerde Perşembe Grubu’na dahil oldu.
Soylu AKP’ye katıldıktan sonra o da kanalın o zamanki genel yayın yönetmeni Erhan Çelik tarafından Habertürk’e transfer edildi. Ankara Temsilciliği yaptı. Soylu’nun bakan olmasının ardından da kanalın genel müdürü oldu. Ancak 2018 yılında kendi isteğiyle bu görevi bıraktı. Halen programlar yapmaya devam ediyor.
Süleyman Soylu’yu sık sık yayına çıkarıyor. İstifa ettiği gece de canlı yayında, “Süleyman Soylu’yu kimlerin sevmediği belli oldu” demesi ile dikkati çekmişti.
****
Bu grubun içinde yer almasa da Soylu’nun çok yakın görüştüğü başka gazeteciler de var.
Yeri gelmişken onlardan da bahsetmek gerekir.
O isimlerin başında Sabah gazetesi yazarı Mahmut Övür geliyor.
Soylu’nun geçmişten bugüne Övür’le çok özel bir ilişkisi olmuştur. 20 yıldan fazla bir zamandır samimiler. Bu ilişki, Övür’ün gazetecilik ilkelerinin bile üzerinde. Öyle ki geçmişte Süleyman Soylu’nun PR’ı sayılabilecek yazılara imza atması bir yana, onun yaz dediklerini yazan, yazma dediklerini yazmayan bir gazeteci kendisi. Sadece Soylu’nun şahsı ile ilgili konularda da değil. Gündemdeki başka gelişmelerle ilgili de kendisine bazen perspektifler sunar, o da Soylu’nun çizdiği bu çerçeveye uygun yazılar yazardı. Tahmin ediyorum bu yakınlık hâlâ aynı seviyededir.
Elbette Süleyman Soylu ve gazetecilerin ilişkisini konuşurken Hadi Özışık’tan bahsetmemek olmaz. O da neredeyse Mahmut Övür kadar Soylu’nun sevdiği medya mensuplarındandır. Keza, kardeşi Süleyman Özışık ve Rasim Ozan Kütahyalı da İçişleri Bakanı’nın yakın görüştüğü gazetecilerdi.
****
Süleyman Soylu’nun Perşembe Grubu bu isimlerle mi sınırlı?
Elbette ki hayır.
Burada adı geçmeyen ve en az bahsi geçenler kadar önemli olan, hattı bazıları Soylu nezdinde onlardan daha ileri noktada bulunan bir kaç isim var.
Fakat onlar artık kendisi ile beraber değil.
Bilhassa AKP’nin 2012’den itibaren antidemokratik bir yöne savrulması ile beraber yol arkadaşlarından bazıları Süleyman Soylu’nun yanından ayrıldı.
Bugün Türkiye, tıpkı 70’lerdeki o siyah-beyaz fotoğraf günlerinde olduğu gibi keskin bir kutuplaşma yaşıyor. O fotoğraf renklendi. Simalar yenilendi. Ama fotoğrafın ruhu benzer.
Bu kez Soğuk Savaş yıllarının sağ-sol kutuplaşması yok, konjonktür değişti, iktidarı kullananlar farklılaştı belki ama ülke yine parçalara bölünmüş durumda.
Ve bu bölünmüşlükte iktidar gücünü domine eden ana ruh ve zihniyet aynı.
Silahlardan, silahlanmalardan, komşunun komşuyu listelediği düşmanlıklardan, kıvılcımı yakılsa patlayacak barutlardan bahsediliyor.
Milliyetçiler, kimi ulusalcılar, siyasal İslamcılar, dini cemaatler bir yerde toplandı.
İşte bu yeni fotoğrafta Süleyman Soylu’ya bir yer var.
O bu kareye girmek için bir tercih yaptı ve eksik parçayı tamamladı.
Diğer arkadaşları da kendi tercihini yaptı.
Yollar ayrıldı.
Soylu ile yürümeye devam edenler yükselirken tercihini demokrasiden ve ilkelerinden yana koyanların bir kısmı ağır bedeller ödedi.
Peki kim mi bu kişiler?
Onları da bir sonraki bölümde anlatacağım.
Böylece yazı dizisinin ana başlığında kullandığım ‘aşağı doğru yükseliş’ten neyi kastettiğim daha iyi anlaşılacak.
-DEVAM EDECEK-
Bu Süleyman Soylu ismi geçen isimler MİT’çi olabilirler mi?