Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın reklamcısı Erol Olçok ve oğlu Abdullah Tayyip’in 15 Temmuz gecesi öldürülmesiyle ilgili 1 yıllık suskunluğun ardından birbirinden önemli ifşaatlar gelmeye başladı. Önce Nihal Olçok, eşi ve 16 yaşındaki oğlunu ‘sniper’ın vurduğunu açıkladı. Üstelik katil ya da katillerin Olçok’ları ‘bilerek, görerek’ öldürdüğünü üstüne basa basa vurguladı. Acılı anne yine gayet kendinden emin bir şekilde, o gece katillerin de öldürüldüğü bilgisini verdi. Son olarak Karar gazetesi de bir otopsi raporuna dayanarak Olçok’ların arkadan vurulduğunu yazdı.
Habere göre Erol Olçok arka sağ omuz, oğlu Abdullah ise arka sol omzundan giren birer mermiyle iç kanama sonucu şehit oldu. Adli tıp raporunun kendisi haberde yok. Tarih de belirtilmiyor. Sadece savcılığın soruşturmasından bazı detaylar verilmiş. “İstanbul Başsavcılığı’nın 15 Temmuz Şehitler Köprüsü iddianamesinde yer alan adli tıp, ekspertiz ve balistik inceleme raporları FETÖ’cü hainlerin, HK33, MG3 ve G3 silahlarda kullanılmak üzere imal edilmiş ve 6136 sayılı yasaya göre ‘yasak’ niteliğinde fişeklerle, uzaktan atışla 34 vatandaşı vurduğu ortaya çıktı” deniyor.
İddiaya göre başsavcılık, şehitlerin katillerini belirleyebilmek için kapsamlı çalışma ve analizler yaptı. Askerlerin silahlarının türü ile otopsi raporlarında tespit edilen mermiler karşılaştırıldı. Mermilerin geliş açısına göre bir inceleme yapıldı. Kroki üzerinden şehitlerin ve askerlerin konumları belirlendi. Sonuç itibariyle baba-oğul Olçok’ların da aralarında olduğu 27 şehidin, 60 darbeci asker tarafından vurulduğu öne sürülüyor.
Şimdi bir kez daha Erol Olçok’un vurulma anına gidelim. O sırada Olçok’la birlikte köprüye yürüyen bir görgü tanığımız var. Adı Ramazan Demir. Rizeli. Olçok’un eski arkadaşlarından. Yeni Şafak’a verdiği bir röportajda o anları şöyle anlatmıştı:
“Bağlarbaşı’na çıktığımızda Erol Olçok’la karşılaştık. Orada toplu bir şekilde Erol Olçok ve oğlu ile beraber, fotoğraf çekerek ve sohbet ederek köprüye yürüyorduk. Aslında biz Cumhurbaşkanımızın evine yönelmiştik. Altunizade’ye gidince köprüde tehlike olduğu söylendi. Köprüye yönlenmemizi istedi Erol Bey. Hep birlikte köprüye yöneldik. Köprüye gittiğimizde ilk etapta biber gazı sıkıldı bize. Biber gazı beni etkilemediği için ben hiç aldırmadım. O sırada askerler ateş açmaya başladı bize. Erol Bey o esnada oğlu ile beraber vuruldu. (…) O saldırıyı beklemiyorduk. Bizim askerimizden bize kurşun sıkılacağını ben asla düşünmüyordum.”
HER İKİSİNİN DE SIRTINDAN VURULMASI NORMAL Mİ?
Peki yüzü köprüdeki askerlere dönük olan Erol Bey ve oğlu nasıl oldu da arkadan vuruldu? Her ikisinin birden sırtından vurulması normal mi?
O halde bir başka acılı anneye, Muteber Ayabak’a kulak verelim. O gece hayatını kaybeden gençlerden Mahir Ayabak’ın annesi, Ülke TV mikrofonlarına şunları söylemişti:
“Hainler orada pusuda yatıyorlarmış. Siyah bir transit, keskin nişancılar varmış içinde. Halkın üzerine ateş açıyorlar ve maalesef sırtından girip oğlumun kalbini parçalayarak… Oğlum orda şahadet şerbetini içiyor.”
Köprüden bir başka görgü şahidi daha ‘arkadan ateş eden’ gizemli şahıslara dikkat çekiyordu. Ahsen TV’nin 15 Temmuz sonrası canlı yayınında konuşan genç, heyecanlı bir şekilde şunları anlatıyordu:
“Köprüde askerlerin olduğu taraf değil de diğer taraftan, yani köprüden Anadolu yakasına geçiş tarafından, polis insanların üzerine ateş açtı. Bak, polis insanlara ateş etmediyse şerefsizim. Açsınlar, kameralara baksınlar ya! Mini Cooper’lı iki tane şerefsiz, baktı böyle, ateş etti takır takır!”
Yani sivil kalabalık Avrupa istikametinden Anadolu tarafındaki askerlere doğru yürürken arka taraftan ‘polisler’ ya da ‘polis görünümlü’ bir takım kişiler ateş açmış.
Görüldüğü gibi, sırtından vurulanlar sadece Olçok’lar değildi.
Peki Nihal Olçok ne diyor: Eşimi ve oğlumu kim olduklarını bilerek, kasıtla öldürdüler.
NİHAL OLÇOK, OTOPSİ RAPORUNU BİLEREK KONUŞUYOR
Nihal Hanım tabi ki otopsi raporunu görerek konuşuyor. Cinayetlerin hemen ardından “Eşimi ve oğlumu keskin nişancı vurdu” demişti. Otopsi de onun bu açıklamasını teyit etmiş olacak ki 11 Temmuz 2017 tarihli Haber Türk canlı yayınında bu açıklamasını tekrarladı. Üstelik buna, ‘katillerin de öldürüldüğü’ bilgisini ekleyerek…
18 Temmuz’daki ‘Sniper’ler da yıldönümü kutladı mı?’ başlıklı yazıda yönelttiğimiz sorular canlılığını koruyor.
Artık birilerinin çıkıp bu sorulara cevap vermesi gerek.
Karar’ın haberinde belirtildiği gibi savcılık, Olçok’ların da aralarında olduğu 27 şehidin, 60 darbeci asker tarafından vurulduğunu tespit etmişse, Nihal Olçok neden ısrarla ‘keskin nişancı vurdu’ diyor?
Nihal Hanım ısrarla sniper iddiasını tekrarlarken İstanbul Emniyet Müdürü Çalışkan’ın TBMM’de keskin nişancı sorularına “Bu bir şehir efsanesi” demesinin nedeni nedir?
Madem ki 1 yıldır detaylı bir çalışma yapıldı, neden tam olarak Olçok’ların hangi mermi ve hangi silahla vurulduğu tespiti yapılmadı da “60 askerden biri vurdu” diye genel bir ifade kullanılıyor?
Bayan Olçok, o sabah 06.30-07.00 gibi bir haber aldığını ve eşi ile oğlunu şehit edenlerin öldürüldüğünün söylendiğini açıkladı.
O halde:
1) Savcılık Nihal Olçok’un bilgisine başvurdu mu?
2) Nihal Hanım’a o sabah bu bilgiyi veren kimdi?
3) Bu bilgi doğru mu?
4) Doğru değilse Nihal Hanım, otopsi raporuna, Emniyet Müdürü Çalışkan’ın ‘şehir efsanesi’ açıklamasına ve savcılığın yürüttüğü çalışmalara rağmen neden 1 yıl sonra bile kendinden emin bir şekilde bu bilgiyi verdi?
Doğru ise:
5) Katil ya da katiller kim?
6) O gece bu katiller nasıl ve neye göre tespit edildi?
7) Kim tespit etti?
8) Katil ya da katilleri kim öldürdü? Nasıl öldürdü?
9) Mustafa Çalışkan’ın bu bilgiden haberi yok mu? Yoksa niye yok? Varsa niye TBMM Komisyonu’na ‘Bu bir şehir efsanesidir’ dedi? Komisyona yalan mı söyledi?
‘SİZ SADECE GÖRÜNENE BAKIYORSUNUZ’
Evet, belli ki Erol Bey’i birileri ‘sırtından vurmuş’. Eşi de her şeyin farkında.
Haber Türk’teki canlı yayında Fatih Altaylı’ya “Siz sadece görünene bakıyorsunuz Fatih Bey, görünmeyene bakın” cümlesi sanki derin anlamlar barındırıyor gibiydi. Arkasından bilindik FETÖ lafızları gelse de bu cümlenin arkasında asılı kalan ‘üç nokta’, hala adresini arıyor.
Genel olarak 15 Temmuz, özel olarak da bu Olçok cinayetlerinin üzerindeki kalın sis perdesini kim kaldıracak acaba? Herkes sus-pus. Kalleş cinayetle ilgili soru işaretleri ortalık yerde, tabiri caizse bağıra bağıra bize bakıyor. Meydanı ise gözlerini, kulaklarını ve ağzını kapatmış gezen maymunlar kaplamış vaziyette. Ama şehitlerin bedenlerine takılıp takılıp düşüyorlar.
TR7/24
yahu ne adamsın, kaç tane fetocü polis açığa alındı velevki ateş açan polis olsa bu neyi değiştirir, fetocü polis olamaz mı ? sevil halka ateş açan kimse sucsuz mu gösterilecek. Darbe gecesi askerelere direnmeyin talimatı veren kaç tane polis vardı.