Bu yazıda sizi 15 Temmuz akşamı saat 21.30 civarında yapılan enteresan mı enteresan bir telefon görüşmesine götüreceğim.
Önce tarafları tanıyalım: Arayan kişi Gölcük Donanma’da görevli Astsubay Hüseyin Gürler. Aranan ise AKP İstanbul Milletvekili Emekli Tümgeneral Şirin Ünal.
Yalnız bu konuşmanın detayına girmeden önce, tanışıklığın geçmişine ve olayların arka planına değinmemiz gerekiyor.
Muvazzaf bir astsubay, göreviyle hiç ilgisi olmayan, daha önce birlikte çalışmadığı, 2 ay öncesine kadar da hiç tanımadığı asker emeklisi bir milletvekilini neden o gece arayıp “Ne yapayım?” diye sorar?
Cevap için 15 Temmuz’dan 1 ay öncesine gitmemiz gerekiyor. Yani, Hüseyin Gürler’in darbeyi ihbar ettiği tarihe…
Astsubay Gürler, darbe girişiminden 46 gün sonra, 1 Eylül 2016 tarihinde Ankara Emniyeti Terörle Mücadele Şubesi’ne bir ifade verdi. Bu ifadede, darbe hazırlığını aylar önce öğrendiğini ve buna ilişkin bütün bilgi ve belgeleri Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a ulaştırdığını beyan etti.
Gürler, Ankara GATA’da görev yapan Tabip Binbaşı Eray Serdar Yurdakul, AKP İstanbul Milletvekili Emekli Tümgeneral Şirin Ünal ve Yeni Şafak’ın imtiyaz sahibi Ahmet Albayrak’la görüşerek bu bilgileri paylaştığını, Binbaşı Yurdakul’un da belgeleri 11 Haziran 2016 tarihinde İstanbul Topkapı Sarayı’nda Cumhurbaşkanı Erdoğan’a arz ettiğini belirtiyor.
Tarihe dikkat edelim: Darbe girişiminden yaklaşık 1 ay önce.
ŞİRİN ÜNAL O GÜN GENELKURMAY’DA NE YAPIYORDU?
Gelelim Şirin Ünal’a…
15 Temmuz günü Genelkurmay’daydı. “Bakın burası çok önemli!” AKP Milletvekili Emekli Tümgeneral Şirin Ünal, 15 Temmuz günü Genelkurmay karargâhındaydı. “Olabilir” demeyin. Çünkü başka tuhaflıklar da var.
Adım adım gidelim.
Genelkurmay çatı iddianamesine göre saat 14.00 sularında başkanlık binasına gelen Ünal, Saat 16.00’da binadan ayrılırken Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, “Nizamiyeleri kapatın, Şirin Ünal geri gelsin” diyerek onu tekrar çağırtıyor ve önemli bir görüşme daha yapıyor.
Hüseyin Gürler’in ifadesine göre bir aydan fazla bir zamandır darbe hazırlığından haberdar olan Şirin Ünal, o gün Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’la ne görüştü, bilmiyoruz.
Burada esrarengiz olan şu ki, Akar görüşmenin hemen ardından Şirin Ünal’ın ziyaretini kayıt defterinden sildiriyor. Savcılığa verdiği ifadesinde de bu ziyaretten hiç bahsetmiyor.
Biz bunları, eski Genelkurmay Özel Kalem İşlem Subayı Mehmet Akçara’nın ifadesinden öğreniyoruz. Hulusi Akar, ziyareti Genelkurmay kayıt defterinden Akçara’ya sildirmişti.
Nedense Şirin Ünal da bu ziyareti gizleme ihtiyacı hissetti. O günkü güvenlik kamera görüntülerinin medyaya yansıması üzerine öfkelenen AKP’li Şirin Ünal, bundan iddianameyi hazırlayan savcıyı sorumlu tutarak, “Savcı halt etmiş” diye sinirle telefonu kapatıyordu.
Sinirlenmekte haklı. Çünkü sakladığı çok şey var Şirin Ünal’ın.
İŞTE O KONUŞMA
Şimdi gelelim 15 Temmuz akşamı yapılan o telefon görüşmesine…
Hüseyin Gürler Emniyet ifadesinde bu telefon görüşmesinden şöyle bahsediyor: “15 Temmuz 2016 tarihinde televizyondan, İstanbul Boğaz Köprüsü’nün asker üniforması giymiş hainler tarafından kapatıldığını öğrendim. (…) İlerleyen saatlerde hastanemiz personel şube müdürlüğünde görevli İdari Astsubay Kıdemli Başçavuş Akın Güngör tarafından sıkıyönetim ilan edildi, acilen birliğe gelmen gerekebilir şeklinde telefon ile arandım. Kendisine eşimin hamile olduğunu ve doğumun çok yakın olduğunu, bu durumda gelemeyebileceğimi ifade ettim ve telefonu kapattım. Hemen arkasından Şirin Ünal komutanımızı (kendisi Ak Parti İstanbul Milletvekilidir) arayarak birliğe çağrılmamız durumunda ne yapmamız gerektiğini sordum. O da bana ‘Başkomutanımızın emri var, meydanlara iniyoruz, tanıdığın bütün arkadaşlarına söyle, hiçbir kimse görev yerine gitmesin’ şeklinde beyanda bulundu. Ben de bunun üzerine birliğe gitmeme kararı aldım ve tanıdığım tüm arkadaşlarıma bu bilgiyi aktardım. (Hem telefon ile hem de Whatsapp programı vasıtası ile).”
Peki Şirin Ünal’la yaptığı bu konuşmanın saati kaç?
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen “Uyuyan Hücreler” davasının 6 Ekim 2017 tarihli celsesinde tanık olarak dinlenen Gürler’e bu soru soruldu. Sanık avukatlarından Kemal Uçar, kendisine yukarıdaki ifadelerini hatırlatarak, “9-9.30 gibi FETÖ’cü bir kalkışma olduğunu anlamıştınız değil mi?” diye soruyor. “Evet” karşılığını alıyor. Sonrasında diyalog şöyle devam ediyor:
K. Uçar – ‘Şirin Ünal’a ne yapmamız gerektiğini sordum’ diyorsunuz. O da ‘Başkomutanımızın emri var, meydanlara iniyoruz’… 9-9.30 gibi Şirin Ünal, Başkomutan emrini nerden duymuş?
H. Gürler – Bu konudaki beyanlarım nettir Avukat Bey.
Hakim – Nasıl duymuş diyor, nasıl duymuş?
K. Uçar – 9.30’da, 9 civarı siz Şirin Ünal ile görüşüyorsunuz.
Hakim – Bu 9 – 9.30 sırasındaki görüşmeniz sırasında mı söyledi bunu size Şirin Ünal?
H. Gürler – Evet kendisi ile olan görüşmemizde, ‘Başkomutan’ın emri var’, ‘Başkomutanımızın emrindeyiz’ ifadeyi öyle düzeltelim.
Hakim – Ya bu ‘meydanlara iniyoruz’ konuşması, görüşmesi saat 9.30’da mı oldu diyor Avukat Bey?
H. Gürler – O civarda oldu Hakim Bey evet, ‘Başkomutanımızın emri ile meydanlara iniyoruz’.
ERDOĞAN’IN KONUŞMASI 00.24’TE BAŞLIYOR
Görüldüğü üzere Gürler ısrarla görüşmenin saatini teyid ediyor. Burada çok önemli detaylar var. Hüseyin Gürler, Şirin Ünal ile telefon görüşmesinin 21.00-21.30 civarında olduğunu söylüyor. Üstelik hem Avukat Kemal Uçar hem de Mahkeme Başkanı üstüne basa basa sormasına rağmen ifadesini değiştirmiyor ve “Bu konuda beyanlarım nettir” diye vurguluyor.
Ancak herkesin bildiği üzere köprünün kapatılma saati 22.00 civarı. İlk hareketlilik ise 21.30’da Beylerbeyi’nde başlıyor. Gürler, bu ikisini karıştırıyor olabilir mi, bilmiyoruz.
Erdoğan’ın halkı sokaklara çağırması ise 00.24’te başlayan ve 10 dakika kadar süren bir FaceTime bağlantısı ile olmuştu.
Şu durumda Şirin Ünal ile olan telefon görüşmesinin en erken saat 00.30’da olması gerekirdi.
Mahkemede ısrarlı sorulara rağmen 21.30 bilgisini değiştirmemesi ilginç. Ancak diyelim ki karıştırdı, yine de 00.30’a kadar arada 3 saat var. Bu denli bir sapma mümkün mü?
Emniyetteki ifadesinde, ilk olarak televizyondan haber aldığını belirtiyor ve ekiyor: “İlerleyen saatlerde personel müdürümüz tarafından sıkıyönetim ilan edildi”
‘İlerleyen saatler’ ifadesi muğlak. Tam olarak saat kaç, belli değil. Ancak ilk sıkıyönetim emirlerinin geçildiği saatlere bakarsak 20.30 civarı oluyor. Gölcük’e gelmesi tam olarak kaç, bilgimiz yok. Her halükârda Erdoğan’ın konuşmasına daha saatler var. Yani henüz halk sokaklara çağrılmış değil. Ayrıca televizyondan gelişmeleri takip eden Astsubay Gürler’in, bu canlı bağlantıyı kaçırmış olması pek muhtemel görünmüyor. Erdoğan’ın davetini, Şirin Ünal’la yaptığı telefon konuşması sayesinde öğrenmiş olma ihtimali düşük. Fakat imkânsız değil.
UZMAN ÇAVUŞ H.D. : GÜRLER BANA 21.30 CİVARI MESAJ ATTI
Gelelim zurnanın ‘zırt’ dediği yere…. Burada dengeleri değiştiren bir başka ifade daha var.
Hatırlanacağı gibi Hüseyin Gürler, “Ben de bunun üzerine birliğe gitmeme kararı aldım ve tanıdığım tüm arkadaşlarıma bu bilgiyi aktardım. (Hem telefon ile hem de Whatsapp programı vasıtası ile).” demişti.
İşte şimdi o ‘arkadaşlardan’ birine kulak vereceğiz. Gürler’in Whatsapp ile bilgi verdiği, Gölcük Donanma Komutanlığı Turgut Haber Merkezi’nde görevli Uzman Çavuş H.D.’ye…
H.D., 26 Ekim 2016 günü akşam saatlerinde Kocaeli Emniyeti Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ne gönüllü olarak gidip bilgi veriyor. Tanıdığı cemaatçilerin isimlerini ihbar ediyor. İfadesinde, Hüseyin Gürler’in kendisine mesaj attığını bildirirken şu detayları aktarıyor: “15 Temmuz günü izinde olduğum için akşam mahalleden çocukluk arkadaşlarım ile birlikte halı saha maçı yapıyorduk. Maç bitimi takriben saat 21.00-21.30 civarı telefonumun Whatsapp bölümüne, birlikte görev yaptığımız Astsubay Hüseyin Gürler tarafından mesaj yazıldığını gördüm ve mesajı açtığımda bana hitaben ‘kardeşim darbe oluyor’ diye yazdığını gördüm ve hemen internet sitesine baktım. Sadece bir haber sitesinde askeri kalkışma şeklinde bir haber gördüm. O esnada abim aradı ve ‘eve gel acilen, paralelciler darbe yapıyor’ dedi ve telefonu kapatıp hemen eve gittim. Evde bir müddet bekledikten sonra Cumhurbaşkanımızın sokaklara çıkın talimatı ile hemen sokağa çıktım.”
Kronolojiye dikkat edelim: Önce Hüseyin Gürler, Şirin Ünal’ı arıyor. Onun “Başkomutanımızın emri var, tanıdığın herkese haber ver, sokaklara çıksın” demesi üzerine o da Uzman Çavuş H.D.’ye mesaj atıyor. H.D. ise saatin 21.00-21.30 civarı olduğunu dile getiriyor. Yani aslında Astsubay Gürler ile H.D.’nin verdiği saatler birbirini tutuyor. Bu ifade, Gürler’in saatleri karıştırmış olma ihtimalini zayıflatıyor. Çünkü karıştırmış olsa, yani Şirin’in Erdoğan’ın çağrısından sonra Gürler’le konuşması ve onun da arkadaşına mesaj atması durumunda saatin 00.30’dan sonraya tekabül etmesi gerekir. Uzman Çavuş H.D.’nin halı saha maç saatini bu kadar bariz bir şekilde yanlış hatırlaması, akla yatkın değil. Çünkü arada 3 saatten fazla bir zaman var. Halı saha maçları, randevulu zaman dilimleridir ve akılda kalıcıdır.
Zaten diğer iki önemli detay, bu olasılığı daha da zayıflatıyor.
Bunlardan birincisi; H.D., Gürler’in mesajından sonra telefonundan internete giriyor ve haberlere bakıyor. Henüz daha olayların başlangıcı olacak ki, “Sadece bir haber sitesinde askeri kalkışma şeklinde bir haber gördüm.” diyor. Ortada henüz Cumhurbaşkanı’nın çağrısı olmadığı net olarak anlaşılıyor.
İkincisi; Uzman Çavuş H.D., bu mesajı aldığını, sonra abisiyle telefonlaştığını, ardından eve gittiğini ve ‘bir müddet sonra’ Cumhurbaşkanı’nın ekranlara çıktığını söylüyor. Kesin olan şu ki, Erdoğan’ın CNN Türk bağlantısı, H.D. eve gittikten sonra oluyor. H.D.’nin maçtan çıkıp ekranda Erdoğan’ı gördüğü ana kadarki süreci, bir kaç saat alabilecek bir seyir. Dolayısıyla ifadesi kendi içinde tutarlı.
Buradan da Şirin Ünal’ın, daha Cumhurbaşkanı vatandaşlara çağrı yapmadan Hüseyin Gürler’e, “Başkomutanımızın emri var” dediği anlaşılıyor.
AKAR İLE ÜNAL O GÜN NE KONUŞTU?
‘Başkomutanımız’ demişken, burada bir parantez açıp Erdoğan’ın halkı sokaklara çağırdığı o konuşma sırasında yanında bulunan Tümgeneral Cihat Yaycının da Cumhurbaşkanı’nın kulağına, “Başkomutanım de, başkomutanım de!” diye sufle verdiğini hatırlatalım.
Bir diğer parantez de İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Okan Bato’nun, o gün saat 15.00 civarında darbe girişimini Cumhurbaşkanı’na haber verdiği açıklaması olsun. İşte o Cumhurbaşkanı, saat 00.30’lara kadar ortalıkta görünmüyor ve sonra insanları sokaklara çağırıyor. Ve onun partisinden bir emekli paşa, henüz bu çağrıdan 3 saat evvel telefonda, “Başkomutanımız halkı sokaklara çağırıyor, ulaşabildiğin herkese haber ver” diyor. Ve o emekli paşa da o gün ikindi üzeri Genelkurmay’da Hulusi Akar’la önemli görüşmeler yapmış bir isim.
İnsan sormadan edemiyor: Acaba Şirin Ünal ile Hulusi Akar o gün herkesten gizli ne konuştular? MİT’ten gelen telefonla hemen hemen aynı dakikalarda Akar, Şirin Ünal’ı neden ivedi olarak kapıdan geri çevirtti? Kayıtları neden sildirdiler? Neyi gizliyorlar?
15 Temmuz’un bütünü üzerinden ve cevabı verilemeyen diğer sayısız karanlık noktayı hesaba katarak olaya bakarsak birileri için çemberin giderek daralmakta olduğunu görebiliriz.
[…] 15 Temmuz, saat 21.30’da bir telefon: “Başkomutan halkı sokağa çağırıyor” […]
[…] HABERİN DEVAM İÇİN TIKLAYIN […]