Ankara’daki bombalı saldırılar nedeniyle faturanın bazı emniyet müdürlerine kesilmesi, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AKP’nin geleneksel çizgisindeki bir değişikliğe işaret ediyor. Şimdiye kadar toplumda ne kadar infiale yol açarsa açsın sorumlulara sahip çıkmasıyla bilinen Erdoğan ve AKP’nin tavrında bir farklılaşma gözleniyor. Çözüm sürecinin bitirilmesinin ardından bombanın valilerin kucağına bırakılması, yeni dönemin ipuçlarını verdi. Önceki gün de Ankara Emniyet Müdürü ve iki yardımcısı, soruşturmanın selameti açısından görevden alındı. “En iyi savunma saldırıdır” anlayışına sahip olan Erdoğan, şimdiye kadar ‘surda gedik açtırmamak’ adına hiç bir olayda ‘kurban’ vermiyordu. Artık faturanın bürokratlara kesilmeye başlanmasının bir dizi sebebi var. Bunların başında, artık AKP’nin toplumdaki kredisinin tükenmesi geliyor. Daha önceki yıllarda, yüksek kredisi nedeniyle tepkileri tolere edebiliyordu ama artık deniz tükenmiş durumda. Bir diğer sebep, eskiden provokatif saldırılarda gözler Ergenekon, derin devlet, PKK, dış güçlere dönerken şimdi ne olursa olsun Saray’dan ve devletleşen AKP’den biliniyor. Dolayısıyla fatura kesecek bir makam kalmamış durumda. Yine önemli sebeplerden biri de AKP’nin ne pahasına olursa olsan 1 Kasım seçimlerinden tek başına iktidar çıkmak istemesi. Bunun için de ‘puan kaybına’ tahammülü yok.
Bir zamanlar Türkiye’de ve dünyada nasıl bir gelişme olursa olsun AKP’ye yarardı. Hemen her gelişmeden bir mağduriyet üretme becerisi de üst seviyedeydi. Fakat bir çok değerlendirmeye göre artık rüzgar tersine döndü. Oyların giderek erimesi de AKP’nin risk alabilme eşiğini minimuma düşürdü. Keza siyasi iktidarın 17 Aralık’tan bu yana suça batması ve yargılanma korkusu, tepe yönetiminde kurban arayışları başlatıyor. Bunun en kolay yolu da bürokratları harcamak. Çünkü siyaseten sorumluluk üstlenip hesap vermek, beraberinde başka komplikasyonlar da üreteceği için Saray henüz bu kapıyı açmıyor.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, bu nedenle, “Her olayda istifa mekanizmasını çalıştırmak doğru değil” dedi. Fakat ertesi gün Ankara İl Emniyet Müdürü, İstihbarat Şube Müdürü ve Güvenlik Şube Müdürü görevlerinden uzaklaştırıldı.
2004’TE İSTİFA SORUSUNA BÖYLE CEVAP VERMİŞTİ: HADDİNİ BİL
Erdoğan’ın stratejisi, kendi ekibinde hata yapanlar çıksa bile sahiplenmek ve karşıtlarına koz vermemek üzerine kurulu. Örneğin daha 2004 yılında 41 kişinin hayatını kaybettiği Pamukova hızlı tren kazasında,
“İstifa edebilirim” diyen dönemin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ı, “Şimdi bunun sırası değil. Öncelikle olan biteni anlamamız lazım.” diyerek geri çevirmişti. Hükümetin istifa edip etmeyeceğini soran Radikal Gazetesi muhabirini de fırçalamıştı. “Sen hangi gazetedensin?” diye soran dönemin başbakanı Erdoğan, “Radikal” cevabını alınca, “Çok radikalsin. Sorduğun sorunun cinsi önemli. Acı paylaşmıyorsun, paylaşıyorsan böyle soru sorulmaz. Önce acaba bu kazanın nedeni nedir, bu kaza neden olmuş, bunların üzerinde durulur. Haddinizi bilin” demişti.
“FİDAN’A EMRİ BEN VERDİM, BENİ ALIN”
2009 yılında Ergenekon savcısı Zekeriya Öz’e sahip çıkarak, “İtalya’da temiz eller olduğu zaman İtalya’yı Türkiye’ye örnek gösterenler lütfen şu anda da Türkiye’de temiz eller operasyonunu yapanlara saygı duysunlar, saygı duysunlar.” diye seslenmişti. Sonrasında da eski makam aracını kendisine tahsis etmişti. Aynı şekilde MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a yönelen ‘Oslo’ eleştirilerine de “Benim bilgim dahilinde gitti. Alacaksanız beni alın” karşılığını vermişti. Ekim 2013’te Kosova dönüşünde verdiği röportajda, “Oslo sürecinden bu yana saldırılar sürmekte. Fidan, İmralı sürecinde de benim talimatımla görev alıyor. Bir sorumluluk varsa benimdir.” diye konuştu.
2012 yılında dönemin ÖSYM Başkanı Ali Demir ve dönemin Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’e yönelen eleştirilere de tepki göstererek, “Bakıyorsun birisi çıkıyor, ne düşüklüktür ya, kalkıyor Genelkurmay Başkanımızı ehliyetsizlikle suçluyor, bakıyorsunuz ÖSYM Başkanı’nı ehliyetsizlikle suçluyor. ÖSYM’nin başındaki arkadaşımız; değerli bir bilim adımı. Sizin ehliyetiniz ne?” çıkışı yapmıştı.
GEZİ OLAYLARINDA DA “POLİSE EMRİ BEN VERDİM” DEMİŞTİ
Gezi olaylarında da istifaya müsaade etmeyen dönemin başbakanı, adeta bir satıh müdafaasına girişmişti. Orantısız şiddet uyguladığı gerekçesiyle suçlanan polise sahip çıkarak, “Emri ben verdim” savunması yapmıştı.
34 köylünün hayatını kaybettiği Uludere katliamında da benzer bir tavır sergilemişti. Ocak 2012’deki bir Meclis grup toplantısında, Genelkurmay’ın gerekli hassasiyeti gösterdiğini belirterek, “Medyaya rağmen Genelkurmay Başkanı ve komuta kademesine teşekkür ediyorum” ifadelerini kullanmıştı. Aynı şekilde, Uludere’de askerin kararını savunmak için Gediktepe olayını örnek göstermişti. Dönemin Hakkari 3. Taktik Tümen Komutanı Gürbüz Kaya, 19 Haziran 2010’da, Hakkâri Gediktepe’de 11 askerin şehit olması ile ilgili, ‘’Teröristleri çoban zannedip, ateş etmedik” demişti. Erdoğan, Mayıs 2012’deki bir konuşmasında, o sırada Balyoz tutuklusu olan Gürbüz Kaya’nın bu sözüne atıf yaparak, “Öyle bir psikolojik baskı oluşuluyor ki adeta hata yapmaları için ortam hazırlanıyor. ‘Çoban sandık teröristi vurmadık’ diyen komutanla, haftalarca uğraşıldı, alay edildi.” sözlerini sarfetmişti.
Tayyip Erdoğan, ‘Bakara-makara’ sözleri nedeniyle tepkilerin hedefi olan eski AB Bakanı Egemen Bağış’a da sahip çıkarak, “Şimdi biz arkadaşımızı bu tür uydurma montajdan yapanlardan daha iyi tanıyoruz.” şeklinde konuşmuştu.
Daha önce bürokratlarına sahip çıkarken, “Emri ben verdim. Alacaksanız beni alın. Sorumluluk benim.” diyen Erdoğan, çözüm süreci ile ilgili olarak valileri suçlamaya başladı. “Bölgedeki kamu görevlilerin gelişmeleri eksik, yanlış değerlendirmesi zafiyete yol açtı” dedi.
ZAMAN, 16 Ekim 2015
Haberin linki: http://www.zaman.com.tr/politika_akpnin-kredisi-tukendi-fatura-artik-burokratlara-kesiliyor_2322120.html