* Herkes biliyor
Son günlerde ortaya çıkan bazı 15 Temmuz gerçeklerine bakınca ne görüyorsunuz?
AKP Milletvekili Emekli Tümgeneral Şirin Ünal’ın 15 Temmuz akşam 21.30 dolaylarında “Başkomutanımızın emri var, halkı sokaklara çağırıyor. Tanıdığın herkese haber ver” dediği iddiaları, dönemin savcısı Serdar Coşkun’un gece 01.00’de tuttuğu skandal tutanak, kalkışmadan 3 saat sonra 3 bine yakın hakim ve savcının görevden alınması, tasfiye edilecekler listesinin önceden hazırlanmış olması, dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal’ın gizli Saray ziyaretleri, yine Abidin Ünal’ın öğle saatlerinde Yalova’da “Çocukları yormayın, akşama yorulacaklar” dediğinin Tuğgeneral Yaşar Kadıoğlu tarafından ifşa edilmesi, 15 Temmuz akşamı henüz evindeyken Akın Öztürk’ün MİT tarafından darbenin lideri ilan edilmesi…
Bütün bu yeni belge ve bilgiler ışığında bir kez daha sormakta sakınca yok: Darbe girişimi önceden biliniyor muydu? Buna göre bir ön hazırlık mı yapılmıştı? Yaşanacaklar önceden kurgulanmış mıydı?
İstense bazı şeyler engellenebilir miydi?
İnsanlar bile bile mi sokağa çıkarıldı? Bile bile mi ölüme gönderildiler?
Yoksa tam da istenen mi muydu?
Engellemek bir yana, haddizâtında planın kendisi tam da bunun üzerine mi kurulmuştu?
****
İşte bu sorulardan olacak, 15 Temmuz üzerine konuşurken veya yazarken dilime bazen bu şarkı takılıyor: “Everybody Knows”
Ölümsüz Leonard Cohen’in ölümsüz parçası…
“Herkes biliyor, zarların hileli oldugunu
Herkes parmaklarını çapraz yapar yuvarlarken” diyor ya…
İşte…
“Herkes biliyor, dövüşün hileli oldugunu”
“Herkes biliyor, geminin su aldığını”
“Herkes biliyor, kaptanın yalan söylediğini”
Öyle değil mi?
“Calvary üzerindeki kanlı haçtan
Malibu plajına kadar…”
Herkes bilmiyor mu?
Ama bilmiyormuş gibi yapıyor.
Tıpkı bir başka ‘Everybody Knows’da olduğu gibi… Oscar sahibi İranlı yönetmen Asghar Farhadi’nin aynı addaki filminde… Kasabada herkesin bildiği ama kimsenin konuşmadığı o sır gibi…
Aslında herkes biliyor 15 Temmuz gerçeklerini…
250 şehidin bile bile ölüme gönderildiğini…
Aslında çok daha fazlasını da…
Boğazları kesilerek öldürülen gencecik Harbiyeli fidanların masumiyetini…
Sırtından vurulanları…
Meriç’te boğulanları…
Herkes biliyor kaptanın yalan söylediğini…
Konuşmaya cesareti olmayanların susması gerçeği değiştirmiyor ya da işine gelmeyenlerin konuşmaması…
****
Her şeye rağmen henüz ikna olmayanların bir türlü kabullenemediği şey, “Olacaklar önceden nasıl bilinebilir?” sorusu etrafında düğümleniyor.
İlk bakışta çok yerinde, mantıklı bir soru.
Normal bir ülkede, hayatın doğal akışında hakikaten de çok uçuk kaçacak bir iddia üzerinde kalem oynatmaya çalışıyoruz.
Gel gör ki bu sözünü ettiğimiz ülke Türkiye. Burada hiç bir şey sürpriz değil.
Aslında bilmesi gereken (ve hatta kimi gerekmeyenler de) herkes, bu “darbe” hazırlığını biliyordu.
Şimdilerde ortaya çıkıyor ki, gerek AKP cenahında gerekse cemaat içerisinde bazı kimseler o yaz bir şeylerin olacağını aylardır konuşuyorlarmış. Bunları sonradan öğrenmeye başladık.
Bana göre Erdoğan ve ortaklarının 15 Temmuz darbe girişiminden haberdar olduklarında en ufak bir şüphe bile yok. TSK’daki isim listelerini oluşturduktan sonra iş artık bunları kriminalize edecek bir olaya kalmıştı. 15 Temmuz, işte bu yüzden ‘Allah’ın lütfu’ oldu. İşin akıl almaz tarafı, söylentiler bu kadar ayağa düşmesine rağmen birilerinin nasıl bu tuzağa düşebildiğidir. Belki de “15 Temmuz Operasyonu”nun başarısı da burada gizlidir!
****
Gelin o meş’um tarihin öncesinde yaşananlara bir kere daha bakalım.
Mesala bir önceki yazıda da değindiğim gibi, Astsubay Hüseyin Gürler 1 Eylül 2016 tarihinde Ankara Emniyeti Terörle Mücadele Şubesi’nde verdiği ifadede, darbe hazırlığını aylar önce öğrendiğini ve buna ilişkin bütün bilgi ve belgeleri Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a ulaştırdığını söylüyor. Bu bilgi ve belgelerin 11 Haziran 2016 tarihinde İstanbul Topkapı Sarayı’nda Erdoğan’a arz edildiğini bildiriyor.
Bir de 34 kişinin hayatını kaybettiği Boğaziçi Köprü davasında müşteki olan Berat Kulunyarab’ın ifadeleri var. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 4 Ekim 2016 tarihli talimatı üzerine 19 Ekim 2016’da Nevşehir Emniyeti’ne tanık olarak ifade veren Kulunyarab, “İstihbaratçı tanıdığım olduğu için 15 Temmuz 2016 tarihinde darbe kalkışmasınının olacağını biliyordum. Bu nedenle 14 Temmuz 2016 günü otobüsle İstanbul’a geldim. Ümraniye ilçesinde beklemeye başladım. Kalkışmanın başladığına ilişkin haberler gelince Boğaziçi Köprüsüne doğru harekete geçtim.” dedi. Gerçek adı farklı olan ve bu isim altında ifade veren Kulunyarab, mahkeme sırasında da bir müdahil avukatı, evine kadar gelip kendisini farklı bir ifade vermeye zorlamakla suçlamıştı.
****
Bir tek bunlar mı?
Elbette hayır.
Daha neler var.
Mesela Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, “15 Temmuz’dan 6 ay, belki daha da fazla süre önce, tarihini tam olarak hatırlayamıyorum ama Cumhurbaşkanı Erdoğan ile AKP iktidarını hain darbe girişimi hazırlıkları konusunda haberdar ettik” diyor. Darbe girişiminin 1. yıldönümünde Tv5’te Mustafa Yılmaz’ın sunduğu Aykırı Gündem programında Ahmet Takan ile Zeynep Gürcanlı’nın sorularını cevaplayan Karamollaoğlu, “Bize gelen muvazzaf subayları ciddiye aldık ve arkadaşlarımız vasıtasıyla Erdoğan’ı ve kabine üyelerini bilgilendirdik” dedi.
Ahmet Takan, “Darbe hazırlığını ‘Enişte’ye değil Savunma Bakanı’na haber vermişler!.” başlıklı yazısında bu sözleri okurları ile paylaştı. Takan ayrıca, Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Lütfi Yalman’ın sözlerini de aktardı. Yalman, daha 17 Aralık 2013 tarihinde, darbe hazırlıklarını haber alarak bir rapor halinde Erdoğan’a ulaştırdıklarını anlatıyordu. SP yetkilileri, darbe ihbarında bulunan muvazzaf askerleri, dönemin Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’le de görüştürmüşlerdi. Onlara bir isim listesi vermişlerdi. Lütfi Yalman, “Zannedersem 1 ay kadar sonra falan aradı Faruk Bey, ‘Abi hem rapor, hem isimler Sayın Cumhurbaşkanına ulaştı’ gibi bir ifade kullandı.” diyor. Buna rağmen bir gelişme olmamış. Yalman, dönemin Milli Savunma Bakanı Yılmaz’ın tepkisi için de “Çok inandırıcı bulmadılar gibi geldi bana. Üzerinde durmadılar öyle gördüm.” ifadelerini kullanıyor.
İşin çarpıcı tarafı, o darbe ihbarını yapan ve AKP’li bakanlarla görüştürülen muvazzaf albay, daha sonra “FETÖ’cülükten” tutuklanıyor.
****
Darbenin önceden bilinmesi bahsinde, Türkiye gazetesi yazarı Fuat Uğur’un 2 Nisan 2016 tarihinde yazdığı, “Cemaat’in ‘Hususiler’i darbe için Ankara’da toplandı” başlıklı yazısı ile, 21 Nisan 2016 tarihli “Cemaatçi Askerlere Son Uyarı; Tavuk Tarda Sayılır” başlıklı yazısını anmadan olmaz. Bu yazıda, “Tekrar uyarmak gerekir ki Devlet onları izliyor. İstihbaratıyla, tüm silahlı kuvvetler hiyerarşisi olarak komuta kademesiyle, hükümetiyle, emniyetiyle, halkıyla, siyasetçisiyle, STK’larıyla bir bütün olarak devlet ‘suç’ işlemelerini bekliyor. Devlet ve komuta kademesi her şeyi biliyor ve suç işlemeye teşebbüs etmenizi bekliyor.” diyordu.
****
Bir de şahsi duyumlarım ve tanıklıklar var.
15 Temmuz’da ben yurtdışındaydım. Aylar sonra, Ankara’da havuz medyasında çalışan bir muhabir arkadaşım bana şunları söyleyecekti: “Bana Ankara Emniyet’ten bir şube müdürü, Haziran ayında, ‘Paralelciler 40 gün içinde darbe yapacak, bekliyoruz’ demişti. Sonra konuştuğumuzda, ‘Burda bunu bilmeyen yoktu ki dedi. Meğer Ankara Emniyet’te bir çok şube müdürü konuşuyormuş bunu.”
Aynı şekilde Ankara’da bazı avukatların gazetecilere, “Temmuz ayında bir şeyler olacak. Senin haberin var mı? Kesin bilgi. Görürsün.” dediğini daha sonra kendilerinden işittim. Bu arkadaşlar kendileri bu isimleri açıklamadığı için, ben de yazmıyorum. Fakat kimler olduğunu biliyorum.
****
Artık çoğu kişinin malumu olan bazı twitleri de es geçmemek gerekir. Mesela ‘13yasindemilliolan’ isimli bir twitter kullanıcısı 18 Temmuz 2016 tarihinde, “15 Temmuz 2016 cuma turkiyede askeri darbe at fava bekle istihbaratım sağlam” twiti attı. ‘iddaakralı’ isim
li bir başka twitter hesabı da ertesi gün, “15 Temmuz 2016 cuma turkiyede askeri darbe at fava bekle” şeklinde paylaşım yaptı.
Elbette merhum Erol Olçok’a ait olduğu öne sürülen bir hesabın yazdıklarına da değinmek gerekir. ‘Foto siyaset’ isimli bir hesaptan, 10 Temmuz 2016 akşamı saat 22.00’den itibaren seri tweet’ler atılmıştı ve özetle TSK’da büyük temizlik yapılacağı ilan ediliyordu. Erol Olçok’a ait olduğu iddia edilen ve bugüne kadar yalanlanmayan bu twitter hesabının takipçileri arasında, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, ekonomi danışmanı Yiğit Bulut ve dönemin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek de vardı.
Gökçek demişken, Doğu Perinçek’in, darbenin önceden Melih Gökçek’e haber verildiğini söylediğini de not edelim.
Ayrıca TBMM 15 Temmuz Araştırma Komisyonu, 1 Eylül 2016’da eski Jandarma Genel Komutanı Galip Mendi’yi ağırladığında, CHP Milletvekili Ali Şeker ona şöyle soruyordu: “Ankara ve Meclis kulislerinde temmuz ayında bir darbe olacağı konuşuluyordu. Siz bu konuda bir çalışma yapıyor muydunuz?”
****
İş bu kadar ayağa düşmesine rağmen 15 Temmuz günü öğle saatlerinden itibaren oynanan tiyatro da insanı fazlasıyla kuşkulandırıyor.
Kara Havacılık Okulu’ndan Pilot Binbaşı Osman Karacan saat 14.20’de MİT’e gidip darbeyi ihbar ediyor. MİT Müsteşarı, Cumhurbaşkanı’nı, Başbakan’ı arayıp bilgilendirmek yerine Genelkurmay’a gidiyor.
Niye bilgilendirmiyor?
Çünkü herkes biliyor…
Daha doğrusu bilmesi gereken herkes… Mesela Binali Yıldırım onlardan biri değil.
Hakan Fidan ihbardan sonra, darbeyi yapacağı istihbar edilen askerlerin ana karargâhına gidiyor. Her nasılsa Hulusi Akar’ın darbeci olmadığından emin. Sonsuz bir güven içerisinde makamına gidip onunla saatlerce toplantı yapıyor. Artık bir gece önce Özel Kuvvetler Komutanlığı Oğulbey Kışlası’nda 3,5 saat başbaşayız ne konuştularsa, ondan yana şüphesi yok!…
Hakan Fidan’ın 15 Temmuz akşamı Genelkurmay’dan ayrılmasına kadarki sürede olan ihmaller, soru işaretleri ve karanlık noktalar kitap olacak kadar teferruatlı olduğu için burada uzun uzadıya girmeyeyim.
Herkes biliyor…
Fidan’ın ayrılmasından yarım saat kadar sora Tümgeneral Mehmet Dişli, makam odasına girip darbeyi ‘tebliğ ettiğinde’ Hulusi Akar, “Ne? Darbe mi? Ne darbesi? Darbe mi olmuş? Kim kime darbe yapmış?” şeklinde şaşkın pozlar veriyor. Sanki az öncesinde Hakan Fidan’la görüşmemiş gibi… Sanki yurt genelinde uçuş yasağı emri veren o değilmiş gibi…
Halbuki herkes biliyor…
Sadece Hulusi Akar’ın değil, güya MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın da hiç bir şeyden haberi yok. Saldırılar başladığında Yenimahalle’deki teşkilat karargahında dönemin Diyanet İşleri Başkanı (DİB) Mehmet Görmez ve Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) reislerinden Muaz el Hatip’le yemek yiyordu.
Eşi Hatice Hanım bile kocasını arayıp “Mehmet darbe oluyor” diyor ama DİB Başkanı Görmez, Fidan’ın gözlerine bakarak, “Yok canım, böyle bir şey olacak olsa en iyi bilebilecek yerdeyim ben, böyle bir şey yok” karşılığını veriyordu. Abdülkadir Selvi’nin yazdığına göre Hakan Fidan o sırada çorbasını kaşıklıyordu. Bırakın Hatice Görmez’i, dönemin başbakanı Binali Yıldırım aradığında bile Hakan Fidan’ın cevabı, “Yok, ne darbesi! Bir şey yok, normal biz çalışıyoruz burada” şeklinde oluyordu. Ama ne hikmetse Hakan Fidan, Başbakan’a söylemediği darbeyi, bir kaç dakika sonra arayacağı dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala’ya söyleyecekti.
Yine ne tesadüftür ki o gecenin en önemli olaylarından biri Diyanet’e bağlı camilerde sâlâların okutulması iken bir diğeri de nereden geldiği belli olmayan, sakallı, paramiliter tiplemelerin ellerinde satırla, silahla sokaklarda insan avına çıkması olacaktır.
MİT Müsteşarı Fidan “her şeyden habersizce” gece yarısı ÖSO lideri ve DİB Başkanı ile çorbasını içerken, Genelkurmay Başkanı da “her şeyden habersiz bir şekilde” darbecilerce “kaçırılıyordu”.
Binbaşı Osman Karacan’ın darbeyi ihbar etmesinden sonra saatlerce toplantı yapan iki önemli devlet büyüğü bir şey bilmemektedir ama aynı Hulusi Akar’ın o gün makamında görüştüğü, sonra yoldan çevirtip tekrar konuştuğu Şirin Ünal, her şeyi bilmektedir. Hatta o kadar her şeyi bilmektedir ki, Cumhurbaşkanı ortalıkta görünmezken, “Başkomutanımız emir verdi, halkımızı sokaklara çağırdı” demektedir.
****
İşin daha da tuhaf tarafı ne biliyor musunuz?
Cemaat içinden de bir çok kişi biliyordu.
Çoğunu sonradan dinlemeye başladık. Meğer o yaz bir şeylerin olacağı, gizemli bir hava ile dilden dile dolaşıyormuş.
Prof. Osman Özsoy’un, darbe girişiminden 1 ay önce “Bu süreç çok yakın bir sürede Allah’ın izniyle sona erecek. Türkiye’ye bir şey olmaz. Ankara’daki manzara şu; ben profesör olacağıma keşke bir albay olsaymışım mesela. Bu süreçte daha fazla katkım olurdu.” şeklindeki sözlerini anmadan geçmek olmaz. Programın sunucusu Şemsettin Efe kendisine, “Nasıl katkınız olurdu?” diye soruyor. Cevabı daha da esrarengiz: “Söyledim gitti artık. Geri dönmeyeceksin cümlelere.”
(Bu arada geçtiğimiz günlerde Osman Özsoy’a bununla ilgili bir röportaj teklifinde bulunduğumu ama kendisinin cevap vermediğini de burada paylaşayım)
Cemaate yakın bazı askerler arasında da Temmuz’a yakın tarihlerde, “Yakında bir şeyler olacak, sen de içinde ol” şeklinde tavsiyelerin dolaştığını muhataplarından duyuyorum.
Yine o tarihte ‘mahrem hizmetler’ içerisinde yer alan bazı kişilerden öğrendiğim kadarıyla bazı sivil abiler, “Hocamızın talimatı” diyerek darbe görevlendirmesi yapıyorlardı. Bunlar üzerinde çalışmaya devam ettiğim için şimdilik detay vermeyeceğim. Eğer madalyonun iki tarafını da görmezsek hata ederiz.
*****
Kısacası sözde darbeyi herkes biliyordu.
Olan ölenlere oldu. Sonrasında ‘medeni ölü’ haline getirilenlere oldu.
Daha öğle saatlerinde bazı belediyeler, müteahhit firmalardan iş makinesi ve kamyon istemişti. İçi kum dolu kamyonlar hazırlanmıştı.
Herkes biliyordu…
Rus istihbaratı biliyordu, Türk istihbaratı biliyordu, İngiliz istihbaratı biliyordu, Perinçek biliyordu, Aleksandr Dugin biliyordu, Melih Gökçek biliyordu, Hasan Atilla Uğur biliyordu, Yeni Şafak biliyordu, ’13 yaşında milli olan’ bile biliyordu.
Uzmanı, astsubayı, albayı, emniyetçisi, gazetecisi, SADAT’cısı, Saadetcisi, cemaatçisi, AKP’lisi, belediye başkanı, avukatı, MİT’çisi, IŞİD’cisi, herkes biliyordu.
Manzara bu iken her kimden ve hangi kesimden olursa olsun, hadiselerin perde arkasının araştırılmasını istemeyenler, bir şeyler saklayanlardır.
Ama
“sahnenin öldüğünü herkes biliyor
yatağında bir sayaç olacak
açığa vuran.
herkesin bildiği şeyi…”
Sizleri susturmak için
Önüze atılan
SAHTE ifade tutanağı
Gerçek ifade tutanağı
Kozmik odada tutuluyor
Ben Berat KULUNYARAB
Yurt dışında ve Yurt içerisinde operasyonlar?
Gerçekler bam başka
DEVLET ve Bizler?