15 Temmuz, sabah 10.00’da yazdığım yazı

“(…) Aldığım bilgilere göre, kod adı Namık olan ve cemaatin mahrem yapılanması içerisinde üst düzey bir görevde bulunduğunu öğrendiğim A.Ö., korkunç bir plan içerisinde. Sık sık Pensilvanya’ya giderek Fethullah Gülen ile görüştüğü öne sürülen A.Ö.’nün, son olarak geçtiğimiz pazartesi günü ABD’ye gidip dün döndüğü iddia ediliyor.

Cemaat içerisinden adını açıklamak istemeyen bazı üst düzey isimler, ‘A.Ö.’nün, MİT’e angaje olduğu ve biri işadamı olmak üzere bir kaç siville birlikte Hizmet’i bir darbenin içine çekmeye çalıştığını düşünüyoruz’ iddiasında bulunuyor.

Diğer yandan bazı askeri kaynaklardan elde ettiğim bilgilere göre, önümüzdeki bu bir kaç gün içinde sahnelenecek darbe kalkışması, akşam 22.00 sularında İstanbul Boğaz Köprüsü’nün bir ayağı trafiğe kapatılarak başlatılacak. Aynı saatlerde bazı kuvvet komutanları derdest edilerek Akıncı Üssü’ne götürülecek. A.Ö.’nün altında görev yapan ve cemaatin imamı olduğu ileri sürülen bazı sivillerin de Akıncı Üssü’ne giderek darbenin merkez üssünde gelişmelere vaziyet edeceği ileri sürülüyor.

Diğer taraftan, devletin zirvelerinde de ilginç gelişmeler yaşanıyor. Dün Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda çok ilginç bir tören yapıldı. Normalde 15 Temmuz 2016 tarihinde, yani bugün yapılması planlanan Özel Kuvvetler İhtisas Kursu (OKİK) mezuniyet töreni, dün icra edildi. Bilinmeyen bir nedenle törenin bir gün önceye çekilmesi, dikkat çekici. Soru işaretlerini daha da artıran bir diğer gelişme ise yine bugün yapılacağı ilan edilen paraşütle atlama programının da nedensizce iptal edilmesi.

Dünkü törenle ilgili çarpıcı detaylar bunlarla da sınırlı değil. Tören bittikten sonra Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler ve ÖKK Komutanı Zekai Aksakallı akşam yemeği yedi. Ardından ev sahibi olmasına rağmen (ÖKK, Genelkurmay 2. Başkanlığı’na bağlıdır) Yaşar Güler garnizondan ayrıldı. Akar ile Fidan yaklaşık 4 saat baş başa görüşme yaptı. Sonra da teamüllere aykırı bir şekilde Fidan halen orada olmasına rağmen Akar da garnizondan ayrılıp eve gitti. Sonrasında MİT Müsteşarı ile ÖKK Komutanı Aksakallı 1 saat baş başa yürüyüş yapıp bir şeyler konuştu.

Bütün bu gelişmeler neye işaret ediyor? İkisini bir arada değerlendirdiğimizde nasıl bir tablo ortaya çıkıyor? Gerek A.Ö.’nün ABD ziyaret trafiğinin sıklaşması gerek MİT-TSK cenahında yaşanan bu şüphe çekici hareketlilik, önümüzdeki günlerde hiç de istenmeyen kanlı bir takım olayların habercisi olabilir mi? Bir takım kirli hesaplar yapılırken binlerce insanın hayatının kararması ve Türkiye’de başkanlığa giden yolun açılması söz konusu olabilir.”

****

Böyle bir yazı elbette ki yazmadım. Yazmış olmayı isterdim.

Fakat farzedin ki 15 Temmuz 2016 günü saat 10.00 sularında kişisel bloğumda aynen bu şekilde bir kulis habere imza attım. O anda tepkiniz ne olurdu?

Şunlar mı mesela:

– “Bu kadar saçma bir plan olmaz. Çok basit bir kurgu. Birileri seni fena yanıltmış. Kullanılıyorsun, dikkat et!”

– “Sen nasıl gazetecisin, böyle bir darbe planı mı olur? Akşam saatinde köprü kapatılarak darbeye mi kalkışılır? Senaryoda boşluklar var. Hiç akla yatkın değil. Çok komik.”

– “Fitne çıkarmaya çalışıyorsun. Ne demek cemaat imamı darbe planı içerisinde? Ne demek Hocaefendi ile görüşüyor? Sen kime hizmet ediyorsun? Sen Hizmet insanını hiç tanımamışsın. 40 yıllık bir müspet hareketi, karıncayı bile incitmeyen insanlar için sen darbeye mi kalkışacak demek istiyorsun? Yuh olsun senin ham ervahına!”

– “Sana ve ipini elinde tutanlara sesleniyorum; bir yaşatma ideali olan Hizmet Hareketi asla bir darbeye yeltenmeyeceği gibi, içerisinden de tek bir insan böyle aptalca bir plana alet olmaz. Haydi başka kapıya! Boşa uğraşma, Hizmet’i bölemezsin!”

– “Paraya mı sıkıştın? Bir daireye, bir arabaya peylendiğin söyleniyor.”

****

Son yazdığım “‘Cezaevlerini kana bulayacak isyan planı son anda engellendi’ iddiası” ve “Hangi ihtimali tercih edersiniz?” başlıklı yazılar üzerine gelen yorumlardan bazıları böyleydi.

Sanki hiç 15 Temmuz olmamış gibi!…

Sanki bu kadar absürt, akla ve kurmay mantığa aykırı bir planla yüzlerce insan ölmemiş, binlercesi yaralanmamış ve milyonlarca insanın hayatı kararmamış gibi…

Sanki 15 Temmuz’da milyon tane boşluk yokmuş gibi…

Sanki bugün dünya istihbarat servisleri, “Cemaatin darbesi değil ama cemaatten birileri de ciddi olarak bu darbeye karışmış” demiyormuş gibi…

Sanki daha o gece tasfiyeler başlamamış ve “Allah’ın lütfu” darbe sayesinde başkanlığın yolu açılmamış gibi…

Sanki bütün bir cemaatin bir darbeye iştirak etmesi şartmış ve içinden bir grubun ‘cinayet mahallinde’ bulunması plan sahiplerine yetmiyormuş gibi…

****

15 Temmuz yüzünden hayatının ortasına meteor düşmüş, dünyası kararmış, zar zor kendini yurtdışına atıp hayatta kalma mücadelesi veren insan kalkıp diyor ki, “Böyle saçma kurgu mu olur? Buna inanmamızı mı bekliyorsun? Bir takım dedikoduları, rivayetleri Hizmet’e fitne sokmak için haber adı altında yazmaya utanmıyor musun?”

Ama sonra ne oluyor?

‘Yukarıdan’ bir açıklama gelince bir anda söylemler, düşünceler değişmeye başlıyor.

Büyük bir çoğunluğu tenzih ederim. Fakat aklın yerine ‘inancı’ (teolojik anlamda kullanmıyorum) yerleştirmiş, fikir üretmek yerine temrinleri seçmiş bir kitle de var ki insan gerçekten hayret ediyor.

****

Gülen Hareketi’nin resmi sözcüsü konumunda olan Alliance for Shared Values (AfSV- Ortak Değerler İçin İttifak) tarafından yapılan yazılı açıklamayı bir çok okuyucu ‘yazıların teyidi’ olarak yorumladı.

Bana göre de mevcut şartlar içerisinde yazılabilecek en dengeli metinle üstü kapalı bir teyid söz konusu.

Hizmet Hareketi’nin durduğu yeri, genel prensiplerini hatırlatan ve içinde önemli uyarılar da barındıran sağduyulu bir açıklama olmuş.

Belki başka şeyler de söylenebilir. Üzerinde bir çok değerlendirme yapılabilir.

Fakat hukukun bir av köpeğine döndürüldüğü, ‘cadı avı hukukunun’ geçerli olduğu, Nazizmi andıran kolektif cezalandırmanın gemi azıya alıp yürüdüğü vahşi bir süreçte insan, masumlara daha da zarar gelmesin diye dilini ısırıyor.

****

Bu açıklamaya rağmen, kapıyı tam kapatamam. Kesin hüküm vermem. Ola ki gerçek başka türlüdür. Bir gazeteci olarak kuşku duymaya, her türlü ihtimali değerlendirmeye, araştırmaya, doğrulamaya çalışmaya devam ederim.

Gazeteci taraf değildir.

Cephe değildir.

Birilerinin sözcüsü, tetikçisi veya temsilcisi de değildir.

Kamu yararına iş yapar.

Halka haber verir.

Ben burada insanları haberdar etmeye çalıştım.

Zaten 3 yıldır canı burnunda yaşayan ve muhtemel bir kumpasta tarihin ender gördüğü katliamlardan birine maruz kalacak mazlumları ikaz etmeye çalıştım.

Maalesef Ortadoğu’da kitleler, faturayı yanlışı yapana değil, yazana keserler. Oysa ki kol kırılıp yen içinde kalmalıdır. Ama bir felaketle karşılaşınca da “Neden zamanında yazmadın?” diye hesap soranlar da onlardır.

Sağlık olsun.

Sözlerime, çoklarının çok iyi hatırlayacağı, 4 yıl öncede kalmış ama nostalji olmasına gönlümün el vermediği şu sloganlarla son vereyim:

Herkes sussa Zaman susmaz!

Özgür basın susturulamaz!

Demokrasiden geriye dönüş yok!

ahmetdonmez.net\\\\\\\'e Patreon ile destek olun..
Become a patron at Patreon!

3 YORUMLAR

  1. Hakan Zafer’in “bi konuşalım” videolarındaki bazı dini yorumlarını çok eleştiriyorum, münekkid ilahiyatçıların ağzıyla konuştuğunu düşündüğüm zamanlar oluyor, sinirlenip videoyu kapattığım oluyor.. Lakin her hafta bir dost sesi duymak için yine onları izliyorum, ülkemdeki “lağım medyası”ndan bir nebze olsun kurtuluyorum. Yazdığım herhangi bir eleştirime kızıp da yayıncılığı bırakmasını istemem.

    Şu süreçte bazen Ekrem Dumanlı’ya, bazen Kerim Balcı’ya, bazen Tarık Toros’a, bazen İsmail Sezgin’e öfkelendiğim oluyor… Ama onların da yazmayı, konuşmayı, paylaşmayı bırakmasını istemem..

    İçinde bulunduğumuz ağır imtihan denge falan bırakmadı, her lafa alınıyoruz, her eleştiriye kırılıyoruz.. Sizin “eyvallahsız” gazeteciliğiniz de birilerine fazlaca batmış olabilir. Belki gelecekte yazacaklarınızla daha yoğun eleştiriler de alabilirsiniz.. Belki ben de saldırırım size bir yazınıza kızıp.. Ama lütfen siz bildiğiniz yolda yazmaya çizmeye anlatmaya devam edin.

    Gerçekler zamanla anlaşılır.

  2. Eleştiri kapılarının olması gereken yer ve zamanda yapılmasına müsaade etmeyenler bu yaşananların, zihni ve fikri değişimleri , eleştrileri uslüp ve usülü bahane etmeden açıktan açığa dinlemek durumunda olduğu dönemler yaşıyoruz.

    Açıktan açığa tv lerde demokrasi şovu yapanlar , zamanında başbakan uçaklarında baş köşede hava atanlar, bulunda medya başında insanlara zulmedip içeri düşünce maneviyat sömürenler, kendisini aklama adına videolar yayınlamakta, koca salonlarda bir futbolcu için oy isteyen sözde gazeteci büyükleri kafasına kuma gömmekte iken duygulara tercüman olmanızı hasret ve takdirle karşılıyorum.

    Kafasını kuma gömenler, kendi gestaposu içerisinde hain ve ahmakça planlar yapanlar sanırım zannediyorki bütün mesele iktidar da yer alan adam ve o gidince herşey yine eski düzen devam edecek. Anlamalılar ki , gönül veren insanlar mağdur ve mazlumların hakkını savunma , zalime karşı ayakta durma adına mücadele vermektedir, hizmeti koruma adına değil.

    Esas iktidar zaliminin devri bittiği zaman, hizmet gerçek bir hesaplaşmaya girecek, tabanın başını kaldırdığı zaman yukarıda kimleri görüyorsa hepsine tek tek hesap soracağı zaman olacaktır.

    Umarım yukarıdaki müktedirler bu hesaplaşma da tabanın asla affetmek gibi bir konusu olmayacağını da anlayabiliyorlardır.

    Saygı Sevgi ve Hürmetlerimle

CEVAP VER

Yorumlarınızı giriniz!
Buraya isminizi giriniz