Senin için “Zürriyetsiz”, “Aile, çocuk nedir bilmez” diyordu Erdoğan, ama bu haksızlıktı, sen bir çocuk nasıl da ister bir ‘püskevit’i, çok iyi biliyordun. “Baba, benim niye bir püskevitim yok” diye ciğerinden gele gele figan ettiğinde, evet bazı haylazlar eğlenmişti belki ama, siyasi arenada bak nasıl da karşılık buldu. Ve bak şu kaderin işine ki, bugün bir çocuk gibi elinden püskevit aldığın adam, sana dün “Ebter” diyen adamdı. Önemli mi senin için? Hayır. Hem bak, artık senin de bir püskevitin olacak. Saray’larda koltuklara oturacaksın. Hem bakarsın seni yardımcısı yapar.
***
Daha önce de demiştim, Erdoğan’ın çelişkileri üzerinden bir muhalefet geliştirmek artık anlamını yitirdi. Çünkü daha önce söylediğinin yüz seksen derece tersini yapmadığı tek ama tek bir başlık bile kalmadı. Artık buna sen de dahilsin Devlet Bahçeli. Tükürdüğünü yalama konusunda en radikal ve en başarılı iki siyasetçinin ittifakına şahit olacağız bundan sonra. Yeni ortağının eski danışmanı Aydın Ünal, senin için 16 Ağustos 2015 tarihinde, “Ağzından köpükler saçarak konuşan siyasetin zavallısı Devlet Bahçeli için, bütün o köpükleri itinayla yalayacağı yeni bir süreç başlıyor. Devlet Bahçeli’yi önümüzdeki günlerde Sn Cumhurbaşkanı ve ailesine ettiği tüm hakaretlerden dolayı bin pişman göreceğiz. Evet, zavallılık…” diye tweet atmıştı. Kendisini haklı çıkarmadaki hızın ve isabetin doğrusu şaşırtıcı.
***
Hani bazen safça sorarız ya, “Nasıl içlerine sindirebiliyorlar yahu?” diye… Hakikaten insan her seferinde şaşırıyor. Şöyle bir arşivimi karıştırdığımda neler çıkmıyor ki karşıma…
17 Aralık yolsuzluk operasyonunun yapıldığı gün bir yazılı açıklama yapmışsın mesela. Bu operasyonun ‘cemaat-hükümet çekişmesi’ olarak nitelenemeyeceğine vurgu yaparak şöyle demişsin:
“Söz konusu hukuki süreci yıpratmak, sulandırmak ve rotasından saptırmak amacıyla gündemde sıcaklığını koruyan siyasi bir kutuplaşmaya, malum anlaşmazlığa ve sözde rövanşist bir çıkışa bağlamak en azından pişkinlik ve utanmazlık örneğidir. Meseleyi ‘Hükümet-Cemaat’ çekişmesine hapsetmek, yolsuzluklarla ilgili soruşturmayı zamanlama itibariyle manidar bulup yakın geçmişteki iktidar tasarruflarına misilleme olarak yorumlamak son derece maksatlı, son derece kasti ve oldukça da akıl dışıdır. Yolsuzlukları örtbas etmeye, milli irade dolandırıcılığıyla akılları karıştırmaya ve siyaset cambazlığıyla günahları örtmeye hiç kimse, hele ki Başbakan Erdoğan asla kalkışmamalıdır.”
29 Mart 2014 tarihli MHP grup toplantısında ettiğin şu lafların yarısını söyleyenler bugün hapiste:
“Rüşvetçiler, hırsızlar, soygun çeteleri cezaevinden çıkarılmıştır. Hain, casus, ajan, paralel yapılanma, örgüt, maşa, kaset montajcıları, takiyeci, haşhaşi, virüs, sülük, vaiz lobisi, kan lobisi, faiz lobisi diyerek hedef saptırmaktadır. Tam 102 gündür, ‘itibar suikastçıları, dindar kisvesine bürünmüş iftiracılar, milli irade hırsızları, yalancı peygamberler, içi boş alim müsveddeleri’ beyanlarıyla akılları karıştırmaktadır. Başbakan Erdoğan, gerçekleri boğmak için ananas polemiğine girmiştir. Rüşvetin üzerini örtmek için tesbihlerin gelip gittiğinden bahsetmiştir. Başbakan, hedef yaptığı grupların inlerine gireceğiz derken yolsuzluk ininde kendisinin saklandığını gözlerden uzak tutmaya kalkışmıştır.”
Aynı konuşmada, Dışişleri’ndeki dinleme iddiaları için de “Başbakan ve zihniyeti bu konuyu cemaatin üzerine yıkmakla kendisini aklayamayacaktır. Bu çaptaki bir dinlemeyi cemaatin üzerine yıkmak, akla hakarettir” diyordun.
***
26 Şubat 2014’te yaptığın bir başka açıklamada, Yüce Divan’a gitmesi gereken bir adamın artık Cumhurbaşkanı olamayacağını ilan etmiştin. “Artık AK Parti’nin siyasal ömrü tükenmiştir. Bir evde 2.2 katrilyon lira çoluğu ile çocuğu ile kardeşleri ile paylaşılmış paraların konuşulduğu bir yerde, başbakan olarak kalması dahi düşünülemeyecek bir kişinin 28 Ağustos’ta cumhurbaşkanı olması mümkün müdür?” diye soruyordun. Şimdi bırak cumhurbaşkanını, başkan olsun diye kendini yanına yamama derdindesin.
Yine aynı açıklamada bir hesap yapıyordun. Erdoğan’ın 1 günde sıfırladığı iddia edilen 1 milyar doların ne kadar yar kaplayacağıyla ilgili. Hani bugün diyorlar ya “Siz ya sayı saymayı bilmiyorsunuz ya da dayak yememişsiniz” diye… Bu hesabı senden bir daha dinleyelim Sayın Bahçeli: “Bu 1 milyar doları 25 metrekarelik bir evin içine koysanız ağzına kadar dolduruyor, dolar olarak. Böyle bir şeyi, bir gecede hava kararsın da dağıtın. Bu memleket haramın üzerine kurulmadı.”
Operasyonla ilgili olarak Cemaatin suçlanmasına bir kez daha tepki gösteriyor ve şunları söylüyordun: “Başbakan’ın değişik adreslere gizlenmiş 2.2 katrilyon tutarındaki kirli paranın tamamen sıfırlanmasını ısrarla ve aceleyle oğlundan istediği anlaşılmıştır. Başbakan telefon görüşmesini montaj diyerek savuşturacağını aklından çıkarmalı, paralel saldırı diyerek yakayı kurtaracağını hiç düşünmemelidir.”
22 Nisan 2014’teki konuşmanda da “Merak ediyoruz, İran’lı şarlatan, gazete ve ekrana çıkmadan önce kısıklıda başbakan nezaretinde bir prova yapmış ve sonra da birlikte selfie pozu vermişler midir?” diye soruyordun.
Bunun haricinde 17-25 Aralık’ı yolsuzluk haftası mı ilan etmedin, Erdoğan’a “17-25 Aralık Elebaşısı” diye mi hitap etmedin, “Ha Sisi he Erdoğan” mı demedin… Ne Erdoğan’ın PKK taşeronluğu ne Kandil uşaklığı kaldı söylenmedik.
***
Neyse, İsmail Hakkı Karadayı paşam yeniden gündem yaptı, ‘Dünün güneşi ile bugünün çamaşırı kurutulmaz’, malum.
Artık AKP’nin sırtında seçime giriyorsun. Daha önce AKP-MHP ilişkisini köpekbalığı-remora besin ortakçılığına benzetmiştim. Yeni ittifak anlaşmanıza göre ittifakın oy oranı yüzde 10’u geçtiğinde, katılan partiler barajı geçmiş sayılacakmış. Köpekbalığı, remorasını sırtına alıp götürecekmiş yani. AKP barajı geçtiği için MHP de geçmiş sayılacakmış. Bu asalak, simbiyotik ilişkiyi de ülkücü ülkücü sindirip milliyetçi milliyetçi yaşayıp gideceksiniz. Büyük büyük laflar edecek “erkekliği” de kimseye bırakmayacaksınız.
***
Erdoğan daha önce “Eyy benim MHP’ye gönül vermiş kardeşlerim. Bu zat size layık değil. Siz de ona layık değilsiniz. Bunlardan bir şey olmaz” diye sesleniyordu MHP tabanına. Baktı olmayacak, bizzat kendi uhdesine aldı artık iki koltuğu da. Sense şimdi zat-ı şahanelerini yıldıza benzetmektesin. Kuracağınız yeni başkanlık sistemini ‘ay-yıldız’ olarak isimlendirip, “Yıldız Cumhurbaşkanı, hilal şeklindeki Ay ise Meclis’tir” deme beladetine kadar yuvarlanmışsın. Yani vermişsin hilali, almışsın Bilal’i… Böylece artık senin de bir ‘evladın’ olmuş oldu. İttifakın meyveleri işte…
Bir de kalkmış başkaları için diyorsun ki, “Bunlar eski Mısır’da yaşasalar Hz. Musa’ya karşı Firavun’la birleşirlerdi. Bunlar Kerbela’da olsalar Yezid’in yanında saf tutarlardı.”
Kendi yaptığını başkalarına etiketleme konusunda çok mahir bir liderimiz vardı zaten halihazırda. İttifak sadece seçimlerle sınırlı değil demek ki. Tam bir benzeşme, türdeş olma, dönüşme hali ile karşı karşıyayız. Hayvan Çiftliği’nin finalindeki yemek masası sahnesi gibi… Gerçi orada püskevit yemiyorlardı ama olsun, sen de bu ittifaka, yerli ve milli malı haftası süsüyle, elinde bir püskevitle katılırsın olur biter.
TR7/24