Bu seçim, bir çok açıdan bir ‘son’ anlamı taşıyor. Ancak belki de sırf bu sebeple bir çok açıdan da ‘ilk’lere sahne olan bir seçime şahitlik ediyoruz. Belki de “Türkün aklı” bir kez daha ve burada da karşımıza çıkıyor. Bir “son” görmeden, ilklere imza atamıyor Türkler. Kapıya dayanmadan akıl üretemiyor.
****
Nedir bu seçimin ilkleri?
16 Nisan referandumu ile kabul edilen ve bir süredir fiili olarak uygulanmakta olan yeni rejime resmen bu seçimle geçilecek. Onunla bağlantılı olarak da bir dizi yenilik kapıda. Dolayısıyla bu seçime özgü bir takım ilklere şahitlik ediyoruz.
Mesela;
– Erdoğan, iktidara geldiğinden bu yana ilk kez erken seçim ilan etti.
– İlk kez bir parti ile ittifak yaptı. Hem de kiminle? Yükselmekte olan değil, batmakta olan bir parti ile… Kendi tabanının bile sırt döndüğü, bu nedenle içerisinden yeni ve heyecanlı bir başka hareketin doğduğu; köhnemiş, karşılığını kaybetmiş bir parti ve lideri ile…
– İlk kez (formaliteden bile olsa) mağdur değil. Kullanabileceği ne askeri vesayet, ne 17-25 Aralık ne de 15 Temmuz var.
– Muhalefet ilk kez Erdoğan’ı kontrpiyede bırakan bir hamle yaptı. Şimdiye kadar hep Erdoğan oyun kuran ve gündemi belirleyen taraf olurdu. Muhalefet ise güdük politikalarla o gündemin peşine takılır, Erdoğan’ın tuzağına düşerdi.
Bu kez CHP ve İyi Parti, sahalarımızda ender görülen ve uzun yıllar unutulmayacak bir gole imza attı. Tabiri caizse hiç beklenmedik bir anda, artık maç böyle bitecek denirken ve hakemin son düdüğü çalması beklenirken topu doksana taktılar. Telafisi mümkün olmayan dakikalarda…
Burada mevzu, salt İyi Parti ve lideri Akşener’in seçime girip girmemesini belirlemek değil. Müthiş bir psikolojik üstünlük ele geçirdiler. Her şeyi algı yönetimi üzerine kuran ve bütün hokkabazlıklarını buna borçlu olan bir lidere karşı algıyı ele geçiren bir atak geliştirdiler. Bu hamle ile bir rüzgar oluşturmayı başardılar.
– İlk kez AKP kendi kurduğu oyuna düştü. KHK’larla ülkeyi canı istediği gibi yönetirken kendi ellerindeki ipi, başkalarına kaptırma riski ile karşı karşıya. Kendi oyunuyla yenilen pehlivana da dönecek mi, onu göreceğiz.
Baskın seçimle muhalefeti hazırlıksız yakalamayı, Akşener’i saf dışı bırakmayı, CHP’yi kaosa sürüklemeyi planlarken hiç beklemediği organize bir atakla golü kendi ağlarında gördü. Daha seçim olmadığı için maçı kaybetti demiyorum. Sadece bir gol yedi ve kontrolü kaybetti.
– İlk kez seçimin bir tarafında cemaat yok. Tayyip Erdoğan devrilirse cemaat devirmiş olmayacak.
– AKP lideri ilk kez karşısındaki çatıya ’haçlı ittifakı, ‘şer ittifakı’ diyemeyecek. Daha doğrusu diyecek de eskisi gibi bir anlamı olmayacak. Bahçeli ile iğrenç mi iğrenç, ilkesiz mi ilkesiz bir ittifak kuran Erdoğan’ın bizzat kendisi. İttifak yasasını getiren kendisi. Ve de üstelik bu söylemi berhava edecek bir Saadet Partisi gerçeği var. Eğer SP, karşı bir ittifakta yer alırsa Erdoğan’ın retoriği hayli zayıflar. SP ile kendisi de bir kaç görüşme yaptı. Cephesine dahil edebilmek için bütün pazarlık hünerlerini sergiledi. Fakat başarılı olamadı. Yoksa onu da Cumhur İttifakı’na alacak, buna da ‘ümmetin ve milletin kararı’ diyecekti. Şimdi kalkıp da Saadet’in içinde yer alacağı bir birlikteliğe karşı “Haçlılar”, “Üst akıl”, “İhanet odağı” gibi basmakalıp söylemini devam ettirirse sadece daha da gülünç hale gelecektir. Ha bu AKP tabanı nezdinde yine de işe yarar mı? Yaramaması için bir neden yok. Fakat burada yüzde 1’in bile kader tayin edeceği bir durum söz konusu. Genel kitlesini bu söylem etrafında bir kez daha kilitlese bile yüzde 1-2’lik seçmen nezdinde inandırıcılığını kaybetmesi bile onun felaketi olabilir.
****
İlk kez karşısında sağdan güçlü bir lider var. Şimdiye kadar hep bir, iyi-kötü, siyah-beyaz, güzel-çirkin, sağ-sol, dindar-din düşmanı dikotomisi kuran ve buradan ekmek yiyen Erdoğan, bu kez aynı antagonizmayı işletmekte güçlük çekecek. Her ne kadar bir önceki Cumhurbaşkanlığı seçiminde Ekmeleddin İhsanoğlu gibi sağ bir aday karşısına çıkmış olsa da herkes biliyor ki Sayın İhsanoğlu Erdoğan için ‘küfüv’ bir rakip değildi. Siyasetçi de değildi, lider de… Bu defa Akşener gibi muhafazakar AKP seçmenine dahi sıcak gelebilecek, 28 Şubat mağduriyetinin sembollerinden, siyaseti bilen ve karizmatik bir isim var karşısında. Üstelik o Akşener, AKP’nin ilk kuruluşunda Erdoğan tarafından davet edilmiş, kuruluş toplantılarına katılmış ve daha o zaman hastalıklı zihniyetini farkedip parti kurulmadan gemiyi terketmiş bir siyasetçi.
Buna Abdullah Gül de eklenecek mi, henüz net değil. “Evet” derse hiç şüphesiz ki seçimde önemli bir rol oynayacak. Erdoğan ilk kez kendi partisi içinden biriyle bir koltuk için rekabet edecek. Bu ismin, kendisinin bütün hilelerini bilen, devleti de tanıyan bir sıklet merkezi olması işini daha da zorlaştıracak.
****
Şimdi bu noktadan sonra bazı tespitlerin altını çizelim;
1- Erdoğan endişeli. Bu baskın seçim kararı ile korktuğunu çok net gösterdi. Sözgelimi, işadamlarını tehdit ederek seçime gidiyor.
Eğer Akşener rüzgarı daha da büyürse, denkleme Gül girerse, anketler AKP’nin aleyhine gelecek ve yeni hamleler düşünecektir. Rakip ittifakı bozmaya, birbirlerine düşürmeye, birlikteliği bozmaya, bölmeye matuf girişimleri olacaktır. Devlet gücü ve medya desteği ile her türlü hileyi deneyecektir. Onun itikadına göre “Savaş hiledir” nasıl olsa…
Diğer yandan, eğer ufukta bir başarısızlık görürse, bu kez derin güçlerin kendisini yıkmaya karar verdiği zehabına kapılacak olan Erdoğan, Bahçeli’yi ve erken seçim çağrısını bile sorgulamaya başlayabilir. Şu anki endişeli hali, Erdoğan’ın bazı irrasyonel adımlar atabileceğinin sinyallerini de taşıyor. Buradan bir çıkış arayacak olan AKP liderinin, çatışma halinde olduğu kesimler de dahil olmak üzere başka ittifak arayışlarına girmesi sürpriz olmaz.
2- Muhalefet 16 Nisan’a oranla çok daha güçlü.
3- Erdoğan, 16 Nisan’a oranla çok daha zayıf.
****
Peki bu şartlarda gidilen bir seçimde ne olur?
Baştan söyleyeyim; ben bir şekilde Erdoğan’ın kazanacağını düşünenlerdenim.
Fakat 16 Nisan’da bile bariz oy çalarak, mühürsüz oylarla kazanabilen Erdoğan, bu kez şapkadan nasıl tavşan çıkaracak, merak ediyorum. Çok daha fazlasını çalmak zorunda. Yapabilir mi? Yaptıkları yapacaklarının teminatı. Onda o potansiyel fazlasıyla var. Fakat bu kez rakipleri eskisi gibi değil. Bir kere cephe genişledi. İdeal olmasa da liderini buldu. Daha iddialı hale geldi. Erdoğan’ın hileleri ve hırsızlıklarına karşı şerbetli, tecrübeli. Ve CHP’nin Akşener hamlesinde olduğu gibi artık soğukkanlılıkla oyun kurabilen, hamle yapabilen bir ‘akıl’ var. Erdoğan ise aklını kaybetmekte.
Düz bakacak olursak karşımızda iki seçenek var;
Ya seçimi kaybedecek
Ya da çok büyük çalarak kazanacak.
24 Haziran’da Erdoğan’a güle oynaya ve rahat bir zafer görünmüyor.
Ve her iki ihtimalde de Türkiye çok büyük çalkantılara gebe.
Koltuğu asla ve asla bırakmaz. Vermemek için yapmayacağı hiç bir şey de yok. Bunda herkes mutabık. Elinden geleni ardına koymayacak.
Hilelerle kazanması halinde de bu kez muhaliflerinin 16 Nisan’da olduğu gibi boynunu büküp kaderine razı olmasını beklemek saflık olur. “Hay Allah, atı alan Üsküdar’ı geçti, yapacak bir şey yok, hadi evlerimize dönelim” demeyecek hiç kimse. Razı olmayacaklar.
Neticede Erdoğan bu seçimi kazansa bile bu nihai bir zafer olmayacak. Huninin daralmakta olduğunu görmemek için kör olmak gerekir. Zulmünü artırsa, acımasızlığını katlasa bile bundan sonra daha çok Beyefendi’nin çırpınmalarına şahit olacağız.
TR7/24