Peki kimdir bu Mehmet Değerli?
Nasıl bir adamdır?
15 Temmuz, Cemaat ve dolayısı ile Türkiye’nin kaderine bu kadar etki eden bu insanı biraz daha yakından tanımak gerekmez mi?
Yaklaşık 4 yıldır Mehmet Değerli çalışıyorum.
Tanıyanlarla konuştum, hakkında anlatılanları dinledim, karşı argümanlara kulak verdim ve nihayet kendisi ile de uzun görüşmeler yaptım.
Her şeyden önce şunu söylemek isterim: Eğer hakkında bu kadar şey bilmiyor olsaydım, söylediklerine ben de inanabilirdim.
Sebebi, onu çok iyi tanıyan birinin şu sözlerinde gizli: “Siz, gerçekleri bile Mehmet Değerli’nin yalanları söylediği rahatlıkta söyleyemezsiniz.”
Huyunu-suyunu bilen herkesin söylediği ilk şey bu: “Allah bir dediği dışında hiçbir şeye inanma!”
****
Neresinden bakarsanız bakın, karşımızda romanlara, filmlere konu olabilecek sıra dışı bir karakter bulunuyor.
Daha önce de ifade ettiğim gibi Mehmet Değerli, Cahit Değerli’nin oğlu.
Cahit Değerli, Bitlis Ahlat kökenli olup İstanbul’a yerleşen bir PTT çalışanıydı.
Cemaat’in ilk ve büyük mütevellilerinden…
Bank Asya’nın kurucularından biri olarak tanınıyor.
Peki PTT memuriyetinden bir banka kuruculuğuna giden yol nasıl oluyor?
Şu aralar ağır hastalıklarla boğuşan Cahit Bey’in, ilk zenginleşme hikâyesi hakkında da çeşitli spekülasyonlar var.
PTT’de muhasebe memuru olduğu dönemde Cemaat’e yakın bir esnaf olan merhum İhsan Akdeniz ile tanışıyor. Akdeniz, Topçular’da 1958’den beri kimyevî maddeler satan Asit Ticaret isimli bir firmanın sahibi.
Cahit Değerli’yi PTT’den transfer ediyor. Yani emekli olmadan ‘özel sektöre’ geçmiş oluyor Değerli. Asit Ticaret’in muhasebesini tutuyor..
Yıllarca burada çalıştıktan sonra ayrılıp 1982 yılında İstanbul Topkapı’da Merkez Kimya isimli kendi şirketini kuruyor.
Yani Akdeniz ile aynı sektörde esnaflığa atılıyor.
İddia o ki Cahit Değerli, muhasebesini tuttuğu Asit Ticaret’in tüm müşteri portföyünü kopyalıyor ve kendi şirketine taşıyor. Bir ara Asit’i iflas noktasına getiriyor.
Yaptığı hayır işleri ile tanınan ve bir çok eğitim kurumunun açılmasına öncülük eden Akdeniz, bu süreçte Türkiye’deki ‘cadı avından’ kaçıp yurtdışına yerleşmişti. 2020 sonunda Almanya’da koronadan dolayı hayatını kaybeden İhsan Akdeniz’in, Cahit Değerli’ye dargın gittiği ve soranlara, “Hakkımı helal etmiyorum, ahirette hesaplaşacağız” dediği ileri sürülüyor.
Buna karşılık Cahit Değerli, Cemaat içerisinde çok saygı gören ve sevilen bir sima. Naif, beyefendi, hayırsever biri olarak tanınıyor. Bunu da vurgulamazsak haksızlık olur.
****
Mehmet Değerli, Cahit Değerli’nin iki oğlundan biri.
Diğeri, AKP’nin ünlü müteahhitlerinden ve 5’li çete içinde yer alan Kalyoncu’ların damadı Cüneyd Değerli. Kayınpederi Hasan Kalyoncu, 2008 yılında vefat ettiğinde Kalyon Holding’in yönetim kurulu başkanıydı. Daha sonra yerini Orhan Cemal Kalyoncu devraldı.
Kalyoncular, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a en yakın ailelerden biri. AKP döneminde sayısız kamu ihalesi alan Holding, 2013 yılındaki meşhur Sabah-ATV satışında da Erdoğan’ın talimatı ile ‘havuz’a girmişti. Ömer Faruk Kalyoncu’nun kurduğu Zirve Holding, ‘havuz’ sayesinde Sabah-ATV’nin sahibi olmuştu. Daha doğrusu Erdoğan ailesi, Kalyoncular üzerinden Turkuvaz Medya’yı ele geçirmişti.
Kalyoncular da tıpkı Değerli ailesi gibi Bitlis’li. Baba Mehmet Kalyoncu aslen Trabzon Çaykaralı ama yıllar önce Bitlis Tatvan’a yerleşmiş ve orada kalmış.
Ahlatlı Değerliler ile Tatvanlı Kalyoncuların yakınlığı da Bitlis’ten geliyor.
****
Mehmet Değerli’nin çocukluğu ve gençliği Erenköy Ethemefendi’de geçiyor.
İlkokulu bitirince Cemaat’in en eski müesseselerinden Çamlıca Kuran Kursu’nda kalıyor.
Buranın ilk talebelerinden.
O zamanki müdürleri kim dersiniz? Mustafa Özcan.
Daha sonra ‘Akademi’ olarak da isimlendirilecek olan bu müessese, 1979 yılında açılmıştı. Değerli, 1981 yılında, 11 yaşında iken burada talebelik yaptı.
1 yıl sonra Fatih Çarşamba’da ilk Fatih Koleji açılınca Cahit Değerli onu kurstan alıp yatılı olarak buraya yazdırdı.
Kolejin yurt müdürü ise Ahmet Kara’ydı. Ortaokul 3. sınıfta Kara ile Mehmet Değerli sorunlar yaşadı. Babası onu okuldan almak zorunda kaldı.
Zaten liseden sonra da okumadı.
Lise diplomasını da babasının zoru ile güç bela alabildiği anlatılıyor.
Rahat yaşamayı seven, baba parası yiyen, öğlen saat 1-2’lere kadar uyuyup sonrasında babasının çeklerini takip eden hovarda bir gençti.
Hızlı yaşıyordu.
İyi arabalara biniyor, iyi saatler takıyor, marka giyiyor, varlık içerisinde yüzüyordu.
Liseden sonra aile şirketinde çalışmaya başladı. Fakat tembel bir insandı, çalışmayı sevmiyordu. Mirasyedi gibi yaşıyordu. Şirkette ailenin diğer üyeleri ile bu yüzden büyük sorunlar yaşadı ve işten ayrıldı.
Ayrılışları da kavgalı oldu.
****
Sonrasında kendi ayakları üzerinde durmaya çalıştı.
Babasının ilişki ağını iyi kullandı. Geniş bir çevresi vardı.
Ancak yaşantı itibariyle artık ailesinin değerleri ile çok uzak düşmüştü.
Alkol kullanıyor, barlardan çıkmıyor, alemlere bayılıyordu.
Favori içkisi, votka ile vişne karışımıydı.
Yıllar sonra ona ‘Votka Mehmet’ denecekti.
Ayrıca en büyük keyiflerinden biri de puro içmekti.
Günde 3 paketi bulan sigaralarını ise söylemeye bile gerek yok.
En büyük hobilerinden biri pahalı saat koleksiyonuydu. Bilhassa Bvlgari ve Rolex saatlere tutkundu.
Bir de pahalı araba merakı vardı.
Ancak anlatılanlara göre arabasına da hiç kıyamıyor, kilometresi artmasın diye garajda bekletiyor, başka arkadaşlarından araba istiyordu.
****
Aslında hoş sohbet, eğlenceli ve matrak bir insan olduğu için bütün kusurlarına rağmen ilişkileri sürüyordu.
Arkadaşları da genellikle zengin aile çocuklarıydı.
Erken sayılabilecek yaşlarda evlendi.
Ne var ki zamanla arkadaşları arasında kötü bir şöhrete sahip oldu.
Yakın arkadaşlarının sevgililerine, nişanlılarına sarkıntılık ettiği ortaya çıktı.
Zaten onunla ilgili en fazla kullanılan sıfatlardan birincisi ‘yalancılık’sa, ikincisi ‘kadın düşkünlüğü’, üçüncüsü de vehamet derecesindeki para zaafı…
Ki bu zaafları keşfedildiği için zaten Yalçın Çevikel onu yurtdışı seks partilerine götürecekti.
Mehmet Değerli’nin ‘boşboğaz’ ve ‘hava atmayı seven’ biri olduğu da tanıyan herkesin söylediği ortak noktalar arasında.
Bu yüzden yattığı şarkıcı, manken veya ekran yıldızlarını isim vererek ballandıra ballandıra anlattığını işitmeyen yok gibi…
****
Bir yönü ile ‘saf’ görülse de genel itibariyle yalancılığı, tanıyan herkesin ittifak ettiği birinci özelliği.
Bugüne kadar Değerli’yi tanıyıp da ‘yalancı’ demeyen tek bir kişi bile görmedim.
Buna mukabil yakından tanıyıp da “Gelmiş geçmiş en büyük yalancıdır, düzenbazdır” diyen çok kişi oldu.
Renklendirilmiş ‘Kırk Yalan Memiş’…
Banker Maho’nun Cemaat görmüşü…
Bir örnek vereyim: Kardeşi Cüneyd Değerli’nin kayınpederi Hasan Kalyoncu’lara sık takılıyor. Orada AKP’nin önde gelen bir çok ismi ile tanışıyor.
Edibe Sözen’le dostluk kuruyor sözgelimi…
AKP kurucularından ve eski başbakan yardımcılarından Nazım Ekren’le de tanışıyor.
Fakat bunu kötüye kullanıp kendine ’Nazım Ekren’in danışmanı’ şeklinde kartvizit bastırıyor. Bu daha sonra Ekren’in kulağına gidiyor ve dönemin Başbakan Yardımcısı, Değerli’yi arayıp ağzına geleni söylüyor.
Yalancılık demişken, sadece etrafına değil tabii…
“Allah’ı bile kandırdığını sanır,” diyor bazıları ve ekliyor: “Hayatta abdest alıp namaz kılmaz. Abdest alıyormuş gibi yapar, sahtekâr, yalandan namaz kılar. Kamp’ta bile böyle abdestsiz abdestsiz namaz kılmışlığı çoktur.”
****
Yukarıda da değindiğim gibi, tanıyan herkesin üzerinde ittifak ettiği bir diğer husus, para zaafı.
Bir yakını, “Dini imanı paradır,” diyor.
Rahatına ve konforuna aşırı düşkünlüğü nedeniyle hep kolay ve büyük paralar peşinde koşmuş.
Mesela bu kadar şey yaşandıktan sonra dahi, şu günlerde Amerika’da UBER yaparak ya da pizza dağıtarak geçimini sağladığı dedikodularına kimse inanmıyor. “Böbreğini satar ama hayatta pizza dağıtmaz veya UBER yapmaz” diyen de var, “Geceleri makyaj yapar, peruk takar, kadın kıyafetleri giyip travestilik yapar ama asla o dediğiniz işleri yapmaz. O kadar rahatına düşkündür,” diyen de…
****
Milsoft’un sahibi Yalçın Çevikel’le tanışması onun için bir dönüm noktası olmuş.
Ulaştığım yeni bilgilere göre Çevikel’le tanışıklıkları 2008 civarında oluyor.
Yani Çevikel henüz Bank Asya’dan kredi almadan önce…
Çevikel ona, alıştığından daha lüks bir yaşamın kapılarını açıyor.
Özel uçağıyla seyahatler yapıyorlar.
Seks alemlerine katılıyorlar.
Değerli, uzun süre Whatsapp profil fotoğrafı olarak bu uçak içinde çekilmiş bir fotoğrafını kullanıyor.
Öyle ki bu uçak sanki kendi özel jetiymiş gibi konuşuyor, reklam yapıyor.
Çevikel sayesinde pahalı mekânlara takılıp lüks alışverişler yapıyor.
O ara Mavi Ajans isimli bir reklam şirketi de kuruyor.
****
Bilmediği şey, Yalçın Çevikel’in kendisinin bir üst modeli olduğudur.
Tabii ki o sırada şatafatlı hayat içerisinde bunları hiç görmüyor Mehmet Değerli.
Bitlisli ‘Cinderella Man’…
Ama saatin gongu geceyarısını vurduğu zaman, onun kabağı kendisinin değil, milyonların başına patlayacaktır.
O sırada Yalçın Çevikel, DT Metal isimli şirketi üzerinden bir alüminyum projesi geliştirmişti. Bunun için krediye ihtiyaç duyuyordu.
Mehmet Değerli, babası Cahit Değerli’nin Bank Asya kurucusu olmasını kullanarak Banka nezdinde girişimlerde bulundu.
Genel Müdür Ünal Kabaca döneminde DT Metal’in arsası teminat gösterilerek Bank Asya’dan büyük krediler aldılar.
Cahit Değerli’nin de bizzat devreye girdiği, banka yetkilileri ile görüştüğü ve Yalçın Çevikel’e kefil olduğu yönünde bilgiler mevcut.
Mehmet Değerli, Yalçın Çevikel için Kalkınma Bankası’ndan da Bank Asya teminatı ile 15 milyon dolar civarında kredi alıyor.
****
Banka Asya içinde anlatılanlara göre Çevikel’in parça parça aldığı kredilerin toplamı 160 milyon dolar.
Bunun 5 milyonunu rüşvet olarak dağıttığı iddia ediliyor.
Bunu bizzat Yalçın Çevikel’in ağzından duyanlar var. Ben Çevikel’in kendisine de telefonla bunu sordum. Fakat “Yorum yapmayacağım,” demekle yetindi.
Zaten sektöre yeni giren, hiç bir denetimi olmayan, başka Türk bankalarından da kredisi olmayan DT Metal isimli bir şirkete, sadece arsası üzerinden bu kadar kredi verilmesinin başka türlü mümkün olmayacağını vurgulayanlar da bizatihi eski Banka çalışanları…
Nitekim Banka’nın o zamanki genel müdürü Ünal Kabaca da yaptığı bir yazılı açıklamada, “Kredinin başlangıcında asli teminat olarak üzerinde ipotek tesis edilen fabrika arazisi henüz satılıp paraya çevrilmeden önce, Banka’nın yönetimine TMSF tarafından el konulduğundan dolayı, söz konusu gayrimenkulün TMSF tarafından satılıp satılmadığı hakkında bir bilgiye ulaşamadım,” demişti.
Oysa TMSF’nin yönetime el koyması, 2015 yılındaydı.
Kredilerin geri ödenememesi ve dolayısıyla batması ise 2011 yılında olmuştu. Normalde krediye karşılık gelecek tutarın veya teminatın hazır tutulması gerekir. Muhtemel bir ödeme krizinde, hemen bu karşılığın yerine konulabilmesi şarttır.
Yani fabrika arazisinin ta 2011 yılında satılması ve krediye karşılık mahsup edilmesi için girişimlerde bulunulması gerekiyordu. 2015’e kadar bu arazi üzerinden hiçbir işlem yapmayıp Yalçın Çevikel’in teminat göstermediği diğer şirketlerine el koymak suretiyle alacaklarını tahsil etmeye çalışmak, bir nevi itiraf gibi…
Bu bile aslında kredinin eksik teminatla veya bir başka ifadeyle, geri ödenemeyeceği biline biline verildiğinin bir göstergesi.
Nitekim bu yüzden Banka’da bir çok üst düzey yöneticinin o dönem işten çıkarıldığı belirtiliyor. Rüşvetin verildiği öne sürülen isimler de belli ama kanıtı olmadığı için şimdilik paylaşmıyorum.
****
2011 yılında kredinin ödenmeyeceği anlaşılınca Banka, Yalçın Çevikel’in Gloria Jeans Cafe, Mydonose Radio, My Bilet gibi şirketlerine rehin koyuyor ve daha sonra da satma kararı alıyor.
Yalçın Çevikel, Değerli’ye, 20’nin üzerinde şubesi olan bu kafelere müşteri bulması karşılığında komisyon vereceğini de söylüyor.
Diğer taraftan Mehmet Değerli, kendi ailesi ve yakın çevresi ile de büyük problemler yaşamaya başlıyor.
Çünkü Banka’dan kredi alma süreçlerinde bir çok kişiden ‘hatır çekleri’ toplamıştır.
Onu da basitçe şöyle anlatayım:
Yalçın Çevikel bankalardan kredi kullanamıyordu. Teminat eksiği vardı.
Bunun için Mehmet Değerli, etraftan ‘hatır çeki’ toplamaya başladı. Yalçın Çevikel bu çekleri bankaya teminat olarak sunacaktı. Buna karşılık, Çevikel de bu çekleri veren kişilere çek veriyordu. Ne zamana? Bankanın kredi vereceği tarihin sonrasına… Yani Çevikel bu çekler sayesinde kredi alacak, daha sonra bu paralarla da çek sahiplerine borçlarını ödeyecekti. Bir çeşit çek takası yapılıyordu yani.
Mehmet Değerli, kardeşi de dahil olmak üzere bir çok kişiden on milyonlarca dolarlık çek topladı.
Fakat iddialara göre kardeşi Cüneyd Değerli’nin çek karnesini ondan habersiz alıp kullanmıştı. Daha sonra kardeşi ile bu yüzden kavga edecekler, araları açılacaktı.
Çevikel krediyi aldıktan sonra bir müddet kayıplara karışıyor. Verdiği çekler de karşılıksız çıkıyor.
Ondan sonra Mehmet Değerli büyük bir para krizinin içine giriyor.
Aslında Yalçın Çevikel’den milyonlarca dolarlık komisyon veya hisse alacakları olduğunu söylüyor; kâh çeklerle kâh borç hanesine yazdığı paralarla hayaller kuruyor.
Çünkü Bank Asya’dan her çıkardığı kredi karşılığı komisyon yazmıştı kendine ama sanal bir paraydı bu. Hiç eline geçmedi.
Tam bir batık işadamına dönüştü.
Bunalıma girdi.
Kardeşine yaptığı da ortaya çıkınca ailede istenmeyen adam ilan edildi.
Sonrasında da zaten bir proje çerçevesinde Amerika’ya gitti.
Kamp’ta Fethullah Gülen’in dizi dibine yerleştirildi.
-DEVAM EDECEK-
160 milyon dolar!
Bir adama geri dönmeyeceğini bilerek veriyorlar, batıyor.
Sonra millet kredi çekip bu bankaya yatırıp kurtarmaya çalışıyor.
Açlıktan nefesi kokarken Sarayı alkışlayara bunları da ekleyin.
Marx doğru demiş, din afyon,
Aziz nesin az demiş, bu milletin hepsi saf…
Ahmet Bey,
Bu surecte tum enerjinizi hizmet hareketine ayirmanizi saskinlikla izliyorum.Yazi dizinizin basarisiz olmasindan son derece mutlu oldugumu bilmenizi isterim. (Mazlumlarin Yeni Iddianamelerine kaynaklik edecegi basari degildir)
Cunku ilk bolumden itibaren bir yalancinin tezleri ustune kurulmustu ve bugun o yalancinin tum ozelliklerini bizzat sizin kaleminizden okuduk. Boylece dizinin en faydali yazisi bu oldu.
Bir diger husus ise; Bank Asya Eski Genel Muduru Unal Kabaca`yi bilincli bir sekilde zan altinda biraktiginizi goruyorum.
1-Yaptigi size ozel aciklamanin tamamini yayinlamadiniz. Aciklamanizi yayinlarken de onu kendi haber kaynaginiz gibi lanse ettiniz.
2-Bu yazida ise kendisinin twitter adresine yonlendiriyorsunuz ve yine aciklamayi isinize geldigi gibi veriyorsunuz.
3-Kredinin battigi tarihi 2011 olarak soyluyorsunuz. U. Kabaca Ekim 2010 da gorevi birakiyor, TMSf 2015 te bankaya el koyuyor. U. Kabaca`nin istifa ettigi tarihi yazmayarak kafa karistiyorsunuz.
4-Rusvet isimleri belli diyor ama kanit yok diyorsunuz. O zaman nasil belli oluyor? Boylece basta U. Kabaca olmak uzere donemin butun yoneticilerini buyuk zan altinda bnirakiyorsunuz. Ve buna “gazetecilik“ diyorsunuz.
Gazetecilik motivasyonunuzu ve mevcut enerjinizi daha faydali projelere harcamaniz temennisi ile iyi gunler dilerim.
Ahmet Gul
15 Temmuz bahsi açılmış ve Hulusi Akar’ın, 15 Temmuz öncesi yaptığı sıra dışı görüşmeler ve cemaatin nasıl tuzağa düşürüldüğü gündeme gelmişken ben de başka bir sıra dışı görüşmeyi gündeme getirmek istedim:
1) Hulusi Akar, 15 Temmuz’dan önce, Brüksel NATO genel merkezinde yapılan ve tüm gün süren Genelkurmay Başkanları toplantısının bütün molalarında, TSK ve NATO teamüllerine aykırı olarak, Belçika’nın başka bir şehrinde görev yapan bir Türk Yarbayı yanına çağırarak baş başa ne görüştü?
2) Acaba Sn. Adem Yavuz Arslan, bu sıra dışı görüşme ile ilgili de muhataplara soru sormayı düşünür mü?
3) Acaba Sn. Halis Tunç, Akar’ın o zaman Brüksel’de görev yapan onlarca Türk Albay ve General varken neden başka bir şehirde görev yapan bir yarbayı Brüksel’e çağırarak onunla baş başa görüştüğünü TSK ve NATO teamülleri çerçevesinde analiz etmek ister mi?
4) Akar’ın, Cemaati bu kadar kandırabilmesinde bu yarbayın rolü nedir? Çift taraflı oynayan sadece Hulusi Akar mıdır?
5) Sn. Ahmet Dönmez’in yazılarında Deniz kuvvetleri eski imamı olduğu belirtilen ‘Sezai’ müstear isimli İsmail Kokuroğlu ile bu yarbayın arasında nasıl bir ilişki bulunmaktadır?
O yarbay kim?
Bu eski yarbay Belçika yaşamaktadır. Bu kişi kendisine cemaatin tepe yönetimi tarafından cezaevlerindeki askerleri kurtarma, Turkiye ve Yunanistandaki cemaat mensupları için para toplama görevi verildiğini, bu görevlendirmenin sivillere artık güvenilmediği için bizzat Kainat Önderinin (Gülen) isteği doğrultusunda yapıldığını, bu görevlendirmeye inanmayanı ispat için doğrudan Kainat Önderi ile görüştürebileceğini iddia etmektedir.
Maalesef yaşanan bunca olaydan sonra hala bu kişiye inan safderunlar bulunmaktadır. İnsanların bu kişiye inanmasında Hulusi nin Belçika da bu kişi ile yaptığı TSK ve NATO teamüllerine aykırı görüşmeye şahit olmalarıda etkili olmaktadır.
Ayrıca aynı kişi, dünyanın dört bir yanında bulunan cemaatle bir ilişkisi olan veya olmayan eski asker, polis, hakim, savcı, diplomat, bürokrat, avukat, akademisyen, öğrenci, şirket, dernek, kurs vb. ile farklı bahanelerle irtibat kurup yardım veya işbirliği talep etmektedir.
İrtibat kurulan bu kişilerin kişisel bilgilerinden (isim, bulunduğu ülke, Tr deki mesleği, yeni mesleği, uzmanlık alanı vb) Excel listeleri oluşturulmaktadır.
Bu sözde görevlendirme ve Excel listesi konusu eski bir olay değil halen devam etmektedir.
Eğer bu konuyu biraz araştırırsanız basta bu yazı dizisi olmak üzere, Sezai ve Hulusi Cemati nasıl kandırdı yazı dizileriniz için çok somut bilgilere ulaştığınızı göreceksiniz.
Helal Kasap millete domuz eti yediren sözde müslüman kasaplar vardır ya aynısın, Allah ıslah etsin seni, olmayacaksan da dosta da düşmana da ibret etsin seni. Hesabın ahirete kalmasın tövbe et, işine bak, dünyanı da ahiretini de berbat etme.
Sn.Demirbilek,
Yukarida yazanlarin tamami dogru ve herbirinin bir suru sahiti vardir. Mesala bu kisinin Hulusi ile gorusmesine onlarca kisi sahittir. Size tavsiyem eger bu kisinin avukati degilseniz, iddialarinin dogru olup olmadigini %100 bilmeden yorum yapmayiniz
[…] Kod adı: ‘Votka Mehmet’ […]
Necdet Özel’in son senesinde 15 Tem taslari dosenirken, Genelkurmay İstihbaratta Ozel in en guvendigi sube muduru E.T ye “Balyozcular Belcika da toplanti yapiyor” seklinde tuzak haber gonderip E.T nin bos havuza atlamasina ve gorevden alinmasina, Genelkurmay Istihabartta iplerin Ernenekoncu I.O nin eline gecmesine neden olan bir yarbay var. Umarim ayni yarbay degildir.
slm Nuri, bir kere o toplanti Bekcika da değil başka bir ülkedeydi, konu Ergenekoncular Belçika da toplantı yapıyor şeklinde değildi görevdeki bir generalin emekli generallere devletin resmi aracını usulsüz olarak kullandırmasıydı, toplantıya dönersek 15T un önemli aktörlerinin örneğin AKP den, Vatan Partisinden, emekli general/amirallerden ve görevdeki MİT elemanlarından oluşan bir kombinasyonun toplantısıydı, TR de radara yakalanmamak için yurt dışındaki faaliyetleri paravan yaparak toplanıyorlardı. Esas detaylara gerek yok. Bilmeden seyirtmeyin işin sonu nifaka kadar gider, eğer vicdan kaldıysa tabii.
Sn Demirbilek,
1- Sozde toplanti kurgusu E.T ye kurulan tuzagi degistirmez.
2- Sizin ” 15T un önemli aktörlerinin örneğin AKP den, Vatan Partisinden, emekli general/amirallerden ve görevdeki MİT elemanlarından oluşan bir kombinasyonun toplantısıydı, TR de radara yakalanmamak için yurt dışındaki faaliyetleri paravan yaparak toplanıyorlardı.” bu ifadeniz dogru olsa bile bu bilgi hic bir istihbarat gorevi olmayan bir yarbayda nasil olur? Sizin bu ifadenizden savunmaya calistiginiz kisinin “haber alemani” oldugu anlami cikmaz mi?
3- 15T nin onemli aktorleri demisken, bu aktorlerden en basta gelen Hulusi ile bu yarbayin yaptigi sira disi gorusmeye dair bir seyler soylemek istermi siniz?
yazdıklarının tamamı yanlış kimden duyduysan seni kandırmış veya dedikodu anlatmış, alet olmayın bunlara, yarın hesabını soracaklar bunları derken yayarken delilin şahitlerin kimlerdi diye ne cavap vereceksiniz, olay tamamen farklı ve çok önemli bir husustu bilmeden neden bu kadar kolay yorum yapabiliyorsunuz, eğer iyi niyetli iseniz sorgulayın araştırın peşini bırakmayın ne isterseniz yapın ama yalana iftiraya nifaka bulaşmayın