Avrupa Parlamentosu’nun (AP) Türkiye ile üyelik müzakerelerini askıya alma kararı, beklendiği gibi AKP’den “Bizim açımızdan değersiz, hükümsüz, itibarsız bir karardır” tepkisi aldı. Kimse “Avrupa Parlamentosu’nun kararı bizi çok üzmüştür. Eğer demokrasi karnemizde, insan hakları, hukukun üstünlüğü, ifade ve basın hürriyetinde eksiklerimiz varsa en kısa zamanda bunları gidereceğiz.” şeklinde bir açıklama beklemiyordu zaten.
Bu seferki “Bizi bağlamaz” efelenmesinin sahibi, eski bir AB Bakanı olan AKP Sözcüsü Ömer Çelik. Oysa neye kızıyor anlamadım. Kendisi 20 gün önce tam da bu çağrıyı yapmamış mıydı AB’ye? Bugün AP’nin askıya almayı onayladığı üyelik müzakereleri, AB ile yürütülmüyor mu? Ömer Çelik, AB yetkililerinin Mısır’daki AB-Arap Birliği Zirvesi’ne katılarak diktatöre destek verdiğini ve meşrulaştırdığını söylüyordu. AB’yi kendi içinde tutarlı olmaya ve bu tür ülkelerle arasına mesafe koymaya çağırıyordu.
Ömer Çelik, 25 Şubat’ta düzenlediği basın toplantısında, AB’yi şu sözlerle eleştiriyordu: “Bugün ortaya çıkan bu tablonun Avrupa Birliği’nin insan hakları konusunda en çok konuşan liderlerinin, Avrupa Komisyonu Başkanı’nın, AB Konseyi Başkanı Tusk’ın orada olması ve bu görüntüyü vermesi kuşkusuz utanç verici bir tablo ortaya çıkarıyor. Dünyanın her tarafında çeşitli sebeplerle kara para akışıyla ilgili, diğer konularla ilgili, mali konularla ilgili hızlı ve güçlü yaptırımlara imza atanların gencecik insanlar idamlarla kırılırken, haksız yere öldürülürken, bir katliamla karşı karşıya iken sesini çıkarmamaları son derece anlamlıdır. Şunun da unutulmaması gerekiyor esasında, AB’nin sesinin gücü bir siyasi birlik olmasından kaynaklanıyor. Avrupa Ekonomik Topluluğu iken ekonomik gücü olan AB, birtakım siyasi değerlere evrilerek bu gücünü siyasi güce dönüştürdü. Bugün ise siyasi açıdan tutarlılık beklemek, AB’den güçlü bir yaklaşım beklemek maalesef mümkün gözükmüyor. Tamamen kendi çıkarlarına göre insan haklarını, hukuk devletini, demokrasiyi bir manivela gibi kullanan yaklaşımlara maalesef son birkaç yıldır imza atıyorlar. Umarız bu yaklaşımlarından vazgeçerler. Yoksa herhangi bir siyasi değerler bakımından ciddiye alınan birlik olmaktan iyice uzaklaşacaklar, tamamen ekonomik gücü yüzünden dikkate alınan bir birlik durumuna dönüşecekler ve bu kadar zamandır ilerledikleri yol da boşa çıkmış olacak. Bugünkü görüntü maalesef herkesin içini acıtan bir görüntü. AB’nin bundan sonra insan hakları, hukuk devleti konusundaki söyleyeceği sözleri de anlamsızlaştıran bir görüntü. Avrupa’daki ve dünyanın her tarafındaki demokratlara, hukuka, insan haklarına inananlara bir kere daha Mısır konusunda hassas olmaları yönünde çağrı yapıyoruz.”
AP TAM DA ÖMER ÇELİK’İN ÇAĞRISINA UYGUN DAVRANDI
AP, eski AB Bakanı Ömer Çelik’i dinlemiş olmalı. Çelik’in ikaz ettiği gibi; insan hakları ve hukuk devleti konusunda söyleyecekleri sözleri anlamsızlaştırmamak için Türkiye’ye böyle bir fatura kesmiş olmalılar. Türkiye’deki demokratlara, hukuka, insan haklarına inanlara karşı hassas olmaya karar vermiş olmalılar. Çünkü AB yetkilileri, uzun süredir Erdoğan rejimini meşrulaştırmakla, insan hakları ihlallerine sessiz kalmakla, demokrasiye sahip çıkmamakla, hukukun çiğnenmesine göz yummakla eleştiriliyordu.
İdamlar haricinde (şimdilik), Mısır için söylediklerinin aynısı kendi ülkesi için de geçerli olan Ömer Çelik’in, Avrupa Parlamentosu’ndan gelen bu karara neden tepki gösterdiğini anlamak mümkün değil. Mülteci sorunu nedeniyle Erdoğan’ın bütün haydutluklarına göz yummak da bir yere kadar. Ki aslında Avrupa az bile yapıyor. Malesef olan bütün bir ülkeye oluyor. Yarınlarına oluyor.
Asıl AB’nin şimdiye kadarki sessizliği, AİHM’in çifte standardı, imzalanan ekonomik anlaşmalar, alışverişler Avrupa’nın güvenirliğine gölge düşürüyordu. Sokaklardan siyah minibüsle insanların kaçırıldığı, savcıların önünde işkencenlerin yapıldığı, Erdoğan’a muhalefet edenin hapse atıldığı ya da atılmakla tehdit edildiği, hukukun çöpe atıldığı, yandaşlara ayrı hukukun işletildiği, Cumhurbaşkanı’nın “AİHM kararları bizi bağlamaz” dediği, Anayasa’yı tanımadığını ilan ettiği, medyanın tamamen Saray borazanı haline getirildiği bir ülkeye AB fazlasıyla kredi verdi zaten.