Bu bölümde, 15 Temmuz öncesi döneme bakacağız.
Çünkü darbe girişimi sonrası başlayan toplu tutuklama ve kolektif cezalandırma sürecinin listeleri daha önce hazırlanmıştı.
Kapo’ların doğuşu, ilk önce kendi teşkilatları içindeki listeleme ve tasfiyelerle başlıyor.
Geçmişte Cemaat içinde görevler alan Emniyetçilerden bazıları, sonraki cadı avının aktörlerinden oldu.
Cemaat’in sivil mahrem imamlarınca da teyid edilen bu bilgiler, bu yönde misyon üstlenmiş bir kadronun varlığını doğruluyor.
Bunlardan kimileri, artık Cemaat’in bu ülke için zararlı bir yapıya dönüştüğünü ve önünün kesilmesi gerektiğini düşünenlerdi. Yani kendilerince bunu bir mücadele olarak görenlerin varlığını gözden kaçırmamak gerekir.
Fakat tamamen menfaatleri gereği pozisyon değiştirmiş olanların ve yaptıkları kötülükleri perdelemek için bu şekilde ilkeleri varmış gibi bir süs verenlerin varlığı da net.
Bir açıdan bakıldığında ‘Kapo’ olarak nitelenemeyecek kişilerdir belki ama nihayetinde işin hukuksuzluğa ve keyfiliğe dönmesi, sayısız insan hakkı ihlaline yol açması ve toplu cezalandırma uygulamalarına ön ayak olması nedeniyle sonraki ‘AK Kapo’lar’ sürecinin başlangıcını bu isimler teşkil etmiş olabilir.
Bu sebeple de çerçeveye dahil edilmeleri abes görünmüyor.
****
Bu kapsamda zikredilecek belki de en ilginç isim, Erdoğan Sakal.
Geçmişte Cemaat içinde ‘imamlık’ yapacak kadar Hareket’in içindeydi. Cemaat’in Emniyet ayağında vazifeler ifa etti. Kimi grupların ‘abiliğini’ yaptı. Cemaat’e çok sayıda adam kazandırdığı anlatılıyor.
Şu an Emniyet teşkilatında değil.
TBMM Protokol Başkan Yardımcısı iken KHK ile ihraç edildi.
Hem eski bir Cemaat gönüllüsü olup hem de sonrasında Cemaat’le mücadelenin sembol isimlerinden biri haline gelmişti. Buna rağmen ilk KHK’lardan birinde ihraç oldu.
Çünkü devlet içindeki gruplar arası mücadelenin bir yerindeydi.
****
Zeki, hitabeti güçlü, etkileyici bir karakter olarak tarif ediliyor.
Sıradışı bir profil.
Cemaat’ten uzaklaşma nedenininse Hanefi Avcı olduğu tahmin ediliyor.
Çünkü Erdoğan Sakal, eski Emniyet İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı ve KOM Daire Başkanı Hanefi Avcı’nın özel kalem müdürlüğünü yapmıştı.
Ulaştığım bilgilere göre ilişki şöyle başlıyor: Avcı’nın Cemaat’e yakın olduğu dönemlerde Erdoğan Sakal da istihbarata meraklı bir polis olarak topladığı bazı bilgileri ona aktarıyor. Bu sayede dikkat çeken ve göze giren Sakal, Hanefi Avcı ile özel bir hukuk geliştiriyor.
Avcı, 2003 yılında KOM Daire Başkanı olunca Erdoğan Sakal’ı da özel kalem müdürü yapıyor.
Sonraki süreçte Cemaat’le Hanefi Avcı’nın arası açılınca o da tercihini Avcı’dan yana kullanıyor.
Ancak daha sonra Avcı’yı da aşacak şekilde ilişkiler geliştiriyor ve daha etkili bir çevre oluşturuyor.
2007 yılında Emniyet’ten ayrılıp sivil memur olarak Meclis’e geçiyor ve TBMM Dış İlişkiler ve Protokol Daire Başkan Yardımcısı oluyor.
****
Zamanla Cemaat geçmişini geride bırakan Sakal, seküler bir hayat tarzı seçiyor.
Teşkilat içinden olduğu kadar siyaset, bürokrasi ve medya dünyasından da üst düzey ilişkiler kuruyor.
Fakat bir eli daima Emniyet içerisindedir. Onun etkisi ile hareket eden müdürlerin olduğu öne sürülüyor. Bu bölümde onlardan bazılarını sıralayacağım.
Erdoğan Sakal’ın bu ekibi yönlendirdiği iddia ediliyor.
Sakal, Cemaat’ten uzaklaşıp eski ‘Emniyet İmamı’ Kemalettin Özdemir’le ve Hanefi Avcı ile hareket edince Cemaat’in mahrem yapılanmasının da hedefine oturuyor.
Bir ara telefonlarının dinlendiği öne sürülüyor.
Nitekim 17-25 Aralık sonrası başlayan ‘usulsüz dinleme’ davalarından birinde o da şikayetçi olmuştu.
****
İşte o Erdoğan Sakal, 17-25 sürecinin ardından Cemaat’in toptan tasfiyesi için merkezi rol oynadı.
Dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala ve müsteşarı Sebahattin Öztürk’le çok yakın olduğu ve hatta onlara ‘Cemaat nasıl çökertilir?’ konusunda rehberlik yaptığı öne sürülüyor.
81 il emniyet müdürünün 71’inin Cemaatçi olduğunu söyleyen, bu bilgiyi dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala’ya veren ve Ala’nın da bu yönde beyanlarda bulunmasını sağlayan kişinin o olduğu iddiaları var.
Dolayısıyla 17-25 ile 15 Temmuz arası dönemde son derece aktifti. Cemaat kadrolarına ciddi tahribatlar yaptı.
Cemaat’in eski ‘Emniyet İmamı’ Kemalettin Özdemir’in ifadesinin alınmasında ve Bank Asya’ya el konmasında da çok aktif rol oynadığı bilgileri var.
Özdemir’in ifadesinin alınması, Cemaat kadrolarına yönelik toplu tasfiyelerde önemli bir eşikti. Bunu, Erdoğan Sakal’ın organize ettiği belirtiliyor.
****
Bir ara kendisine Kamu Güvenliği Müsteşar Yardımcılığı vaat edildiği ama yerine getirilmediği gibi detay bilgiler de mevcut.
15 Temmuz sonrasında Eski Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Harun Kodalak ile Hanefi Avcı arasındaki sürtüşmede o da hedef konumuna düştü.
TBMM Protokol Başkan Yardımcısı iken bir istihbarat raporu ile KHK’ya dahil edildi ve ihraç edildi.
Bir zamanlar sıkı Cemaatçi olup daha sonra Cemaat’le mücadelenin gizli beyinlerinden olan Sakal’ın devlete verdiği bilgiler, 15 Temmuz sonrası da kullanıldı.
Cemaat’in derin mahrem yapılanmasının tam göbeğinde yer alan Gazeteci Tuncay Opçin’in 2015 yılında attığı, “Hanefi Avcı‘nın özel kalem müdürü Erdoğan Sakal telefon kayıtlarımdan kimler çıkacağını iyi bilir. En çok aradığım kendisiydi” şeklindeki twit, serüvenini gayet iyi özetliyor.
****
Erdoğan Sakal’la birlikte hareket eden bir diğer eski Cemaat sempatizanı polis, şu an Ağrı Emniyet Müdürü olan Nihat Özen.
Öğrencilik yıllarında Cemaat evlerine gelip gittiği biliniyor. Meslek hayatında da Cemaat bağlantısının avantajlarını kullandığı, Cemaat kontenjanından bazı görevler aldığı ileri sürülüyor.
Kariyerinin büyük çoğunluğu istihbaratta geçti.
Bir tarihte Cemaat’le yol ayrılığı yaşadıktan sonra tam tersi yönde tasfiye çalışmalarında görev aldı.
2013 yılında Emniyet İstihbarat Daire Başkanı olan Engin Dinç’in ekibinde o da vardı. Dinç’in altında şube müdürlüğü yaptı.
Cemaat’e yakın polislerin tasfiyesi ve listelerin oluşturulmasında payının büyük olduğu ifade ediliyor.
17-25 Aralık sürecinin İçişleri Bakanı Efkan Ala ile yakın çalıştığı, 15 Temmuz sonrası da Süleyman Soylu, Ankara İl Emniyet Müdürü Servet Yılmaz ve İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Ömer Faruk Ataş’la hareket ettiği belirtiliyor.
Özen aynı zamanda 15 Temmuz sonrasının işkencecileri arasında sayılıyor.
****
15 Temmuz öncesinin KOM Dairesi Başkan Yardımcıları Şakir Engin Korkmaz ve Soner Yıldırım da bu ekip arasında zikredilenlerden.
Şu anda Bartın Emniyet Müdürü olan Şakir Engin Korkmaz, 15 Temmuz sonrası işkence ve kötü muamelelerle anılıyor.
Geçmişte Cemaat’le iltisaklı isimler arasında gösterilen Korkmaz’ın, eskiden Cemaat’te çok aktif olduğu ve teşkilat içinde sorumlu ‘abi’lerden biri yapıldığı gibi bilgiler mevcut.
Ben bu noktada bazı şahitliklere ulaştım ve beyanları dinledim. Kendisinin eski bir Cemaat abisi olduğu noktasında tanıklıklar var.
Buna rağmen şu anda il emniyet müdürlüğü yapıyor.
Bunda etkili olan iki önemli faktör gösteriliyor.
Birincisi; 15 Temmuz öncesi Hanefi Avcı, Erdoğan Sakal, Nihat Özen, Soner Yıldırım gibi isimlerle ortak hareket etmesi.
İkincisi; 15 Temmuz sonrasında Süleyman Soylu ve ekibine yanaşması.
Şakir Engin Korkmaz, son yaptığı bir açıklamada, “Cemaat’le mücadeledeki hassasiyetin kaybolmadan baştaki gibi kararlılıkla devam etmesi gerektiğini, örgütün B planı dâhilinde çok önceden başka kimliklerle başka yerlere sızdığını, bunları deşifre etmenin ve devleti tamamen temizleyip sıfırlamanın zaman alacağını” söyledi.
17-25 Aralık, Kozmik Oda ve 15 Temmuz gibi kritik soruşturmaları yürüten ekiplerin başındaki müdürlerden biri olduğunu hatırlatan Korkmaz, “Emniyet teşkilatı tam olarak temizlendi mi?” sorusuna da şu karşılığı verdi: “En kolay bizim teşkilatta ayıklama yapıldı. Çünkü bu örgüt, 300 bin emniyet mensubunu ‘bunlar bizdendir, şunlar değildir’ diye fişlemiş. Bu kayıtlar ele geçti ve bu isimler için gerekenler yapıldı.”
Korkmaz bu noktada haklıydı. İsimlerin belirlenmesinde Cemaat’in Emniyet’e bakan sivil mahrem imamlarından ele geçirilen isim listeleri kadar eskiden Cemaat’in içinde olup da 17-25 sonrası AKP ile çalışmaya başlayan emniyet mensuplarının da rolü vardı.
Bilhassa 15 Temmuz öncesi fişlemelerde katkıları azımsanamayacak ölçüdeydi. Bunlar arasında Korkmaz’ın kendisi de vardı.
****
Bir diğer isim de, yukarıda işaret edildiği gibi, Soner Yıldırım’dı.
Onun da Cemaat evlerine gelip gitmişliği var. Geçmişte sohbetlere katıldığı ve ‘mübarek bir Hizmet mensubu’ olduğu söyleniyor.
15 Temmuz’dan kısa bir süre önce “Milli Damar örgütü, devleti ele geçirdi” çıkışı yapan ve bu konuda ifade veren Hanefi Avcı, tanık olarak bazı isimler vermişti. Bunlar arasında Nihat Özen`in yanı sıra KOM Daire Başkanlığı Şube Müdürü Soner Yıldırım da vardı.
Yıldırım, Kemalettin Özdemir’in ifadesinin alınması ve bu doğrultuda operasyonlara girişilmesini organize edenler arasındaydı.
Erdoğan Sakal ve Nihat Özen gibi isimlerle Bank Asya’ya el konmasında onun da aktif rol aldığı öne sürülüyor.
2020 yılında hayatını kaybeden, bir zamanların has Cemaat sempatizanlarından, eski BDDK üyesi Haluk Tözüm’ün de bu ekiple hareket ettiği biliniyor. Tözüm, Banka’ya el konması için canla başla mücadele etmişti. Arkasındaki gücün de Emniyet’teki bu kadro olduğu yönünde bilgiler söz konusu. Özellikle Soner Yıldırım’ın ona baskı yaptığı ve kendisini yönlendirdiği iddiaları mevcut.
Hanefi Avcı, “milli damar“la ilgili ifadesinde Tözüm`ü de tanıklar arasına yazdırmıştı.
Fakat Tözüm de tıpkı Erdoğan Sakal gibi bir KHK ile ihraç edilmişti. 2020 yılında da koronavirüs nedeniyle hayatını kaybetti.
Soner Yıldırım ise şu anda 1. Sınıf Emniyet Müdürü ama polis başmüfettişi olarak pasif görevde.
****
Onun gibi Polis Başmüfettişi olan 1. Sınıf Emniyet Müdürü İzzet Güner de bu kategoride ele alınacak müdürlerden biri.
Onun da geçmişte Cemaat’le bağları güçlüydü. Sohbetlere gelip gittiği bildiriliyor.
Zikrettiğimiz diğer müdürler gibi onun da meslek hayatı genelde istihbaratta geçti.
Tıpkı yukarıda sıralanan isimler gibi o da 17-25 sürecinde hükümetten yana saf tuttu.
Fakat onun bu tercihinde asıl olarak bir gizli kasetin rol oynadığı öne sürülüyor.
Bir polis memuru ile seks kasetinin olduğu ve bu kasetin kendisine karşı şantaj amaçlı kullanıldığı iddiaları dillerde.
Bu sayede onun da fişlemelerde yer aldığı ve 17-25 sonrası İstihbarat Daire’deki bir çok operasyonda imzasının olduğu belirtiliyor.
****
Bu kategoride ismini anmadan geçemeyeceğimiz bir diğer müdür, Edip Vural.
Bir zamanlar Cemaat’te ev imamlığı yapmış, bir alt devresi olan 97’lilere ‘abilik’ yapmış, “beş-beşlik” şakirtlerdendi.
“Sohbet yapan, çetele takip eden, mübarek bir tipti,” deniyor onun için.
Polis koleji çıkışlı değil. Liseden sonra Akademi`ye geçenlerden.
Sonrasında istihbarat şubede yetişmiş ve kariyerini burada yapmış.
Onun da Cemaat’le kopuşu, bir ‘yasak aşk’ ilişkisine dayandırılıyor.
İddialara göre, İstanbul İstihbarat Şube’de organize suçlar bürosu amiriyken özel kalemdeki evli bir kadın personelle ilişkisi oluyor. Bu ilişki açığa çıkınca dönemin Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler tarafından uzaklaştırılıyor ve Tunceli İstihbarat Şube’ye sürülüyor.
Vural, gerek ilişkisinin deşifre edilmesi gerekse de bu tayinden Cemaat’i sorumlu tutarak karşıt cepheye geçiyor.
Kopuş hikâyesi böyle.
Burada Cemaat’in gerçekten bir rolü olmuş mudur diye araştırdım. Aldığım cevap; “O kadar göstere göstere, milletin gözüne soka soka yapıyordu ki, zaten bu ilişkiyi şubede bilmeyen kalmamıştı,” şeklinde.
Nihayetinde bu olaydan sonra Cemaat’e düşman olan Edip Vural, 17-25 sürecinde AKP yönetimi ile işbirliği yaptı.
Kabiliyetli, çalışkan ve iyi bir polis olarak tanınıyor.
Bunun keşfedilmesi ile beraber Cemaat’e yönelik anti kampanyada ondan azami ölçüde istifa ediliyor.
Örneğin MİT Tırları olayını en iyi bilenlerden birisi. MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a bu konuda geniş kapsamlı bir sunum yapıyor. İstihbarat mantığını çok iyi bilen bir polis olarak ankesörden yapılan ihbar, bu ihbarı kimin yaptığı, kamera kayıtlarının tespiti ve olayın arka planını çalışarak MİT’i brife ediyor. Sonrasında da bunu operasyona çeviriyor.
Onun için, “Hanefi Avcı’nın küçük kopyası gibidir,” deniyor.
Bu operasyon sonrası göze giren Vural, iktidar tarafından pasif bulunan İstanbul İstihbarat Müdürü Ahmet Arıcan’ın yerine getiriliyor.
Cemaat’le bağlantılı polislere yapılan operasyonları hep o organize ediyor. Arkadaki asıl beyin o.
Cemaat’in içini çok iyi bildiğinden, bu kadrolara ciddi zarar veriyor.
Yandaş medyada, “FETÖ düşmanı polisler” arasında sayılacak kadar da bu süreçte öne çıkıyor.
Fakat daha sonra kullanılıp kenara atılıyor.
Bir ara İnterpol Şube Müdürü olan Vural, en son Ankara Elmalı Polis Okulu’na pasif görevle tayin edildi.
Bu dizinin 1. bölümünde anlattığımız istihbarattan sorumlu İstanbul İl Emniyet Müdür Yardımcısı Ömer Faruk Ataş’la güçlü diyaloglarının olduğu da sır değil.
Bu da gayet doğal, çünkü Edip Vural İstanbul İstihbarat Müdürü iken Ataş da onun yardımcısıydı.
Kişisel ilişkileri devam etmekle beraber Vural şu anda Süleyman Soylu’nun halkası içerisinde değil.
-DEVAM EDECEK-