O malum ‘soru çalma’ yazısını yayınlayacağım sabah üzücü bir haber almıştım.
Kardeşim kadar yakın olan bir dostum, ‘soru çalma’ iddiası ile gözaltına alınmıştı.
Böyle bir suçu işlemediğinden adım gibi emindim.
O kadar iyi tanıyordum.
Çok üzüldüm ama masumiyetinden de bir saniye bile tereddüde düşmedim.
O gün Bülent Keneş’in evinde Almanya’dan gelen iki misafirle sohbet ediyorduk.
Hem Bülent abi hem de diğer iki misafirin gördüğü üzere telefon elimde, gözüm sürekli ekrandaydı. Gelecek bilgileri bekliyor, haber almaya çalışıyordum.
Bütün gün sancılı bekleyişin ardından müjdeli haber geldi. Serbest kalmıştı.
****
“Geç kalmış bir hasbihal-3” başlıklı yazım sonrası gösterilen tepkilerin başında, “Türkiye’deki masum insanları tehlikeye atmak” ve “Mahkemelerin eline delil vermek” argümanları geliyor.
Oysa o sırada benim başımda da böyle bir imtihan vardı.
O yüzden ‘mağdur’lar üzerinden gösterilen tepkinin bendeki karşılığı böyle.
Cemaat sempatizanı birileri o sınavda kopya çektiklerini itiraf etmiş, nasıl bir yöntem uyguladıklarını da anlatmıştı. O sınava giren ve cemaat bağlantısı olduğu düşünülen herkesi gözaltına alıyorlardı.
Yani diğer onlarcası gibi benim can dostum da haksız yere gözaltına alınmıştı.
Soru şu: Onu ve diğerlerini kim tehlikeye atmıştı?
Hiç bir hukuk, vicdan kırıntısı taşımayan, suçlu-suçsuz ayrımı yapmayan bu zorba rejimin kucağına kimler bırakmıştı onları?
O sınav sorularını aldıklarını ve belli bir yöntemi uyguladıklarını anlatan kişi, soruları kimden almıştı?
Bu organizasyonu kimler kurmuştu?
Polislere, savcılara delili kim üretmişti?
Günahsız insanları töhmet altında bırakan ve bir sabah gözaltına alınmalarına yol açanlar kimlerdi?
****
Yazılarım sonrası, tanıdığım bir avukat benimle bazı bilgiler paylaştı.
Sürgündeki avukatlardan biri kendisi.
Sosyal medyadaki seviyesizliklere muhatap olma korkusu nedeniyle adını vermemi istemedi.
Bana şu mesajları yazdı: “Bir avukat olarak o dosyaları okudum. KPSS’de soruların sınavdan önce ifşa olduğu iddiaları yüzde 99 doğru. Yani soru dağıtma yapıldığı iddiası doğru. Fakat şunu da yazınıza ekleseniz iyi olur; Bu yargı bile sanıkların yüzde 30 civarında kısmını soru çalmadan beraat ettiriyor. Mesela 2010 KPSS sınavı davasında bazı sanıklar tüm suçlardan beraat etmiş, bazıları soru çalmadan beraat edip üyelikten ceza almış, bazıları da soru çalmaktan hüküm giymiş. Keza Ankara 2. Ağır Ceza’daki bir davada 105 sanıktan 36 tanesi soru çalmaktan ceza alırken diğerleri bu konuda suçlu görülmemiş. Ayrıca Savcı Yücel Erkman’ın bu dosyadan şu anki Ankara Cumhuriyet Başsavcısı tarafından gorevden alınma nedeninin 10’a yakın üst düzey AKP’li bürokratın birinci derecede yakınını da şüpheli yapması olduğu gerçeği de unutulmamalı.”
“2010 KPSS sınavına Samanyolu Eğitim kurumlarında çalışıp giren sayısı 500’ün üzerinde idi, yalan olmasın dosyadaki şüpheli sayısı yüzde 10’un altında bir oranda (105 doğru ve üzeri yapan sayısı). Onlar da malum grup. Diğerlerinin haberi yok böyle bir olaydan.”
“Şurası çok önemli: Hizmet kurumlarındaki öğretmenlerden bu sınava girenlerin yüzde 10’dan daha azı bu dosyada şüpheli. Yüzde 90’ın bu olaydan haberi yok, işi yapanlar aslında fiili çalışan olmayıp kurumlarda sigortalı gösterilenler.”
****
Yine aynı soruyu sorayım: Mahkemelerde adil yargılama olduğunu iddia etmiyorum ama sonuçta üçte ikiden fazlanın beraat ettiği bir dosyada geri kalan üçte bir civarında sanığın soru çalmaktan hüküm giymesine ne neden olmuştur? Gerçekten de bu kişiler soru çalma suçunu işlemişse, geri kalan masumları ateşe atanlar kimlerdir? Onlara bu soruları verenler kimlerdir? Onlar üzerinden cemaate gönül vermiş herkesi zan altında bırakanlar kimlerdir?
Peki dönüp bu dava dosyalarını merak eden, ifadeleri okuyan, neticelerini merak eden kaç kişi var?
Hiç merak etmişler mi bu masum insanları ateşe atanlar kimler olmuş?
Hiç merak etmişler mi kim bu karayı üzerlerine çalmış?
Üzerine gitmişler mi?
Hesap sormuşlar mı?
Kimin yakasına yapışmışlar?
****
Bu sürecin bu noktaya gelmesinde payı olanları hiç sorun etmişler mi ya da?
Öyle ya, her şeyin bir başlangıcı var.
Sorgulamışlar mı?
Bugün var olan bir sürecin sonucu olan bir takım dosyaları konuşuyoruz.
Peki bu süreç nasıl başladı?
Başka türlüsü mümkün müydü?
Sürecin bu noktaya geleceğini bilselerdi yine aynı noktalarda aynı kararları alırlar mıydı?
Bu bir iktidar savaşı mıydı?
Kesin olarak galip çıkacaklarına inandıkları için mi bu savaşa girdiler?
Aksi takdirde uzlaşmacı yöntemlere başvururlar mıydı?
“Bir fiskelik işi var” diyorlar mıydı?
****
Bu soruları soran var mı?
Bugün eğer Türkiye’de kalan masumları tehlikeye atmak, yürüyen davalara delil oluşturmak diye bir endişe varsa bunun bir de geçmişi var, öyle değil mi?
Gözü dönmüş, bir camiayı toptan yok etmeyi kafasına koymuş bir despota istediği malzemeleri, ihtiyaç duyduğu gerekçeleri kim üretti?
Tasfiyeyi yürütecek rejim güçlerinin en büyük sıkıntısı neydi?
Cemaati ete kemiğe büründüremiyor, üye kaydı olmadığı için mensupları listeleyemiyorlardı.
Bir diğer önemli problem, cemaati terör örgütü ilan edebilmekti. Kriminalize edebilmekti yani. Bir bahaneye ihtiyaç vardı.
Önce isim listeleri meselesini hallettiler.
Nasıl hallettiler?
Sadece MİT fişlemeleri ile mi?
Hayır.
Sadece işkencelerde kabul ettirilen listelerle mi?
Hayır.
Mesela ne oldu?
Falanca ‘mahrem abiler’ üzerinde çıkan SD kartlar, USB’lerden çıkan çarşaf çarşaf listelerle…
Başka ne oldu mesela?
Şimdi yeni yeni öğreniyoruz ki, örneğin 15 Temmuz’dan önce bu ‘mahrem abilerin’ toplantılarında yeni bir gündem varmış. “Arkadaşlar, herkes ilgilendiği birimdeki arkadaşların tamamının TC kimlik numaralarını getirecek” deniyormuş. Buna itiraz edenler olmakla beraber çoğunluk bu bilgileri getirip teslim etmiş. Sonra bu listeler, operasyonlara dönüşmüş.
Daha başka ne olmuş?
Mesela yine bazı ‘mahrem abiler’, telefon hatlarını kendileri adına almıyorlarmış. Hiç bir şeyden haberi olmayan öğrencilerin, esnafların kimlik fotokopileri isteniyor, bunlar zarfla ilgili ‘abiye’ ulaştırılıyor, onlar da bu kimlikler üzerine hatlar alıp kullanıyorlarmış.
Bunları şimdilerde öğreniyoruz.
Peki ne oldu o kimlik fotokopileri alınan insanlara?
Ne olacak inim inim inliyorlar. O hatları kendilerinin kullanmadığını ispat etmeye çalışıyorlar ama kime anlatabilirler?
Başka ne mi var?
Bylock var.
Mesela bugün örgüt üyeliğinden açılan soruşturmaların ve verilen mahkumiyetlerin yüzde kaçının delili Bylock, biliyor musunuz?
Neredeyse yüzde 90’ında.
Bylock’u yazma kararını kimler, neden almış?
Bu uygulama nerede, hangi şirket altında, kimler tarafından yazılmış?
Server’ların önceden Almanya’da olduğu, sonradan Litvanya’ya taşındığı iddiası doğru mu?
Doğru ise bu kararı alanlar kimler?
Değilse sunucuyu Litvanya gibi kolay bir hedefe yerleştirme kararını kimler verdi?
MİT’in şifreleri ele geçirdiği anlaşılınca istişare kararı ile uygulamayı bütün cemaat tabanına yayma kararını alanlar kimler?
Bir istişarede, ‘azları çoklar içerisinde kaybetme’ kararını alan, 500 bin kişiye Bylock yükleten o ‘abiler’ şimdi nerede?
Kendi listelerindeki mahrem isimler bu uygulamadan çıkarken her şeyden habersiz yüzbinlere bu uygulamayı yüklettiler.
İşte o yüzbinler kim biliyor musunuz?
Bugün bana, “Tehlikeye atıyorsun” diye beddualar yağdırdığınız masumlar var ya, hah işte onlar.
İnsanlığından çıkmış vahşi bir rejimin kolluğu elinde, mahkemelerinde, hücrelerinde ırzlarına geçilenler…
Bylock’u yazan, online mağazalara yükleyen ve o istişarelerde 500 bin kişiye genişletme kararı alanlardan tutuklu var mı?
Kim bunlar?
Nerede, hangi şartlarda yaşıyorlar?
Bir tanesi ayağa kalkıyor mu?
AKP rejimini zora düşürecek Bylock gerçekleri ellerinde olmasına rağmen bunu paylaşmayanlar kimler?
Bir tanesi ağzını açıyor mu?
Ve siz bunlar içerisinden bir tanesinin, bir tekinin bile adını biliyor musunuz?
Hesap sormak isteseniz kime gideceğinizi biliyor musunuz?
Bu işin bir muhatabı var mı?
Gizlendikleri yerden çıkıyorlar mı?
Sorumluluk alan var mı?
Peki bana ‘masumları yaktın’ diyenler, bir kere olsun bu yüzbinleri yakan insanların peşine düşmüşler mi?
Kimin yakasına yapışmışlar?
****
Başka?
Ha, bir de cemaatin terör örgütü ilan edilmesi vardı.
Neyle oldu bu?
15 Temmuz.
15 Temmuz, öyle değil mi?
Ahval Podcast yayınında da söyledim, kimse oralı olmadı.
Bana masumların başını yakmak suçlaması yöneltenlerin teki bile üzerinde durmadı.
Önemsemediler.
Kulaklarının üzerine yattılar.
Neydi o?
İki tane örnek verdim.
Bir tanesi şuydu: 15 Temmuz gecesi ‘mahrem abiler’, bazı polislere güvenli iletişim ağı üzerinden mesajlar atmıştı. Bu mesajların ulaştığı polislerin bizzat kendi ağızlarından duydum. Ne deniyordu o mesajlarda? “Beylik tabancanı al, falanca yere git…” Mesela Genelkurmay’ın önüne. Mesela, kendi görev yaptığı müdürlüğe.
Hatta mesaja rağmen evinden çıkmayan bazılarının adresine taksi gönderip zorla belli adreslere göndermeye çalışan mahrem abiler bile oldu. Yetmedi, sabaha karşı bir daha aynı kanaldan “Arkadaşlar henüz her şey bitmedi. Bir daha yükleneceğiz. Allah’ını seven görev yerlerine gitsin, askere yardımcı olsun.” diye yeni mesajlar geliyordu.
Kimdi bunlar?
Biliniyor.
Evet evet, biliniyor.
Çünkü o kanala bir yabancı girip de o mesajları atmadı.
Tanıdıkları, bildikleri ‘abi’ atıyordu mesajları. Ona da ‘yukarıdan’ geliyordu.
Ben bunları anlattım bir kaç kez.
Peki bir Allah’ın kulu sordu mu?
Okuyuculardan bir kişi bile bana sormadı.
Peki cemaatte ilgili makamlara, “Bu darbe ile alakası olmayan polislere kim bu mesajları attı? Neden attı? Bu insanların başını kim yaktı? Bunları dinleyip de dışarı çıkan ve hapse giren var mı? O hapse girenlerin cemaat bağlantısı üzerinden bizimle 15 Temmuz arasında bağlantı kuruldu, buna kim sebep oldu? Kimin planına alet olduk biz?” diye soran çıktı mı?
Peki cemaatin kendisi bu konuda bir araştırma yapmış mı?
Hem mesajları atanlar hem de mesajı alanların çoğu yurtdışında.
Cemaat yönetimini böyle bir araştırma yapmaktan men eden nedir?
****
Siz bu soruların hiç birini sormayın, hiç kimsenin karşısına dikilmeyin, kimsenin yakasına yapışmayın ama bütün bu hukuksuz, kirli sürecin faturasını Ahmet Dönmez’e kesin.
‘Ahmet Dönmez zalime malzeme veriyormuş.’
Her tarafınız malzeme malzeme, çarşaf çarşaf ortalığa saçılmış, 7’den 70’e bu barbar güruhun eline isim isim, adres adres, liste liste satılmışsınız ama siz masumları Ahmet Dönmez’den koruyun.
****
İkincisi şuydu: Keza aynı yayında Eşref konusuna da bir kez daha değindim.
Şu meşhur Eşref konusuna…
İsmini ilk gündeme getirdiğimden bu yana yaklaşık 3 sene geçti.
En son da işte geçen hafta Ahval Podcast’te konuştuk.
Kim mi bu Eşref?
Sivil teknik elemanlar ile bazı mühendislerin cemaat abisi.
Başka kim var bu abilerden?
Fuat var, Çağrı var.
15 Temmuz akşamı teknik sivil personeli Ümraniye’deki bir adrese toplayan bu Eşref işte.
Eşrefler onları bir evde toplarken bir başkası da isimlerini darbeye karışacak askerlere veriyordu. O listeleri alıp helikoptere atlayan asker, kendisine verilen cemaat evinin adresine gidiyor. Kapıyı çalıp isim listesini okuyor. Tek tek toplayıp helikoptere bindiriyor Digitürk’e götürüyor. Bunun gibi Telekom’a, Ankara’da TRT’ye, BTK’ya vs götürülenler de var.
Bu sivillerin neredeyse tamamı cemaate yakın kurumlarda çalışmış, sigortası bu kurumlar üzerinden ödenmiş kişiler.
Yani cemaatle darbe girişimi arasında bağlantı kurulurken gösterilen delillerden bir tanesini teşkil ediyorlar.
Hani şu ‘zalim’in eline verilen deliller var ya, onlardan. Hem de ağa babasından.
Yüzbinlerce insanın cehenneminin başlayacağı o mel’un geceye bu şekide iz bırakıyorlardı.
Erdoğan’a “Allah’ın lütfu” gibi gerekçe sunulurken bu masumları kim o ateşe atıyordu?
Peki askerler geldiğinde Eşref neden evde değildi?
Çünkü “Benim bir programım çıktı” deyip tüymüştü oradan.
Eşref’ler, Fuat’lar, Çağrı’lar diğer masumları postallar altına terkedip nasıl yurtdışına çıktılar?
O akşam o evde toplanan sivillere, “Hocamızın emri ile bir şeyler olacak, üstünüze düşeni yapacaksınız” diyen o adamlara hesap soran çıktı mı?
3 senedir yazıyorum.
ABD’de yaşıyorlar.
Bir kez olsun Pensilvanya’daki kamptan çağrılıp kendilerine soru sorulmuş mu?
Neyin ve kimin güvencesi ile yaşıyorlar?
Peki bana ‘zalimin eline koz veriyorsun’ diyen siz okuyuculardan kaçınız bu kozları verenlerin peşine düştünüz?
Bana “İsim ver isim, yüzlerine tükürelim” diyenlerin kaçı bu isimlerin ardına düşmüş?
Onlara yaklaşık 4 senedir hesap sormayan cemaat yönetimine “Neden?” diye soran kaç kişi çıkmış?
Bu Eşref’ler, Fuat’lar, Çağrı’lar hangi büyük mahrem abiye bağlı çalışıyormuş, biliyor musunuz?
O mahrem abi onlara gece “Bu iş daha bitmedi” deyip gaz vermiş mi?
Daha sonra “Cezaevlerinde isyan komplosu iddiası” ile karşımıza çıkacak bu büyük mahrem abiye hangi ceza verilmiş?
Tekrar tekrar ‘huzurda’ ağırlanıp baş köşelerde ağırlanan bu abinizin adını verip yazı üstüne yazı yazdığımda beni taşlamıştınız da hani, bir AfSV açıklaması ile çoğunuz özür dilemeye başlamıştınız tekrar, hatırladınız mı?
Ne oldu isim verdim de?
İşte o isim, bir kaç muvazzaf subay gidip de ‘itirafçı’ olduğunda, “Abileri gidip teslim olun dedi, gidiyorlar.” diyordu. Bunu güzel bir gelişme olarak anlatıyordu. Güya 15 Temmuz resmi tezini çökerteceklerdi. Sonra yüzlerce subay birer birer gitti itirafçı oldu.
Patır patır ihraç edildiler.
Efendim? Koz vermek mi?
Suçsuz insanları riske atmak mı dediniz?
Durun durun, daha bitiremedim.
Dinleyin.
****
Darbe gecesi yaşananların ne kadar büyük bir komplo olduğunu farkedip de yurtdışına çıkmak isteyen bazı hakim savcılara, “Sakın çıkmayın, bu iş bu gece bitecek” diye mesaj gönderen en büyük mahrem abiler nerede? Önce “Kimse çıkmasın, 1 hafta da sürse bu adam devrilecek” diye haber gönderip de sonra sabah saatlerinde aynı kişilere “Arkadaşlar gidip teslim olsunlar” diyen aynı adamlar değil miydi?
Peki bütün bu saydığım adamlar arasında nasıl bir bağlantı vardı? Birbirlerine yakınlıkları neydi?
Çoluk çocuk milyonlarca insanın hayatını karartacak bu vicdansız diktatöre en büyük ‘lütufları’ gönderen bu şahıslarla ilgili cemaat yönetiminin tavrı ne oldu?
“Gidip teslim olsunlar” diye haber göndererek tertemiz insanların hayatını bozuk para gibi harcama yetkisini kendinde gören bu adamların ilişkilerini araştıran oldu mu?
15 Temmuz gecesi fiili olarak sahada aktif olan, ismi dosyalarda geçen ve yurtdışına çıkan sivillerden bazıları halen cemaat koruması altında. Hatta organik bağı olanlar bile var.
Masumları riske atmak mı demiştiniz?
Ha pardon, zalime malzeme üretmek…
Değil mi?
Durun durun, daha bitmedi.
Söyleyecek daha çok şeyim var.
Soru çalmadan, Bylock’a; darbe çamuruna batmaktan Bank Asya rezaletine kadar bir çok pisliği üreten yer burası çünkü.
Kalabalıklar içerisinde kaybedilmeye çalışılan flu bölge…
Yüzbinlerce insanın uğruna feda edildiği…
Yüzde 99’un acılar içinde kıvranması pahasına bir türlü gözden çıkarılamayan yüzde 1’lik şaibeli birim…
‘Kıymetlimiz’.
Bana göre cıfıt çarşısı.
Hepsinin yazılması, konuşulması, ifşa edilmesi gerekiyor.
Ayrıca da halen çok canlı bir şebeke. Şu içinde bulunduğumuz günlerde bile ‘masum insanların’ başına çorap örmeye devam eden adamlar var.
Bir gazeteci olarak elbette bunları da yazacağım.
Sözüm onların önüne yatanlara: Bana yağdıracağınız bedduaları, hakaretleri, aşağılamaları, küfürleri, tehditleri bol keseden harcamayın. Birazını kenarda tutun.
Çok ihtiyacınız olacak.
“Masumları benden korurken” bolca boca edersiniz.
Ahmet bey, bahsettiğiniz şahıslar hala cemaat koruması altında ise, hala ”huzurda” durabiliyor iseler, ve, 15 temmuz gibi hayati meselelerin Gülenden habersiz olabileceğine gram aklı olan inanmazken, bütün her şeyin asıl karar ve icra makamı Gülen olabilir mi? (bu ihtimal on binlerin beynini kemiriyor)
Yazdıklarınızdan sonra ”Sezai” olayının bile Gülenin haberi ve onayı ile olduğundan şüphe etmeye başladım.
Başka bilgilerinizi de Allah rızası için paylaşın. Hayatını bu davaya harcamış insanlar Gülen konusunda artık travma yaşamaya başladı.
Bütün bu olaylar olurken Gülen uyuyor muydu? Binlerce adanmış insanın güvendiği Gülen Erdoğan gibi ”safmışız, aldandık” mı diyor? Diyorsa aldatanlara niye gereğini yapmıyor? Gerçekten ”aldanmış” kim?
Aldananlar Erdoğan Gülen mi yoksa biz miyiz?
İnsan olan herkes aldanabilir.Biz recep Erdogan a aldandik..Ama sayin Gulen in yazdiklari konustuklari ortada bir tane sorunlu bisey gosterin..evet bir tane sorunlu bir soz gosterin…
Ahmet Bey yazdıkları çok isabetli.
Nasıl ki,Mit kendi ile ilgili en ufak haber yapan gazeteileri susturduysa ,hizmet içerisinde se buna benzer bir yer var ve buraya dokunan susturuluyor.
Kimse kusura bakmasın,göz göre göre bu kadar masum insan harcandı.Emekler heba edildi.
Yolumuzun kaderi,ne dersek diyelim bunlar yine olacaktı diye insanları susturmaya çalışıyorlar.
Bu hareketi ,masuarı kirleten ben de dahil kim varsa Allah belasını versin
Ahmet Bey lutfen devam edin. Buradan isim ver diye haykiranlar dediginiZ gibi gidip de kimseden hesap sormadi/ soramadi. Oyle bir atmosfer var ki soru sormak adeta hainlik. sormayi aklina bile getirmeyenler de var tabi.
Sanki bir bubble icinde yasiyorduk da birisi/ birileri onu patlatti. Simdi saskinca dunu ve bugunu anlamaya calisiyoruz. Eger bildiginiz dogrular varsa Lutfen paylasmaya devam edin..
siz ruh hastasısınız. gülen nerede yaşıyor? amerikada. evini yanında kocaman HAVALİMANI var. gülen amerika kuklası. yazık hala gülenden medet umuyorsun
ankara yeniden öğrenci evleri yapılanması diye tutuklanan 58 öğrenci olmuş. Evlerinden bira şişesi çıkmış. Bira şişesi koyarak tedbir mi olur? Başörtülü kızların evinde hemde. O bira şişeleri onları tam şüpheli durumuna getirmiş. Bu işte de Bylock gibi bir tuzak var, oyunları hala devam ediyor. Tedbir diye insanları fişleyecek her türlü delili oluşturacak izi bırakıyorlar. Mustafa Özcan’ın torunu da tutuklananlar arasında, bir birlerine mi operasyon çekiyorlar bilmiyorum. Ama çeteye benzer şeyler, bira şişeleri doğruysa ve gerçekten hala öğrenci evleri varsa çok pis oyuna getirilmişler. Sakarya’da da böyle bir operasyon olmuştu, 18 yaşındaki çocuklar işkence görüyor.
siz ne güzel bir insanmışsiniz. Her geçen gün size olan saygım ve hayranlığım artıyor. Allah sizi kötü niyetli insanlardan korusun ve yardımcınız olsun. Dualarım sizinle…
Emine Hanım teveccühünüz, dualarınız ve güzel dilekleriniz için ayrı ayrı teşekkür ederim. Allah razı olsun. Müteşekkirim. Selamlarımla..
Ömrüm boyunca cemaatle en küçük bir bağlantım olmadı; okuluna, dershanelerine, yurtlarına, sohbetlerine ne adım attım, ne davet edildim.
Böyle olmakla birlikte 15 Temmuz ihanetini takip eden ilk saatlerde Fethullahçılık ve darbeye teşebbüs iddiasıyla tutuklandım, namusum ve şerefimle ifa ettiğim hakimlik mesleğimden ihraç edildim, malıma mülküme el konuldu, 1 yıl hürriyetimden mahrum kılındım.
Beraat kararımın üzerinden geçen 2 yıla rağmen bırakın mesleğime iade edilmeyi, halen pasaport dahi alamıyorum.
Yaşadıklarımdan dolayı siyasi iktidardan çok, bütün bunlara sebep olan o melun mahrem yapılanmayı sorumlu tutuyor ve Allah’ın kahreden gazabına hedef olmalarını diliyorum.
Ben laik/ seküler hayat tarzına sahip, 25 senedir camiiye adım atmamış, yoğun şekilde alkol kullanan, rutin olarak evlilik dışı ilişkiler yaşayan biriyken; siyasi , dini, içtimai görüşlerim ve yaşam tarzım itibarıyla dünya üzerinde mevcut hiçbir dini yapılanmayla bir arada anılmam mümkün değilken, nasıl oldu da otoritesini islam dininin dogmalara dayandırmış bir cemaatin mensubu olarak suçlanabildim?
Bana kimse Nurcu, Süleymancı, Menzilci, Hak-Yolcu, Opus Dei müridi vs. diyemezdi. Böyle bir iddiayı ortaya atanın aklından şüphe edilirdi. Oysa bana kripto cemaatçi diyebildiler ve bu suçlamayla 1 yıl hürriyetimden mahrum kılıp hayatımı karartabildiler.
Gülen’e ve Cemaat’in sahihliğine samimi olarak inanmış biri sadece bu basit örnek üzerine biraz kafa yorsa, İslam dininin kesin kaideleriyle hiçbir şekilde bağdaştırılması mümkün olmayan bu pratikleri dünyevi emellerine ulaşmak namına rutin olarak uyguladığı anlaşılan bir yapılanmayla ilişkisini sürdüremez. Gülen’i yeni bir dinin peygamberi olarak kabul etmeyen hiç kimse onun uygulamalarındaki bu uzlaşmaz çelişkileri sindiremez.
Ahmet Bey, cesaretinize, ferasetinize, entellektüel namusunuza ve muhakeme yeteneğinize hayranlık duyarak okuduğum yazılarınızla muazzam bir gazetecilik örneği sergiliyorsunuz.
Lütfen cerahatten beslenen sefillerin, sonsuza dek karanlıkta kalacağını düşündükleri aşağılık cürümlerine ışık tutmanızdan dolayı kuduz köpekler gibi üzerinize saldırmalarına aldırmayın. Örgütlü bir şekilde hareket ettiklerinden bunların sesi gür çıkıyor olabilir; ama sesi hiç çıkmayan ezici çoğunluğun, olup biteni anlamlandırmaya çalışırken karanlık bir labirentte kaybolan onbinlerce mağdur ve mazlumun çalışmalarınızı büyük bir takdirle takip ettiğinden adım kadar eminim.
Cemaatle hiçbir ilişkisi olmamış, mensuplarını bu sıfatlarıyla tanımamış ama yaşadıklarından dolayı cemaat yapılanmasına sonsuz bir nefret besleyen biri olarak benim için, bu yapılanmanın içinden pırıl pırıl insanlar da çıktığının yaşayan delilisiniz.
elbette, bilerek/bilmeyerek beni katledilmeye yollamaya çalışanlarla hesaplaşacağız.
Yoldaşlarımı, canlarımı, ranza arkadaşlarımı; Ceberrut Devlet’e yem edenlerle hesaplaşacağız.
faşist diktatör recep tayyip’le adil bir yargılama da hesaplaşacagız.
bu alçağın ömrüne ömür katmak için, bilerek-bilmeyerek evimi-ocağımı-ailemi-yurdumu darma duman edenlerle hesaplaşacağız.
zeki’lerin, oğuz’ların katledilmeleriyle ilgili de hesaplaşacağız.
hesaplaşmayı ahirete bırakırsam “yuh olsun” bana.
ellerine/zihnine sağlık saygıdeğer Dönmez Ahmet Kardeşim. ✍️devam.
sağlıcakla.
Sorularınız %100 haklı ve sorulması gereken sorular.
Bence sorularınızın muhataplarının siz bunları yazmaya başlamadan önce bu durumları düzeltme, en azından uygun cevapları bulma zamanı oldu. 15 Temmuzla ilgili ilk yazılarınız sonrası gösterilen “Susturun bu adamı” tepkisini ve “Yanlış ne yazmış” dediğimi hatırlıyorum.
Diğer yandan yazdıklarınızın Türkiye’deki mazlumlara zarar verdiğini, dosyalara girdiğini henüz görmesem de duruşmalarda kullanıldığını net biliyorum.
Tabi sizden önce bunun sorumluluğunu taşıması gerekenler belli. Hatta sizin yazdıklarınızdan ortaya çıkan zararların da sorumluları onlar.
Cemaatin hastalığının esas nedeni bünyenin zayıf olması. Bünye zayıf oldukça her şeyden hastalık kapabilir. Siz olmasanız başkası bunları yazabilir.
15 Temmuz sonrası zaman zaman ben de gördüğüm bariz hataları yazmayı düşündüm. Çünkü sorumluların işini düzgün yapmaması mazlumların daha fazla zarar görmesine neden oluyordu. Burada bir ikilemle karşılaştım. Yazsam bu sefer de mahkemelerde aleyhlerinde kullanılma durumu vardı. Ben susmanın daha az zarar vereceğini düşündüğüm için sustum, susuyorum.
Bu suskunluklarımız işini düzgün yapmayan insanların makamlarına daha fazla yapışmasına neden oldu.
Belki birinin çıkıp yapması gerekeni yapıyorsunuz.
Her şeye rağmen attığınız her adımda Türkiye’deki durumu da göz önünde bulundurmanızı tavsiye ederim.
Allah yardımcınız olsun.
Ahmet bey elinize dilinize sağlık.. ama sütten ağzı yanmış ayranı üfleyerek içen kişi ketum bir yazı yazmışsınız.. hâlâ isim vermiyor ona buna sataşıyorsunuz.. kimmiş bu eşrefler, çağrılar vs vs, siz söyleyin! Ayrıca hapishane komplosunu kuran kişinin kod adını ve isminin baş harflerini verdiniz ama hâlâ ismini tam vermediniz. Belki sizde haklısınız fitne çıkarmak istemiyorsunuz.. ama madem ki böyle bir yazıya başladınız bence bunun geri dönüşü yok, devamını getirip ne biliyorsanız açıklamalısınız. 15 temmuz’da “abi”lerin rolünü kimden duysam inanmazdım, ama siz bende bir şüphe bıraktınız. Ayrıca bylock konusunda cemaatin hiç bir dahli olmadığını düşünüyordum.. her neyse..
Muhalefet et meşhur olursun” diye bir kaide var.. özür dileyerek söylüyorum eğer derdiniz meşhur olmak değilse hakikati, bütün bildiklerinizi ortaya çıkarın. Unutmadan, Fethullah Gülen’den bağımsız abileri yargılamak ta mümkün değil. Sanki F.G’nin etrafında geziyor, onu avlamak için bir ağ örüyormuşsunuz gibi geliyor.. her neyse Gülen’in bu konudaki sorumluluğuna değinmeden bu mesele tamam olmaz.. ayrıca korkmazsın zaten ama yine de korkma! Zira bizler Fethullah Gülen’in hatasını görsek ona karşı sevgimizden bir şey eksilmez, eksiğini ve eksiklerimizi tamamlamak için daha çok çalışmamıza vesile olur inşallah.. rejime koz vermek değil belki güzel örnek olma hükmüne geçer bu.. her neyse uzun bir yazının uzun bir yorumu oldu, Allah yar ve yardımcınız olsun..
Hizmet’in tabanının bir türlü kendine yediremediği şey şu :
Soru çalan, darbeye kalkışan, hizmetin tabanını kriminalize eden Hususi hizmetler . Hususi Hizmetler kim derseniz tüm hizmeti elinde oyuncak gibi yönetenler. Bu gücü de polis’ten tutun mit’ine kadar yerleştirdikleri hizmet elemanlarının gölge amirleri olmalarından alıyorlar. Onlara rağmen hizmette bir karar bile alamazsınız. O yüzde bir suça karışmış olabilir dediğiniz kesim var ya. Bir çoğunun ayağına taş bile değmemiş, halen size direktif veren, gündem veren yaşı başı almış yalan’ın ağzına yuva yaptığı, hizmetleri Allah korkusunun önüne geçmiş kişiler.
4 yıl oldu herkesin meraktan çatladığı bylock iddialarına bir kez bile cevap verdiler mi çok kıymet verdikleri hizmet tabanına? Hayır. Operasyonel avukat hesapları ile tek söyledikleri şey “telefon app’i delil olamaz vıyk vıyk vıyk” Halbuki kimse onu sormuyor. Yukarda Ahmet Beyin sorduklarını, cemaatin kendi içindekileri istiyor. Bunlar cambaza bak yöntemi ile soruyu başka yere yönlendiriyor.
Çünkü siz onlar için birer kullanışlı, kesin inançlı aptallarsınız. Perde arkasından yedikleri haltları görmediğiniz ve sürekli mübarek hallerini gördüğünüz için de bir korkuları yok.
Adam darbeye bulaşmış trt’ye insanları götürmüş ve abd’ye gitmiş orda hayatına devam ediyor. Hiç mi rahatsız etmiyor bunlar sizi? Madem kumpas kuruldu gidin Eşref’in kulağından tutup “hain eşref budur, hain sezai budur, bunları iyi tanıyın ve bunların gördüğünüz yerde yüzüne tükürün” dediler mi? hayır. Neden çünkü siz kesin inançlı aptallarsınız da ondan. Bu aptallığınız çok iyi bildikleri için de Sezai abimiz kampta cübbesi takkesiyle gezip abiliğine devam edebiliyor, eşref, çağrı ve diğer ülkelerdekilerin keyifleri gıcır ve belki de ( buna inanmak bile istemiyorum ama ) sizin verdiğiniz himmetlerle bu adamlara bakılıyor. Neden çünkü siz kesin inançlı kullanışlı aptallarsınız. Soru sormazsınız siz. Sizin bilmediğiniz ama takkeyi kafaya cübbeyi sırtına geçirince koltukları kabaran abi(!)’nin bildiği şeyler vardır. Sana düşen koyunluk yapıp verdikleri ot’u yemendir.
O yüzde 1 için sizin hepiniz feda edilir gerekirse. Ve size yolun kaderi denir. Sorduğunuz zaman da ayağınız kaymış, kazanma kuşağında kaybeden denir.. Çünkü siz aptalsınız ve sizi bu şekilde müfteri, hain, mitçi vs. gibi korkutucu cümlelerle sindirmeye daha nice yıllar devam ederler. Siz bunlardan korktuğunuz sürece..
Allah’ım pensilvanyadaki bu şer şebekesini darma duman et. Parça pinçik et. Türkiye’de zulme maruz kalan insanlara yardım elini uzat.
Sayin Ahmet Donmez
Umarim bir kisiye kizginlik yada bilmiyorum bir beklentinizin karsilik bulamamasi sizi yanlislara suruklemez…
Cunku mevcut duzenin iyilesmesine katki sunmaz bu tavriniz…
-Kimlik bilgileri istenme meselesi defaatle gerçekleşen bir olay hem de 7 ceddine kadar
-By Lock aleni tuzak
-Sendika fikrini empoze eden kurduran kimse yapılan aleni fişleme tuzak
-Tepedeki iyi kötü kim var ise alayının tasfiye edilmesi urların temizlenmesi, kriptoların, devşirilmişlerin temizlenmesi elzemden de öte .. Dokunulmadıkça cemaatten ümit kesenleri nsayısı bir hayli fazla
-Bunca şeye rağmen bir şeyler düzeltilmiyor failler tuzakçılar hala etkin görevlerde iş yapıyorlarsa oklar daoğrudan H.E.’ye yönelir gün geçtikçe de öyle oluyor maalesef
Ahmet bey,bence bildiklerinizi yazmaya devam edin… Bu yazilar bizim icin bir yüzlesme sebebi… ve bu sekilde özgürce yazabilen suya sabuna dokunabilen gazetecilerin varligini Hizmetin de gelecegi adina cok önemli buluyorum. Nasil ki Tr de muhalif gazeteciler sindirilince fasizm bir yönetime evrildi,hizmet ile alakali elestirilerini,görüslerini kimseden cekinmeden ifade edebilen gazetecilerin varligi da hizmetin bekasi adina cok önemli.Saygilar…
bu iş bitmeden çokmüş…enkazda ise binlerce masum kalmış…madi ve manevi olarak..şimdi içerdekiler bu yazıları duysa ve okusa ..ne hisseder: kimi ben bunun içinmi itirafcı olmadım.bunun içinmi eşim çocuklarım ızdırap çekiyor, …. sorular sorular….ama sonuçta bu iş en azından türkiye de yıkılmış ve altında binlerce masumu enkaz bırakmıştır…ahmet beye tavsiyem: varsa sarih olarak isimleri tek tek acık acık yazsın…ismi bende var vb gibi cmleler süpheye süpheye katıyor… bir gazeteci olarak evini nasıl geçindereceğini düşünen bir profadan bir hakimden bir öğretmenden daha çok bu imkana sahip…Tabiki allah bitirmeden bitmez..Fakat unutmamak lazım Allah her şeyin Allahı…sadece bizim değil…
Güzel sorular.
Hizmet hareketi ile bir iltisakınızın olmadığını gazateci dostlarınızdan yakın zamanda öğrendim.Gerçi hizmet hareketinden olup olmamanızında bir ehemmiyeti yok.
Evet süreç bizlerin gözlerini açtı ve birkaç farklı hizmet kliklerini herşeyi ile gösterdi ve gösteriyor.
Kim mi bunlar;
-Geçmişin medyacıları (ve bazi akademisyenler) ve hala medyatik olmaya çalışan zavallıları.Twiter,youtube da yaşamlarını devam ettirmeye çalışan zavallılar.
-Hizmetin şahsi manevisinden nemalanan abicikler
-Bulanık suya renk katan mit vs devşirmeleri
Bir konuda merakım da var?
-Sizin yazdıklarınıza ki bir çoğumuz da belki bunları soruyor,şuan hareketi ve katılımcılarını eleştirenler türkiyede kalmayı ve bu konuları mahkemlerde anlatıp Hareketi bu kirlerden neden temizlemeyi düşünmedi.
-Zaten bu yaklaşım mahkemelerde beraatle neticelenen sonuçlar verirdi.
-Mesela Bülent Keneş,Ihsan Yılmaz ve Siz ve sizin gibi yazar-çizerler neden Türkiyede kalmayı tercih etmediniz? Belki insanlar sizlerin sayesinde aydınlanacak ve Hareketin masum yönünü daha iyi kavrayacaktı.
-Özellikle siz,hukumetin veya muhalif kesimlerin hedefinde değilken bu mücadeleyi Türkiyede geniş kitlelere taşımadınız? Sadece bir toplantıda sorulan basit bir soru sizin yurt dışına çıkmanıza sebep olmamıştır sanırım? Umarım sorularımı cevaplarsınız?
Niye Türkiye’de kalıp da bizi aydınlatmadınız demişsiniz. Hiç sorulacak soru mu bu? O zaman Ahmet Dönmez’i tanımazdınız tanısanız da itibar etmezdiniz. İtibar etseniz de O da aynen Baransu gibi olurdu. Baransu Ahmet Dönmez’den o kadar da farklı değil ki. Birisi aydınlatıyor diğeri duaya muhtaç bekliyor. Daha yeni Odatv’den Barış’ların akibeti de hiç farklı değil. Topraklar çorak halde orada bitki yetişmez merak etmeyin.
Ahmet bey devam edin milyonların sesi sizsiniz şu an. Eğer açıklama gelmezse bu iddialara cevap gelmezse tepedeki hiç kimse için iyi düşünmeyeceğim artık.
Ahmet bey gerçekleri ayan beyan açıklamıştım. Herşey için teşekkürler Allah yar ve yardımcınız olsun. Gazetecilik mesleğini hakkı ile yapan sayılı insanladansınız. Sizin bütün sosyal medyada takip ediyorum. Desteklemeye devam edeceğim. Yeter ki haktan ve adaletten ayrılmayın. Tekrar herşey için teşekkürler.
Ahmet bey,
Her ne kadar bazen sana kızsam da, yazdıklarını tartışmadan, düzlüğe çıkamayacağımız kanaatinde olduğum için sana dua ediyorum. Kalemin kırılmasın! Kalbin kötülüğe yönelmesin! Yaz ki, korkanlara cesaret gelsin.
Gariban asker polis hakim savcılar hala birim vs diye AB de USA da caka satan, konum ve güçlerini kaybetmek istemeyen üç kağıtçılara boyun eğmesinler.
Ümidimiz olan her şeyi kirletmişler.
Masum binlerin kaderine kumar oynamışlar. Kim bu hainler diyemiyorum içimizdeler, dolaşıyorlar. Ve biz hala onlardan korkuyoruz. Çünki hala ellerinde para var. Hala HE dedi deyip sistem kuruyorlar. Bunlar hak hukuk bilmeyen hainler ve zalimler topluluğu birimciler…
Evet ama soru çalmadan(!) asker polis hakim savcı olmuş zeki insancıklar (!) hala neden bunlara itaat eder, yeter be demez bunu anlayamıyorum. Bu kapalı yapımız devam edecek, ediyor o zaman Anlayamadan da gideceğim/ gideceğiz herhalde…
Ahmet bey, kızsak da yaz. Çünki tedavi edecek, çare olacak cerrah doktor acıtır kardeşim. Acısın, kanasın ki tedavi olsun. Lanet olası Kapalı kapılar kırılsın.
Sanki
Masum olan %90’ı, ancak doğruyu korkmadan yazarsa birileri
İhtimal ki kurtarabiliriz . Yoksa başımızdaki abiler de bu hırsız birimcilere bir şey demeye, yapmaya takatleri yok, yada korkuyorlar….
Selam sana hakka hizmet ettiğin sürece kardeşim.
Allah, seni hakta sabit eylesin,
CANInı zalimlrrden ve hain birimc ilerden korusun.
Siz itaat etmeyin,Dönmezgillerle örnek bir cemaat kurup hizmet edin.Meydan sizin buyurun.
Eli kalem tutan yazıyor yazsın be kader kalemide yazıyor gerçekleri ötede herkes eteğindeki taşı elindeki ateşi dökecek
Qardaş, sağol. Qələminə sağlıq. İnsanların paraları artdıkca cəsarətləri də artar və hər şeyin sahibi olmağa çalışarlar. Paranın kaynağını bilmeden (!), üstəlik beleş paranın sahibi olanların nələr edə biləcəyini hərkəs gördü və idrak etdi. Madem məsələləri açdın, sona qədər yaz, detallı yaz. Hamımızın ağlına bu suallar gəlir və gəlmişdirdə. Amma bu sualların cavabını sorduğumuz şəxslər verə bilməmişlər, ya da ki vermək istəməmişlər. İddiaların əvəzində isə “soru çalanları dövlət bulsun” kimi fikir azdırmağa çalışmaq, ya da HE hasta və zayıf demək topu taca atmaqdan başqa bir şey deyildir. Əsas odur ki, şəxsən mən iddialarınızın doğruluk payının yüksək olduğuna əminəm. Çünki bahsetdiğiniz hadisələr yalnızca Tr-də baş vermədi. Bizim ad soruşmağımız nəyisə dəyişməyəcək, çünki bu adamları tanımırıq. Amma sizin bu hadisələri geniş şəkildə müzakirəyə çıxarmanız müəyyən şəxsləri məcbur edəcəkdir ki, pislikləri özləri təmizləsin və digər ölkələrdə davam edən mexanizmlərə yenidən baxılsın. Eyni metodologiya Tr-də uğur qazanmadığı kimi digər ölkələrdə fayda verməyəcəkdir və müdaxilə edilmədikcə problem şəkil dəyişdirərək yeraltına enməklə gizlədiləcəkdir. Kolay gəlsin, beyninizə və kaleminizə sağlıq. Ürəyi haqdan yana olan adam soru vermişsə ya da almışsa ən azından utanıb susar. Ya da ki bizdə belə bir atalar sözündə deyildiyi kimi: Oğru elə bağırdı ki, doğrunun bağrı yarıldı…
Süreçte bakalım başka Emre Ercisler türeyecek mi? Sizler sadece zor zamanlarda bulanık suyu daha çok bulandıranlardansınız.Günlerce gözaltında işkence gören,cezaevlerinde darp edilip öldürülmeye çalışılan,cocuk yaşta kanser olup deva bulamayan,görüş gününe giderken canını yitiren insanları ve nice mağduriyetleri konuşmak,bir yerlere duyurmak varken…..Yok abilermiş,yok sorular çalınmışmış…Niyetiniz ne sizin…Beyler (Dönmezler,Keneşgiller,Yılmazgiller) dürüst olmayı denemek bu kadar zor mu? Gerçi sizleri dönemsel ziyaret eden ve sizleri maddi manevi finanse eden karanlık ruhlular bunu istemezler sanırım.
Ha şunu unutmayın,bizler şuan yutkunuyoruz.Ama gün gelecek Hizmet içine öbeklenmiş sinsice faaliyet gösteren birde sizler gibi açıktan suyu bulandıran insanlar takip edilmiyor zannetmeyin.Bu dünyadada mutlaka kötülerde bir mahşer yaşar.Bize yaşattığınız gibi.Şuan sadece bizler sabrediyoruz.Vesselam…
mina ozan senin gibi hiçbir eleştiriyi kabul etmeyenler kendisine cuvaldızı hiç batırmayanlar kendilerinde hiç hata görmeyenler yüzünde bu hale geldik. en ufak bir muhalefete bile zerre kadar hoşgörünüz yokken başkalarını antidemokrat olmakla sucluyorsunuz.
sizi gene yutkunduracam ama sabır sizin yaptığınız şey değildir siz sabretmiyorsunuz tehdit ediyorsunuz.
Hayra vesile olmak için kangren olmuş parmağı kesmek lazım … ama keserken her tarafa kan fışkırtarak ve başka uzuvları da bıçak darbesiyle acıtmadan yapmak lazım … bu meseleyi imandan çıkmakla eşdeğer gösterip insanların hizmetten çıkmasına sebeb oluyorsunuz…dinin özüne aykırı davranan haramı helal kabul eden zaten hizmet insanı olamaz deyip bitirmeliydiniz tıpkı darbe gecesi hocamızın dediği gibi …ahh yazık ettiniz… tutarlılığınızı kaybettiniz…ama yine de neticeye ulaşıp ulaşamayacağınızı takip ediyor olacağım …başarılı olacağınızı zannetmiyorum…
Ahmet bey selamlar, kötü yorumlari umursamayin. Yazdıklarınız çok önemli ve değerli, sorulması gereken ve hizmetin hareket olarak samimiyetine inanmış samimi insanların da cevabını beklediği sorular. Ömrünü böyle değerli gördüğü bir harekete adamış olan insanlara birazcık saygısı olanlarin da bu sorulara cevap verebilmesi lazım. Kaleminize sağlık.
Sorduğunuz sorular çok isabetli meşru hedefe hiçbir zaman gayri-meşru yöntemlerle varılamayacağını öğrenmemiş mi bazıları? Aklıma Hz.Omer ve Halid bin Velid Allah onlardan razı olsun) örneği geliyor başarılar birisinden bilinmesin diye görevden alınıyor ya birileri yukarıda yazdığınız bazıları alçaklık derecesinde hataları yapıyorsa ne yapılması gerekir?Herkes bilir ki Allahin izni ve inayetiyle o vazifeleri hakkıyla yapabilecek binlerce samimi hizmet eri vardir Dua edelim Allah bu süreçte hizmeti arindirsin bu güzel iş yarim kalmasın çok dua edelim. Allah insallah yaptığınız gazetecilik faaliyetini de bu hususta hayırlara vesile kılar
Her ne kadar yazilarinizi takip etsemde su isim vermeme olayi cok terbiyesizce bir davranis bir iddianiz varsa soylersiniz kisi kendini savunur yada kabul eder tövbe eder. Durup durup kimse onu arastirmiyo yok ben ip ucunu verdim kimse sormuyo biraz kaçak dövüs yani ben ne sizi tanirim ne molla dediklerinizi. eger bu yaptiginizi (isim vermeme isini) camia yi dusundugunuz icin yapiyosaniz cok sacma bir hareket yok insanlari zan altinda birakip ortaligi bulandirmaksa 4 4 luk bir adim bence. Boyle yapiyosunuz falan demiyorum hatta bir cok gorusunuzu de destekliyorum ama bu hos bir davranis degil.
Bir diger meselede o Ahmet miydi neydi konusup rahatlayan gevşek ona bir sorar misiniz kimin elinde silah görmüste insanlara silahli teror orgutu diye iftira atmis.
Colugu cocugu hapsedip bayanlara iskence edenlere konusunca rahatliyorsa onun bastan kalibi bozukmus zaten her turlu melaneti isleyebilirmis. Birilerinin bisey soylemesine gerek yokmus
Kötü yorumları umursamayın demek bile bi taraf tutmak …sizin teşvik ettiğiniz Ahmet bey tarafsız davranmaya çalışırken bu noktada şu an..kötü zannedilen yorumları da değerlendirmeli o yüzden …tutarsızlık dediğim şey tam da bu..yüzde bir dahi olsa onu bulup çıkaracağım ortaya derken yüzde bire takılıp fikren ayrılanlar oldu …hani umuma yayılmayacaktı bu töhmet.. ama umum yapmış gibi ayrılıyor insanlar ..Ahmet bozkuş mesela …yüzde bir uğruna bütün hizmeti harcayanlar güruhuna katılıp kendi içlerinde çelişkiye düştüler…hiç bir yere mensup değilim açıklaması yapan yapana…Alkışlar size müsebbipler…
Ahmet bey öncelikle yazınız için çok teşekkürler. Bazı kesimlerin sesinin yüksek çıkıyor gibi görünmesi sizi yanıltmasın. Emin olun sizin gibi düşünen ama yazınızda da sitemkârâne belirttiğiniz üzere sesi çıkmayan çok büyük bir kitle var. Bahsettiğiniz tüm isimleri biliyor musunuz? Eğer biliyorsanız ne zaman ifşa etmeyi düşünüyorsunuz? Bu haltları karıştıran Tiran bozması ahmakları tanımak ve yüzlerine tükürmek istiyorum. İleride çocuklarımın yüzüne ve şimdi de Türkiye’de senelerdir mahpus anneciğimin yüzüne ancak bu şekilde bakabilirim! Annem hiç bir şey yapmadı. Bir karıncayı dahi incitmedi. Bulunduğu makama çalışarak geldi. Üç çocukla üniversite okudu. Senelerce mesleğini onur belgeleriyle ifa etti. Tam emekli olup rahata ereceği sırada ağır bir imtihan bekliyordu onu. Hem de çok ağır! O tertemiz insan birtakım ahmakların eline koz verdiği bir canavarın ağına düştü, tıpkı diğer binlerce tertemiz insan gibi. Vakti zamanında siyasileri tehdit edenleri, bylock gibi saçmalıkları çıkaranları, soru verenleri, tiranlık yapanları teller teker, isim isim öğrenelim. En tepede bu işleri takip eden kim vardı? Bunları tanıyalım. Bulundukları yerde keşke kanunen ceza alabilseler. Ama ihtimal ki yurt dışındalar. O halde bizim onları tanımamız onlar için zaten büyük bir ceza olacak. Gözden düşmek ve adi ve aşağılık bir insan gibi muamele görmek en başta hak ettikleri şey. Kanunen hal ettikleri cezayı da almalarını dilerim.
“”MİT’in şifreleri ele geçirdiği anlaşılınca istişare kararı ile uygulamayı bütün cemaat tabanına yayma kararını alanlar kimler?
Bir istişarede, ‘azları çoklar içerisinde kaybetme’ kararını alan, 500 bin kişiye Bylock yükleten o ‘abiler’ şimdi nerede?””
Böyle bir karar alındığından ve uygulandığından haberiniz var mı, yoksa bu bir teori mi? Sizden ricam bu konu ile ilgili bizi daha detaylı bilgilendirebilir misiniz? Eğer kaçırdığım bir yazınızda zaten bu konuyu açtıysanız kusuruma bakmayın.
Hayır, bu bir teori değil. Bu bir bilgi. Somut bir bilgi. Daha detay bilgilere ulaştığımda yazacağım. Fakat konuyu bilen kimse konuşmadığı için kolay olmuyor.
Aynelyakin Yazı dizisi – 3
Geç kalmış bir Hasbihal-3 yazısında bir yoruma şu yorumları yapmıştım. Paylaşıyorum.
Kusura bakma ama sen beyefendi (Anonymous) sana diyorum. Yazdığın şeyleri kendin Bi daha okudunmu. Hani filmlerde olur ya çirkin yüzünü tam bitmek üzere iken gösterir. O hale düşmüşsün. Sen ağzını bozmayan biri isen hiçbir zaman bozmazsın. Yazdığın çirkin ifadeler ben hizmetteyim diyen birine hiç yakışmıyor. Tam da burada Ahmet Dönmez in haklı olduğu anlaşılıyor.
Buyur yine Bediüzzaman’dan (hani sen ondan bir örnek verince kendini haklı sanmışın ya) bir güzel söz. “Medenileri galebe ikna iledir.” Eğer anlamadıysan Google da yaz anlamı gelir diye düşünüyorum.
Başka güzel söz mü istersin.
(Ama unutma benim birilerinden güzel sözleri kullanmam benim haklı olduğum anlamına gelmez.)
Deniliyor: Devekuşuna demişler, “Kanatların var, uç.” O da kanatlarını kısıp “Ben deveyim” demiş, uçmamış. Fakat avcının tuzağına düşmüş. Avcı beni görmesin diye başını kuma sokmuş. Hâlbuki koca gövdesini dışarıda bırakmış, avcıya hedef etmiş. Sonra ona demişler, “Madem deveyim diyorsun, yük götür.” O zaman kanatlarını açıvermiş, “Ben kuşum” demiş, yükün zahmetinden kurtulmuş. Fakat hâmisiz ve yemsiz olarak avcıların hücumuna hedef olmuş.” (Lem’alar)
Ve yukarıda anlatılan durum, işine geldiği gibi hareket eden insanlar için de geçerli değil mi? Bununla birlikte aleyhine işleyişe karşı da: “EY GAFLETE DALIP ve bu hayatı tatlı görüp ve âhireti unutup, dünyaya talip bedbaht nefsim! Bilir misin, neye benzersin? Devekuşuna! Avcıyı görür, uçamıyor; başını kuma sokuyor, ta avcı onu görmesin. Koca gövdesi dışarıda; avcı görür. Yalnız o, gözünü kum içinde kapamış, görmez.”(Sözler)
Ya nedir bu tarafgirlik damarı (sen neymişsin ya)
H.E. (tabir caizse basbas bağırırken). ” Biz gayri meşru muhabbetin cezasını çekiyoruz.” Bir suçlu aranıyorsa herkes kendinden bilmeli. Bu kendini hesaba çek. Sistemini hesaba çek demek. Ama sen Ak partiye gelince herşeyini eleştiriyorsun, cemaate gelince şimdi sırası değil diyorsun. (Ama nereden biliyorsun belki Ak parti içinde eleştirinin sırası şimdi değildir. Belki kendilerine göre kaos bitince eleştiri yapacaklar. Doğrumu?)
Arkadaşım önce tarafsız olacak, iğneyi kendine sonra çuvaldızı başkasına batıracaksın. Oh ne güzel yaşam..
Eğer derdin ahiretse, üzülme burda yanlışlarınla karşılaş ki ahirette (üzülme!.. )
Senin bu yanlışlarınla karşılaşma seni tümden haksız yapmaz. Anla!..
Bu seni adaletli yapar. Yeri gelince hak için kendi kolunu kesmelisin. (Anlıyorum çok zor bir durum). Ama kahramanca işler hep zor olmuştur.
Birinin Hz. Ömere (ki Sasanileri – o zamanın 2.büyük devleti- dize getiren halife) cemaatin içinden herhangi biri çıkıp üzerindeki gömleğin hesabını ver diyor. (ve yıllarca cemaat bunu sohbetlerde kendimiz anlattık)
Şimdi bunu anlatma değil yaşama zamanı. Ama bir fark var onu belirteyim. Hz. Ömerin vereceği tam doğru 100 de 100 doğru bir cevabı var. (oğlu Abdullah çıkıp cevap veriyor. Ben gömleğimi yarısını babama verdim. Öyle bir gömlek etti diyor.).
Cemaat bu süreçte dışardan linç edilmiştir. Bir suçu varsa bile ceza böyle verilmez. Hak olur adalet olur. Ama zalimden de adalet beklenmez.
Ama herşeyini adalete, doğruluğa, dürüstlüğe bağlamış, dünyaya bir değer katmak isteyen bir cemaatten de bu bağlandığı değerlere bağlı kalması ve bir tarafından bakınca arkası görünecek şeffaflıkta olması beklenir.
Kardeşim gel hatada ısrar etme. Günah işleyenlerin en hayırlısı tövbe edenlerdir. Önce Allah’a bir tövbe borcumuz var. İçinden gelerek :
Özür dilerim Allahım. Elime yüzüme bulaştırdım için özür dilerim. Ee bakarsın önce Allah seni affeder. Sana başka imkanlar açar. Çünkü gerçekten bazı yanlışlar var. Bu kesin. Ama nerede yanlış yaptıysan bunları açıklaki bunlardan artık uzak oldugu, doğru ile yanlış ortaya çıksın. Doğru ve yanlışın ne olduğu cemaat içindeki insanlar arasında bile artık bir karmaşa. Ne doğru ne yanlış.. Örneğin İslam için de olsa kesin yanlış olan özellikle bazı kul hakları işlenebilirmi. Tarihe bu yanlışı işler hale getirip mi gitmek istersin yoksa bu yanlışı yapan ama hatasını anlayan ve bu hatayı telafi edecek yeni güzellikler yapan olarakmı? (İşte senin imtihanın)
İşin şuna benzer. Bir yaşpasta yapmışsın. Herşey güzel ama içerisine insanları zararı olan bir madde katılmış. İşte vazifen o maddeyi bu pastadan temizlemek. Ya bu pastayı insanlara ikram edeceksin ya da yeniden tertemiz bir pasta yapabilme imkanın varken. Ağır, temkinli, istişareli, şeffaf, içindekilerin ne olduğu yazılı ve aksi iddia edilemez (kanıtlı) yeni ve daha güzel ve lezzetli, tüm dünyadaki damak tadına uygun bir pasta yapmanın planlarını yapacaksın.
Peki bu tövbeyi etmesen ne elde edersin. Sadece deve kuşu örneğindeki bir kısır döngüye düşersin.
Sizin gibi net doğruların gerçeklerin peşinden giden insanlar doğruya ulaşır. sorgulamadan itaat etmek Kendi canavarımızı yaratır. Üst taraf kesinlikle sorgulanmak istemiyor.
Ahmet bey bu yazıdakilerin neredeyse hepsi doğru. Birinci elden şahit olarak söylüyorum bunları. Güzel bir çalışma yapıyorsunuz. Deşifreye devam etmeniz çok önemli zira bugünlerde olmasa da ilerleyen zamanda bu desifreler pek çok gerçek soruşturmaya delil olacak. Ancak çok flu bir alanda çalışma yaptığınız gerçeğini lütfen atlamayın. Yani bir takım tespitler yaparken sizde farkında olarak veya olmayarak pek çok masumu ve kitlesel olarak cemaati zam altında bırakıyorsunuz. FGulen peygamber değil, bir münevver bir âlim bir aydın ve nihayetinde bir insan. Yani oda çevresindekiler tarafından aldatilabilir. Kaldiki caglayandaki yazılarında açıkça hiyanete uğradığını yazdı.
Üzerinde durulması gereken insanların aklını kemiren temel konu ve sorular şunlar:
1- Bu darbeyi bizatihi cemaat hiyerarşi mi organize etti?
2-Yoksa mit ve türevleri mi organize etti?
3- cemaat hiyerarşisi organize etti ise suç ve cezanın sahsiligi çerçevesinde bunlar kimdi?
4- Cemaat bunlar dair çalışma yaptı mı yoksa kulağının üzerine mi yatıyor?
5- Bu darbeyi mit organize etti ise cemaat bu işin neresinde? Yani konuya nasıl dahil oldu?
6- konuya dahil olmasında mahrem abi denilen kişilerin mit bağlantısının değeri nedir?
7- bu mahrem abi denilen kişilere mesaj attığı iddia edilen üst düzey kişiler kimlerdir?
Bu listeye yazacağım belki 500 soru var zamanı gelince hepsini soracam. Gerçek anlamda cemaat içi ve ülke içinde soruşturmalar başlayınca…
Sizden istirhamim şu ki; lütfen araştırmaları yaparken somut net tespitler yapın aksi takdirde yaptığınız çalışmalar muhatap kitle tarafından doğru anlaşılmaz sizde art niyetli algilanirsiniz. Çok zor bir alanda çalıştığınızin farkındayım. Ancak kendi arzu ve isteğiniz ile bu alanda araştırma yapıyorsunuz. Yaptığınız çalışmalar pek çok soruyu hem size hemde bize sorduruyor. Ama bu sorular suizannı arttirmamali suçluyu şüpheliyi bulmaya yaramali. Masum insanları zan altında bırakmamalı aksine onların masumiyetini ispatlamali… Bire bir yakından tanıdığım beraber yediğim içtiğim en az 100 kişi ceza evine girdi. Bende aynı şekilde cezaevine girdim 16 ay kaldım. Çıktıktan sonra yurtdisina çıkmak nasip oldu. Ama içerde kalan arkadaşlarımı kaldığım mülteci kampilarinin hapishaneye benzer ortamlarında aklımdan çıkaramıyorum. Dışardaki ailelerin yaşadığı sıkıntıları buraya yazarsam sayfalar alır. O insanların 100 de 99 u masumdur. En azından ben tanıdıklarına çok net kefil olabilirim. Yüzde 1 i bulmak kolay değildir. Kamufle olmuş durumdalar sizde bunu yapmaya çalışıyorsunuz. Bu nedenle işimiz çok zor. Çok dikkat ve itina isteyen bir iş.
Hulâsa bu kadar masumun hakkının geleceğinin siz konusu olduğu yerde azami özen nokta atışı tespitler şart… Lütfen dikkatli duyarlı olunuz. Oluşturduğumuz zamlar bize öteki tarafta aleyhte delil olarak kullanilmasin. Allah muhafaza ülkemizi pek çoğu ile dünya hayatımız kaybettik ahiretimizi kaybetmeyelim vesselam…