Eski Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal’ın gizli Cumhurbaşkanlığı ziyaretleri ve MİT’çi Sadık Üstün’le yaptığı sır görüşmelerin ortaya çıkmasından sonra 15 Temmuz gecesinin Moda Deniz Kulübü’ne bir kere daha gitmek şart oldu.
Ama oraya doğru giderken Konya üzerinden geçelim. Ne de olsa Moda’ya giden yol, o gün Konya’dan başlıyordu. Eğer ukalalık kabul etmezseniz, 13 Haziran 2017 tarihli “Darbe, akşam 20.30’a göre planlandı” başlıklı yazımın, şu ana kadar okumamış olanlar için bu konuya iyi bir girizgâh olabileceğini düşünüyorum.
Özetle Konya’dan bir MAK timi, İstanbul’daki düğüne gidip Abidin Ünal’ı ‘almak’ üzere sabah saatlerinde yola çıkarılmıştı. Bunun için timdeki askerlere plastik kelepçeler dağıtılmıştı. Görev tanımı, ‘düğüne gidip terör saldırısına karşı komutanları korumak’ şeklinde deklare edilmişti.
****
Bu bilgi bir kenarda dursun. Onu daha sonra bir yere bağlayacağım.
MAK timi İstanbul’a vardığında Abidin Ünal da Yalova’daki Hava Harp Okulu öğrencilerinin kampından dönmüş, düğün hazırlığı yapıyordu. Bundan önceki son yazımda da değindiğim üzere, 15 Temmuz’dan sonra savcılığa verdiği ikinci ifadede, Genelkurmay’ın yurt sathında uçuş yasağı emrini, saat 19.06 itibarıyla haber aldığını söyleyecekti
O zaman soru şu: O dakika itibariyle henüz Moda Deniz Kulübü’ne giriş yapmamış olan Ünal, neden programını değiştirip derhal Ankara’ya hareket etmedi? Yine daha önceki bir kaç yazıda temas ettiğim üzere bu emir, 106 yıllık Türk havacılık tarihinde ilk kez olan bir sıkıyönetim haliydi.
Bu kadar önemli bir teyakkuz durumuna rağmen Hava Kuvvetleri Komutanı, neden düğün programından vazgeçmez? Neden törene katılma ısrarını gösterir? Diyelim ki Hava Kuvvetleri’nin hemen bütün üst düzey komutanları düğünde olacağı için onları daha kolay mobilize edebileceğini ve ilk elden, tek merkezden koordine edebileceğini düşündü. Bu nedenle düğüne katılmaya karar verdi. Fakat o da yok. İçeri girdikten sonra hiç bir komutana tek kelime bilgi vermiyor. Üstelik bunlar arasında, düğünün sahibi olan Muharip Hava Kuvvetleri Komutanı Mehmet Şanver de var. Yani, muhtemel bir terör saldırısı ya da darbe girişimine karşı havadan müdahaleyi yapacak olan komutan.
****
Asıl ilginçlikler buradan sonra başlıyor.
Abidin Ünal, kimseye bir şey söylemediği gibi Mehmet Şanver’in bazı şeyleri haber aldıktan sonra yapmak istediği müdahaleleri de engelliyor. Bu noktada insan sormadan edemiyor: Israrla düğüne katılmak istemesinin altında bu mu vardı acaba?
Şanver, o gece Abidin Ünal’ın davranışlarındaki akıl almaz soru işaretlerini kitabında açıkça anlatıyor. Bu kitap adeta Abidin Ünal için hazırlanmış suç duyurusu gibi…
Bunlar arasında en dikkat çeken ayrıntılardan biri, Ünal’ın ısrarla düğün salonunu terketmeyip bir şeyleri beklemesi.
****
Şimdi Abidin Ünal’ın o gecesini adım adım takip edelim…
1- Abidin Ünal’ın eşi Leyla Hanım ile düğün sahibi Mehmet Şanver’in eşi Sevda Hanım yakın arkadaş olmasına rağmen ve Leyla Ünal o sırada Moda Deniz Kulübü’ne 15 dakika mesafedeki Fenerbahçe Orduevi’nde kalıyor olmasına rağmen, o gün gündüz düğün için alışverişe çıkmış olmasına ve de akşam saatleri için hiç bir programı ve mazereti olmamasına rağmen düğüne katılmıyor.
2- Mehmet Şanver’in verdiği bilgiye göre saat 19.30-20.00 arasında Eskişehir’deki 1. Birleşik Hava Harekât Merkezi Komutanı Tuğgeneral Recep Ünal, Şanver’in yardımcısı Korgeneral Ziya Cemal Kadıoğlu’nu arayıp tüm hava sahasının kapatıldığı bilgisini veriyor. Kadıoğlu da gelip bu bilgiyi Şanver’le paylaşıyor. Oysa Abidin Ünal ne zaman haberdar olmuştu? Saat 19.06’da. Bu durumda Mehmet Şanver’in bu bilgiyi kimden alması gerekiyordu? Elbette kendisinden. Ancak Abidin Ünal, bu tarihi önemi haiz bilgiyi resmen Muharip Hava Kuvveti Komutanı’ndan gizliyor.
F-16’LARI ÖNLEYEBİLECEK KOMUTANI YOLDAN GERİ ÇEVİRTTİ
Düğün sahibi Şanver, haberi alır almaz derhal Kadıoğlu’na Eskişehir’e gidip duruma vaziyet etmesi emrini veriyor. Bir yandan da davetliler arasında Kuvvet Komutanı’nı arayıp buluyor ve gelişmelerden haberdar ediyor. “Kadıoğlu General’i Eskişehir’e doğru yola çıkardım” diyor.
Peki Abidin Ünal ne yapıyor? “Hayır, şu aşamada gitmesine gerek yok, geri çağır” diyor.
Evet, yanlış duymadınız; “Gerek yok” deyip yoldan geri çevirtiyor.
Şanver, “15 Temmuz – Kartal Yuvasının İstilası” isimli kitabında “Bu konuşmadan, Hava Kuvvetleri komutanının her şeye vakıf olduğunu anladım. Kadıoğlu General’i arayarak Hava Kuvvetleri Komutanı’nın emrini ilettim.” diyor.
Dikkatinizi çekerim; Mehmet Şanver, ‘anladım’ diyor. Yani Abidin Ünal kendisine hâlâ bir şey söylemiş değil. O, Komutan’ın tavırlarından sonuç çıkarmaya çalışıyor.
Abidin Ünal ise kendisi Ankara’ya gitmediği gibi, olaya doğrudan müdahale edebilecek olan Eskişehir’e birilerinin gitmesini de engelliyor.
En önemlisi ise şu: Daha fiili olarak kalkışma başlamamış. Ankara Akıncı Üssü’nden ilk F-16’nın kalkmasına yaklaşık 2 buçuk saat var. Bu kadar zamanda Abidin Ünal da Kadıoğlu da görev yerlerine intikal edebilirlerdi. Diğer üs komutanlarını da acilen Moda’dan uzaklaştırıp darbeye engellemeye yönelik görevlendirebilirlerdi.
Öğle saatlerinden akşam 22.30’a kadar Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı, MİT Müsteşarı ve Hava Kuvvetleri Komutanı çeşitli zaman aralıklarından darbeyi önleyebilecek vakte ve fırsatlara sahip oldular. Ancak bu zamanları da fırsatları da hiç bir şekilde kullanmadılar. Askerler fiili olarak sokağa çıkıncaya kadar köşelerinde sessizce beklediler.
****
3- Abidin Ünal, saat 22.30 civarında Genelkurmay Lojistik Başkanı Hava Korgeneral Fikret Erbilgin’le telefonda konuşuyor. O sırada yanına yaklaşan Mehmet Şanver’e, “Ankara üzerinde uçuş yapıyorlarmış. Muhtemelen darbe yapıyorlar.” diyor.
Bunun üzerine hemen Eskişehir’deki Recep Ünal’ı arayan Muharip Kuvvet Komutanı Şanver, “Ne yapıp edip havadaki uçakların hepsini indirin. Yeni kalkışlara da müsaade etmeyin.” emrini veriyor.
Şanver’in bütün kitap boyunca ısrarla altını çizdiği nokta, bütün bunları kendisinin re’sen yaptığı ve Abidin Ünal’ın hiç bir müdahalede bulunmadığıdır. Hatta bir yerde, “Tüm konuşmayı dinlemişti yanımdaki Hava Kuvvetleri Komutanı. (…) Sessizliğini, yaptıklarımın onayına vermiştim.” ifadelerini kullanıyor.
Yani, Türkiye’de yer yerinden oynuyor; kendisine bağlı F16’lar başkent üzerinde alçak uçuşlar yapıyor; üstelik de ‘Muhtemelen darbe yapıyorlar’ demiş bir komutan olarak Hava Kuvvetleri Komutanı orada sessiz sessiz vakit öldürüyor.
Neden?
SESSİZCE, OLANLARI TAKİP ETTİ
4- Mehmet Şanver, “Kimseden onay veya müsaade almadan emrimdeki generalleri etrafıma topladım.” diyor. Bunu özellikle vurguluyor. Abidin Ünal’ın hiç bir inisiyatif almadığını gözler önüne seriyor. Generalleri topladıktan sonra verdiği emirleri ise şöyle aktarıyor: “Yardımcım Korgeneral Ziya Kadıoğlu, Hava Savunma Komutanı Nihat Kökmen, Muharip Hava Kuvveti Kurmay Başkanı Tümgeneral Suat Murat Semiz ve 1. Ana Jet Üs Komutanı Rüştü Çelenk General’i Balıkesir’e görevlerinin başına geçmesi talimatı ile düğün bölgesinden uzaklaştırdım. Bu emir, darbeye karşı o an verilmiş en etkili emirlerinden biridir ve sonradan sahip çıkanı da çok olacaktır. Oysa emri hiç kimseden talimat almadan, kendi komutanlık anlayışım ile vermiştim.”
Bu mesaj doğrudan Abidin Ünal’a. Çünkü daha sonra Ünal yaptığı açıklamalarda bu kararı kendisi almış gibi sunacaktı.
Zaten dikkat edilirse Şanver, bazı ifadeleri özellikle kullanıyor. “Kimseden onay veya müsaade almadan”, “emrimdeki generalleri”, “düğün bölgesinden uzaklaştırdım”, “Bu emir, darbeye karşı o an verilmiş en etkili emirlerinden biridir” ibareleri bunlar arasında en dikkat çekenler.
Normalde bu kararı alması gereken, bu emirleri vermesi, bu sevk ve idareleri yapması gereken kim? Tabi ki Abidin Ünal. Hiç bir şey yapmadığı halde bir türlü de ‘düğün bölgesinden uzaklaşmıyor’.
Şanver’in hemen sonraki cümleleri daha bomba: “Zaten hemen yanı başımda bulunan Hava Kuvvetleri Komutanı da emre yönelik herhangi bir değerlendirme yapmamıştı. Sükût onaydı, sizin anlayacağınız.”
Nasıl ama?
Bir komutan, emrindeki bir astı tarafından ancak bu kadar rezil edilebilir.
Mehmet Şanver intikamını bu kitapla aldı. Çok istediği ve beklediği halde Ünal’ın emekliliğinden sonra Hava Kuvvetleri Komutanı yapılmayışını içine sindiremeyen Şanver’in fatura kestiği isimlerden biri Abidin Ünal’dı.
Bu arada Ünal’ın 2,5-3 saat kadar önce Ziya Cemal Kadıoğlu’nun yola çıkarılmasını engellediğini; saat 22.30’dan sonra ise Şanver’in, artık yanı başındaki Kuvvet Komutanı’na bir daha sormayarak adeta onu by-pass ettiğini ve ipleri eline aldığını dikkatlerden kaçırmayalım.
Tekrar tekrar sormaktan bıkmayacağım: “Abidin Ünal madem ki sükût edecekti, düğünde dişe dokunur hiç bir sorumluluk almayacaktı, o halde neden 19.06’da Ankara’ya hareket etmek yerine düğünü seçti? Muhakkak orada olması mı gerekiyordu? Sabah saatlerinde Konya’dan çıkmış olan MAK timi de zaten varmak üzereydi, öyle değil mi?
****
Kaldığımız yerden devam edelim:
5- Şanver, daha sonra bu 6 generale 5. Ana Jet Üs Komutanı Tuğgeneral Cengiz Karacabey’i de ilave ediyor. Onu da görev yerine gönderiyor. “Bu emir sayesinde darbeye karşı aktif görev yapma olacağı bulunan harekât merkezi, karargâh ve üs komutanlarının çoğu baskından önce düğün bölgesinden uzaklaştırılmıştı. Bu sayede sonradan gelen askerlerce derdest edilmekten kurtulmuş olunacak; darbe karşıtı faaliyetlerin yönetimi sağlanmış olacaktı.” diyor.
Peki acaba Abidin Ünal da bunu mu arzu ederdi? Onun istediği de bu muydu?
Sessizliğini, daha önce düğünden ayrılacak olan generalleri durdurmuş olmasını v.s. neye yoralım?
“ABİDİN ÜNAL DÜGÜNDEN SABİHA GÖKÇEN’E GEÇEBİLİRDİ AMA AYRILMADI”
6- Gelelim en can alıcı noktaya: Mehmet Şanver, 7 generali görevlendirdikten sonra gözünü Abidin Ünal’a dikiyor. Yani, onu da oradan uzaklaştırmanın yollarına bakıyor. Kitabındaki kendi cümlelerinden okuyalım: “Etrafta uçuşan helikopterlerden işkillenerek Hava Kuvvetleri Komutanı’nı da düğün bölgesinden uzaklaştırmak istedim. Komutana dönerek, ‘Komutanım sizi de buradan uzaklaştıralım. Uçağınız nerede?’ diye sordum. Komutan olumlu olumsuz herhangi bir yorum yapmadan sadece ‘Atatürk Havalimanı’nda’ diye cevap verdi. Köprünün tutulduğunu bildiğim için ‘Komutanın uçağını derhal Sabiha Gökçen Havalimanı’na getirin’ emrini verdim. Aslında uçak Sabiha Gökçen Havaalanı’na gelene kadar komutanın da kara yolundan Sabiha Gökçen’e gitme imkânı olduğunu düşünüyordum. Ancak Hava Kuvvetleri Komutanı düğün bölgesinden ayrılmadı.”
Buyurun, işte bingo!
Sindiri sindire, bir daha ve bir daha okumanızı tavsiye ederim.
Abidin Ünal’ın, bile bile o düğüne katıldığını, özellikle derdest edilmek için beklediğini görmemek için kör olmak lazım.
“Derdest” anı ve sonrasında yaşananları göz önüne aldığımda bu düşüncem daha da pekişiyor.
MİT’in arabasıyla gittiği Saray’daki sır toplantılarda neler konuşulmuştu, ne kararlar alınmıştı acaba?
-DEVAM EDECEK-