CHP ile Trabzonspor’un referandum sonrası şaşırtan benzerliği, ilahi adaletin bir tecellisi mi acaba? 7 yıldır “Aslında şampiyon benim” diyen ve bunu tescil ettirebilmek için kapı kapı dolaşan bir Trabzonspor var. Diğer tarafta da “Aslında referandumda ‘hayır’ çıkmıştı’ diyen ve kapı kapı dolaşmaya henüz başlayan bir CHP var. Maalesef ikisinin de çabaları bir işe yaramayacak. Her ikisinin elindeki zaferi çalan güç aynı.
Herkes biliyor ki 2010-11 sezonunda şike vardı. Tıpkı daha önceki sezonlarda olduğu gibi… Türk futbolunda hep olduğu gibi… Tek fark; bu kez suçüstü hali olmuştu. Ve herkes biliyor ki 16 Nisan’da şike yapıldı. AKP oyları çaldı. Daha önceki seçimlerde de çaldığı gibi… Tek fark; bu kez alenen suçüstü yakalanmasıydı. Kanun açıkça ihlal edilmişti.
Fanatikler hariç herkes kabul eder ki 3 Temmuz operasyonu haklıydı. Bugün güdümlü yargı tarafından aklanmış görüntüsü verilse de şikenin gerçek olduğunu her ehl-i vicdan teslim edecektir. Trabzonspor ise 6 yıldır “O kupa buraya gelecek” diyor. Kendisi söylüyor, kendisi dinliyor. Yurtiçinde ve dışında başvurmadığı merci kalmadı. Ama neredeyse hepsinden eli boş döndü. Atı alan Üsküdar’ı geçti.
16 Nisan’a niye şaşırıyoruz ki? İkisi birbirinden bağımsız olaylar değil. Tek bir sistemin, tek bir zihniyetin farklı tezahürleri sadece. Türkiye’de hemen herkes şikeyi çok iyi bilmesine rağmen adalete sırtını döndüğü için referandumda da oylar çalınabildi. O yüzden Tayyip Erdoğan bütün milletin gözünün içine baka baka “Baskın basanındır.” havası estirebildi. Türk halkı yakın tarihte hangi şikenin, hangi hırsızlığın, hangi dalaverenin üzerine hakkıyla gitmişti ki? İşte şimdi CHP de Trabzonspor gibi, “Aslında Hayır çıkmıştı” diye kapı kapı gezecek. YSK’ydı, Danıştay’dı, AYM idi, AİHM’di dolanıp duracak. Ama neticesi ne mi olacak? Olacağı şu: Bugün AKP’nin en fazla oy aldığı illerin başında Trabzon geliyor. Erdoğan’ı her defasında en fazla bağrına basan şehir de orası. Avni Aker’de “O kupa Trabzon’a gelecek” diye bağırıp sonra elinde AKP flamalarıyla konvoy yapan insanların şehri. Kulübün eski başkanı, neredeyse AKP mitinglerinin anonsçusu haline gelmişti.
Önceki gün Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş yıldönümü töreninden bir enstantane sosyal medyada çok konuşuldu. ‘Hayır’ cephesi, Başbakan Binali Yıldırım ve TBMM Başkanı İsmail Kahraman’la şen pozlar veren CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na ateş püskürüyordu. Ama acaba onların yüzde kaçı, dün sırf kendi gönül verdiği renkler korunuyor diye hukukun alenen ihlal edilmesine ses çıkarmıştı?
CHP, AKP İLE BERABER ŞİKEYİ AKLAMIŞTI
CHP dün şikede nasıl bir tutum almıştı mesela? Hiç kimse ‘kumpas’ deyip sıyrılma kolaycılığına savrulmasın. Şikeyi aklayan, adeta suç olmaktan çıkaran ve cezaevindeki şike sanıklarını çıkarmayı hedefleyen Sporda Şiddet Yasası, 2011 sonunda 3 partinin ittifakıyla geçti. Hemen hiçbir konuda yan yana gelemeyen AKP, CHP ve MHP, bu yasa değişikliğine birlikte onay verdi. Sırf taraftara şirin gözükebilmek için, popülist bir duruşla CHP şikeyi meşrulaştırdı.
Dönemin Başbakanı, önce “Kişilerle kurumlar ayrılmalıdır. Kişilerin cezasını tüzel kişilikler çekmemelidir” şeklinde garabet bir formül uydurdu. Sonra Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Başkanı değiştirildi. Kanun gereği, şike yaptığı iddia edilen kulübe ceza verme eğilimi taşıyan ve üstelik de o takımın bir taraftarı olan TFF Başkanı M. Ali Aydınlar, istifa etmek zorunda kaldı. Daha doğrusu istifa ettirildi. Türkiye’nin ‘hayır’ cephesi, sağduyusu bir dürüst adamın koltuğunda kalmasını ve savaşmasını sağlayamadı. Türkiye’nin dürüstlük geçmişi, birikimi Aydılar’ın herkesin gözü önünde çiğ çiğ yenmesine mâni olamadı. Onun yerine, şikeyle suçlanan kulüplerden birinin hali hazırdaki başkanı TFF Başkanı yapıldı. Dönemin başbakanının ‘babasını ağlattığı’ Yıldırım Demirören’den başkası değildi o. Nitekim bugün CHP’nin “Şike yapıldı” dediği referandum için “Evet” vereceğini açıklayan Demirören.
TFF Başkanı değiştikten sonra, şikeye teşebbüs dahi etse küme düşme cezası öngören TFF Futbol Disiplin Talimatı’nın meşhur 58. maddesi de değiştirildi. Mevzuat bir bir ‘temizleniyor’, engeller bir bir kaldırılıyordu. Daha önce 12 maçta şikeyi tespit eden TFF Etik Kurulu, daha sonra ikinci kez rapor hazırlayıp ‘Şike yok’ dedi. Daha doğrusu vardı da ‘sahaya yansımamıştı’. Yıldırım Demirören öyle dedi. İtirazı olan? Yok.
Yargıtay, Aziz Yıldırım’ın mahkûmiyet kararını onadığı halde hiç kimse kendisini yeniden hapse koyamadı. Sonra bu dava da ‘kumpas’ kategorisine alındı ve ‘yeniden yargılama’ yolu açıldı. Sonrası malum. Tıpkı 17 Aralık sonrası gibi… Türkiye’de ne yolsuzluk vardı ne şike…
Buraya CHP’den geldik. Pardon Trabzonspor’dan. Ne yaptı Bordo-Mavili kulüp bu süreçte? Önce bir ligden çekilme söylentisi çıktı. Sonra dönemin kulüp başkanı Sadri Şener, “O da nereden çıktı” dedi. Çekilme falan yoktu. Böylece Karadeniz ekibi, ilk defa suçüstü yakalanmış olan Türk futbolunun aynı lekeyle yoluna devam etmemesi için eline geçirdiği tarihi fırsatı tepti. Eyyamcılık yaptı. Dengelere ve korkularına yenildi. ‘Devam’ diyerek şikeyi meşrulaştırdı. Belki kendisi de onun bir parçası olduğu için, bu kirli düzenin bir cüz’ü olarak yoluna devam etti.
Ama Allah var, ısrarla da ‘hakkını aradı’. Önce 2010-11 şampiyonluk unvanının Fenerbahçe‘den alınarak kendi lehine tescilini istedi. TFF reddetti. Bu kez TFF Tahkim Kurulu’na itirazda bulundu. O da reddetti. Trabzonlu yöneticiler, “Bu kararı tanımıyoruz” diyordu. Sonra TFF’ye “2010-11 sezonunda oynanan 12 maçın tescilinin iptali” için başvuru yaptı. O da kabul edilmedi. Laz inadı tutan kulüp, müracaatlarını sınırötesine taşıdı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuruda bulundu. AİHM reddetti. Bu kez FIFA ve UEFA‘ya başvuru yaptı. Önce UEFA Kontrol Etik ve Disiplin Kurulu daha sonra da UEFA Temyiz Kurulu red kararı verdi. Son olarak Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesi (CAS) de Trabzonspor’un itirazını geri çevirdi. Halen FİFA nezdinde girişimlerini sürdüren Bordo-Mavililer, buradan gelecek olumlu bir kararın yollarını gözlüyor.
CHP DE TRABZON DA DÜZENİN PARÇASI OLMAYA DEVAM EDİYOR
Fakat bu sırada atı alan Üsküdar’a çoktan tur bindirmişti. Yeniden yargılama oldu ve mahkeme bu kez Aziz Yıldırım ve diğer yöneticileri beraat ettirdi. Trabzon halkı hala “O kupa buraya gelecek” diye bekliyor. Bir yandan da Reis sevgisi sel olup akıyor.
Önceki gün Danıştay, CHP’nin itirazını reddederken AYM Başkanı da “Sakın bize gelmeyin, reddederiz” mesajı gönderdi. Aynı toplantıda Kılıçdaroğlu, Binali Yıldırım ile neşeli dakikalar geçiriyordu. YSK’nın açık kanun ihlaline rağmen gerekli direnci gösterememekle eleştirilen Kılıçdaroğlu, ‘sine-i millet’ baskılarına karşılık da Sadri Şener gibi “O da nereden çıktı.” diyerek bu sistemin bir parçası olmaya devam kararı almıştı.
Kimse kimseyi kandırmasın. Türkiye bundan daha fazlasını hak etmiyor. Bugün Yıldırım Demirören’i YSK Başkanı yapın, Sadi Güven’i de TFF’nin başına geçirin bir şey değişmez. Kılıçdaroğlu Trabzonspor’un başkanı olsun, Muharrem Usta ya da Sadri Şener CHP lideri; bir şey fark etmez. “Bir ülkenin hastanesi ne ise postanesi de odur” derler.
Trabzonspor yöneticilerinden Murat Türköz, dönemin TS Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’na “Ligden çekilelim” çağrısı yaparken “Her gün yeni bir umut, ‘ha bugün, ha yarın Trabzonspor’un hakkı teslim edilecek’ diye bekledik. Anladık ki şike devam ediyor.” serzenişinde bulunuyordu. Hacıosmanoğlu o sırada Erdoğan’ın peşinde miting miting geziyordu. Bir başka Trabzonspor yöneticisi Gökhan Saral da geçenlerde “2010-2011 sezonu şampiyonu Trabzonspor’dur. Hak arama mücadelemiz şampiyonluk kupamız müzemize gelene kadar devam edecektir.” diyordu.
Danıştay’ın red kararı sonrası toplanan CHP Parti Meclisi, 7.5 saatlik toplantının ardından şu açıklama yapıldı: “Meşruiyeti olmayan bu halk oylaması ile bunun üzerine inşa edilecek her türlü otoriter düzenleme ve girişime karşı mücadelemiz her zeminde devam edecektir.”
TR7/24
http://www.tr724.com/kupa-trabzona-gelirse-chpye-de-hayir-gelir-analiz-ahmet-donmez/