15 Temmuz davalarının başlaması ile birlikte darbe girişimine dair soru işaretleri de çoğalıyor. Sanıkların mahkemelerde yaptığı açıklamalar, şüpheleri güçlendirirken bazı noktalar da Gordion düğümüne dönüşmeye başladı. Gelinen noktada en kilit hal alan kişilerden biri, şehit Astsubay Ömer Halisdemir tarafından öldürülen dönemin Diyarbakır 1. Özel Kuvvetler Tugayı Komutanı Tuğgeneral Semih Terzi.
Son olarak, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Marmaris’te kaldığı otele operasyon yapan timin başındaki eski Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş’in “Emri Semih Terzi’den aldım. Genelkurmay’ın kararı olduğu söylendi” açıklaması, 15 Temmuz’a farklı bir boyut kazandırdı. Aynı davanın sanıklarından eski Binbaşı Şükrü Seymen’in de aynı adresi işaret etmesi ile birlikte Semih Terzi etrafındaki sis bulutu yoğunlaştı.
Artık hayatta olmayan Terzi’nin iddialara cevap verme şansı yok. Ama gerek eşi gerekse diğer darbe sanıklarının açıklamaları, ortada cevaplanması gereken tuhaf ilişkiler ağı olduğunu gösteriyor. En az onun kadar Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, kuvvet komutanları ve Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı da töhmet altında.
‘AKAR DA AKSAKALLI DA İŞİN İÇİNDE DENDİ’
Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayan Marmaris davasının ilk gününde konuşan Gökhan Sönmezateş, “Oyuna getirildik. Bize emrin Genelkurmay’dan geldiği söylendi. Emir-komuta zinciri içinde yapıldığını düşündük” dedi. Bunun için de Terzi’yi işaret etti. Sönmezateş, Temmuz ayı sonunda tutuklandığı mahkeme ifadesinde de bazı detaylar vermişti. Darbeci Tuğgeneral, yaşananları şöyle anlatmıştı:
“1 Temmuz’da Milsec adlı güvenli hattan, rutinde olduğu gibi Özel Kuvvetler’den Tuğgeneral Semih Terzi beni aradı. Ülkenin zor günler geçirdiğini, rahatsızlık duyduğunu, benim de onun gibi düşünüp düşünmediğimi sordu. Bana ihtilalden bahsetmedi. Ancak bu jargon bizde ihtilali çağrıştırmaktadır. Ben onun gibi başka kimlerin düşündüğünü, Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı Paşa’nın, Genelkurmay Komutanı’nın, diğer kuvvet komutanlarının da bu düşünceye destek verip vermediklerini sordum. Onların da bu şekilde düşündüklerini söyledi. (…) 13 Temmuz’da aynı güvenli hat üzerinden Semih Paşa yeniden aradı. Bu kalkışmanın geçmiştekilere benzer olacağını, ancak çok hızlı gerçekleşeceğini, Cumhurbaşkanı ve kabine üyelerinin öncelikle alınıp mahkemeye sevk edileceklerini, yargılama konularının da çözüm sürecindeki hatalar, rüşvet iddiaları, IŞİD’in her yere elini kolunu sallayarak gitmesi gibi iddialar olacağını söyledi. Görevimin ne olduğunu açık anlatmasını istedim. Kendisinden o tarihte Cumhurbaşkanı her nerede bulunuyorsa oradan alıp refakatçi olarak Ankara’ya getirmek olduğunu öğrendim.”
‘TÜM KOMUTA KADEMESİ DESTEKLİYOR DİYE DÜŞÜNDÜM’
Sönmezateş, 15 Temmuz gecesi operasyon başladığında da ’emir-komuta içinde hareket edildiği düşüncesinin hâkim olduğunu belirterek şöyle devam etti:
“22.30 civarı emir astsubayımın gelerek, TSK’nın ülke bütününde yönetime el koyduğunun Genelkurmay sitesi üzerinden açıklandığını söyleyince ben işlerin doğal seyrinde gittiğini düşünmeye başladım. Operasyona katılacak MAK ekibi ile Özel Kuvvetler’i bir araya topladım. TSK’nın ülke bütününde yönetime el koyduğunu, bundan sonraki emirlerin Genelkurmay Başkanı tarafından verileceğini duyurdum. Hem Semih Paşa’nın telefondaki sözleri hem de Genelkurmay’ın internet sitesinde yapılan bu açıklama üzerine bende taşlar yerine oturdu ve bu girişimi Genelkurmay Başkanı ile birlikte tüm kuvvet komutanlarının desteklediği düşüncesine kapıldım.”
MAK subayları ile birlikte Marmaris operasyonuna katılan Özel Kuvvetler timinin başındaki Binbaşı Şükrü Seymen de benzer şeyler söyledi:
“14 Temmuz’da Semih Paşa beni telefonla aradı. 12 kişilik tim seçmemi, daha sonra Gökhan Paşa ile irtibata geçmemi söyledi. Bu emri sorgulamadan yerine getirdim. Cuma günü Gökhan Paşa ile Hava Harp Okulu’nun misafirhanesinde buluştum. Kendisi bana TSK’nın darbe yapacağını söyledi ama bize verilecek görevin ne olduğunu belirtmedi. Silah ve teçhizatları kendisinin temin edeceğini söyledi. Benim yaptığım tek şey Gökhan Paşam ve Semih Paşam tarafından bana verilen görevi yapmaktı. Bize verilen görev, Cumhurbaşkanını sağ salim Ankara’ya götürmekti.”
‘EŞİMİN TELEFONUNDAN BANA MESAJ ATILDI’
Bir başka darbe davasında tutuklu sanık olan Semih Terzi’nin eşi Nermin Terzi ne söylemişti, hatırlayalım. 26 Ocak 2017 tarihinde Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada konuşan Nermin Terzi, şunları kaydetmişti:
“13 Temmuz’da eşimin telefonundan ‘Nursel Hanım’ı (Zekai Aksakallı’nın eşi) ara, annemin hasta olduğunu söyle ve Ankara’ya gelmemi iste. Mesajı hemen sil.’ mesajı geldi. Eşimin Ankara’ya gelmek için beni aracı kılacağını düşünmediğimden tereddüt ettim. Yine de Nursel Aksakallı’yı aradım, kayınvalidesinin sağlık durumunu sordum. ‘Benim kayınvalidemin de şeker hastalığı var.’ dedim. Ama eşimin Ankara’ya gelmesiyle ilgili bir ifade kullanmadım. İzin mevzusunu konuşmadık. Daha sonra mesajı onun atıp atmadığını anlamak için hemen eşimi aradım. Ona mesajdan hiç bahsetmedim. ‘Nursel Hanım’ı aradım, annemin hasta olduğunu söyledim.’ dedim. O da bana ‘Neden aradın Nursel Hanım’ı? Annem hasta mı ki?’ diye sordu. Bunun üzerine mesajı onun yazmadığını anladım. Bir şekilde biri onun adına yazmış ancak bunu konuşmadım çünkü 24 Temmuz’da Ankara’ya gelecekti, o zaman konuşuruz diye düşündüm.”
Nermin Terzi, eşinin ölüm belgesinde ölüm saatinin 15 Temmuz 2016, saat 23.30 olarak yazıldığını ancak eşinin 16 Temmuz’da kendisine mesaj attığını da öne sürdü. “Nasıl 15 Temmuz’da ölür, 16 Temmuz’da bana mesaj atar?” diye sordu. Bunun ardından ölüm belgesinin sahte olduğundan şüphelendiğini ve belgenin altında doktor olarak iması olan GATA komutanını araştırdığını anlattı. Kendisi de doktor olan Nermin Terzi, GATA’ya gidip raporu tanzim eden doktoru sorduğunu ama kimsenin tanımadığını aktardı. Daha sonra bir kere de telefonla GATA santralini arayıp o doktorla görüşmek istediğini söylediğini, bu kez de “Burada böyle bir doktor yok” cevabı aldığını paylaştı.
‘AKSAKALLI, UÇUŞ YASAĞINA RAĞMEN TERZİ’Yİ UÇAKLA DİYARBAKIR’DAN GETİRTTİ’
Semih Terzi ile ilgili fotoğrafı daha da karmaşık hale getirense 6 Şubat 2017 tarihli duruşmada, Özel Kuvvetler’e bağlı eski subayların anlatımları oldu. Özel Kuvvetler Komutanlığı Etimesgut Özel Hava Alay Komutanlığında meydana gelen olaylara ilişkin açılan davada yargılanan Pilot Binbaşı Mehmet Sağlam ve eski Binbaşı Hüseyin Çakıroğlu, Semih Terzi’nin o gece bizzat Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı’nın emriyle Diyarbakır’dan özel olarak getirildiğini ileri sürdü. Üstelik 15 Temmuz günü saat 17.30 sularında bizzat Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın emriyle bütün birliklere uçuş yasağı emrinin geçilmesine rağmen.
Aksakallı’nın uçuş yasağına rağmen zorla uçak kaldırtıp Semih Terzi’yi Diyarbakır’dan Ankara’ya getirttiğini ve sonra yine emirle helikopterle Gölbaşı’ndaki Özel Kuvvetler Komutanlığı’na götürttüğünü iddia etti. Kısa süre sonra da orada çıkan bir çatışmayla Semih Terzi’nin öldürüldüğü açıklandı.
‘TATAN’IN O GECEKİ BÜTÜN TELEFON KAYITLARI İNCELENSİN’
O gece Terzi’yi taşıyan helikopteri kullanan Mehmet Sağlam, “Özel Kuvvetler Komutanı Tümgeneral Zekai Aksakallı ve Özel Hava Alay Komutanı Albay Ümit Tatan kesinlikle işin içindeydi, darbeden haberdardılar.” iddiasında bulundu. Her iki isimden de şikâyetçi oldu. Sağlam, “Uçağın Ankara’dan kalkışı, Diyarbakır’a varışı, tekrar oradan havalanıp Ankara’ya gelişi ile ilgili tüm konuşma kayıtlarının incelenmesini istiyorum. Saat 20.00 ile 23.30 arasında Tatan’ın telefon kayıtlarının incelenmesini istiyorum. Kimlerle görüştüğü araştırılsın” talebinde bulundu.
Aynı davada yargılanan Binbaşı Hüseyin Çakıroğlu, olay günü nöbetçi subay olduğunu belirterek şunları dile getirdi:
“Saat 19.30 sıralarında Özel Kuvvetler Komutanlığı’ndan uçuşların yasaklandığı yönünde emir geldi. Alay Komutanı Ümit Tatan, bizim de anlam veremediğimiz bir şekilde Semih Terzi’yi getirmek için havalanan uçağın kalkışını takip etti. Uçuş yasağı hatırlatılmasına rağmen, ‘Bu uçuş için izin aldık. Bunun dışında uçuş olursa bana haber verin’ dedi. 20.45’de beni aradı ve 21.15’de uçağın kalmasını istedi. Zekai Aksakallı ve Ümit Tatan’ın saat 23.30 sıralarına kadar darbe girişiminden haberlerinin olmaması mümkün değil.”
‘OYUNA GETİRİLDİK, TUZAĞA DÜŞÜRÜLDÜK’
Şimdi tekrar başa, Gökhan Şahin Sönmezateş ve Şükrü Seymen’in “Emri Semih Terzi’den aldık” açıklamalarına dönüp parçaları birleştirelim. İddiaya göre Terzi, her iki subaya da “Bu, Genelkurmay’ın emir komuta zinciri içinde yapacağı bir müdahale. Genelkurmay Başkanı da Özel Kuvvetler Komutanı da herekatın içinde” diyor. Aynı Terzi, darbe akşamı Diyarbakır’da. Uçuş yasağına rağmen Özel Kuvvetler Komutanı’nın özel emriyle önce Ankara’ya, sonra da Gölbaşı’na getirtiliyor.
Kısa süre sonra da çatışma yaşanıyor, telsizlere “Ateş edin” emri düşüyor ve Semih Terzi, Ömer Halisdemir tarafından öldürülüyor. Darbenin en önemli menfi figürlerinden biri oluyor. Sonra da Halisdemir şehit ediliyor ve darbenin en önemli kahramanlık sembolü haline geliyor. Buna bir de Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın, Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdiği soruşturma raporunda, Halisdemir’i şehit eden Üsteğmen Mihrail Atmaca’nın, ayaklanmayı bastıran kahraman askerlerden biri olarak anlatılmasını da ekleyelim.
At izinin it izine karıştığı, oyun içinde oyunun oynandığı, kanlı ve kalleş bir gecenin tek bir parçası bu. O parçanın Marmaris ayağıyla ilgili Sönmezateş’in önceki gün söylediklerini de tekrar hatırlayalım:
“Ankara’dan aldığım emir ile Marmaris’e geldim. Tuzağa düşürüldük. Bütün dünya Cumhurbaşkanı’nın İstanbul’a gittiğini bilirken, biz oraya gönderildik. Oyuna geldik. Çünkü 15 yaşındaki bir çocuk bile böyle bir plan yapmaz. Bu görevi ben yapmış olsaydım, ya görevi başarır ya da görevi kabul etmezdim. Şu andaki hesabım, ‘Bizi kim yanılttı ve (Marmaris’e kalkıştan önce) 4 saat bizi kim bekletti?’ sorusunun cevabını bulabilmek.”
TR7/24
http://www.tr724.com/semih-terzi-emir-komuta-zincirinin-neresinde-anazliz-ahmet-donmez/