15 Temmuz Malatya dosyasının kilit isimlerinden birisi, Teğmen Hasan Çağrı Özağar. 15 Temmuz gecesinde Malatya 7. Ana Jet Üssü uçuş kulesi hava trafik subayı idi. Dosyanın hava üssü ayağıyla ilgili en önemli tanık o. Havacı sanıklarla ilgili iddiaların bir çoğu, onun verdiği ifadelere dayandırıldı. Pilotlar, onun ifadesiyle tutuklandı. Mahkumiyet kararlarında da keza Özağar’ın ifadeleri etkili oldu. Aslında bu ifadelerde sanıklar lehine yorumlanabilecek çok önemli detaylar da olmasına ve hatta suçlamaları temelden düşürecek mahiyette itirafları olmasına rağmen mahkeme heyeti bunları dikkate almadı. Bu durum ister istemez yazı dizisinin ilk bölümünde belgelerini paylaştığım “Dosyaları şişirme” operasyonunu akla getiriyor. Dönemin MİT Bölge Başkanı ve Cumhuriyet Başsavcısı’nın üssü ziyaret ederek “Dosyalar boş, kabartmamız lazım” demesindeki motivasyon ne ise sanıklar lehine delillere rağmen mahkemenin müebbet hapis cezaları vermesinin nedeni de aynı olabilir.
Buna ilaveten Çağrı Özağar’ın o akşamki tavırları da soru işaretleri ile dolu. En önemlisi de Genelkurmay’ın uçuş yasağı başta olmak üzere belli bir saate kadarki önemli gelişmeleri komutanlardan gizlemiş olması…
Neticesi ağır olacak bu çok önemli ihmallerine rağmen Özağar’ın neden tanık, onun suçladığı komutanlar ve pilotların ise neden sanık olduğu anlaşılamıyor. Daha doğrusu dosya üzerinden anlaşılamıyor.
İddianameyi, ifadeleri, mahkeme celselerini, o geceki kule telsiz kayıtlarını, idari tahkikat raporunu, mahkeme kararını, gerekçeli kararı, temyiz dilekçelerini incelemiş bir gazeteci olarak ben bunun cevabını veremedim.
Yani hukuki olarak bu durumu açıklayabilecek bir durum yok elimizde. Bu da kararların siyasi olduğu, önceden belirlenmiş bir amaca dönük olarak çıkarıldığı ve bu yüzden de bazı dosyaların şişirilmek istendiği yorumlarını güçlendiriyor.
15 Temmuz’un geneli üzerinden yapılan, “Aslında önemli olan darbeye katılmış veya katılmamış olmak değil. Bırakın kalkışmayı destekleyecek herhangi bir emir verip vermemeyi; tam tersine, darbe karşıtı emirler vermiş olsanız bile önemli değil. Aslolan fişleme listelerinde adınızın olup olmadığıdır.” tespiti, Malatya dosyası üzerinden de karşımıza çıkıyor.
TEĞMEN ÖZAĞAR NELERİ GİZLEDİ?
7. Ana Jet Üs Komutanlığı’nın 11 Kasım 2016 tarihli İdari Tahkikat Raporu’na göre Genelkurmay’ın hava sahasının uçuşlara kapatılması kararı saat 19.47’de üsse ulaştı. O saat itibariyle kararın ulaştığı kişi, kule görevlisi Çağrı Özağar’dı. Fakat bu kadar önemli bir kararı ilk olarak bildirmesi gereken Harekât Komutanı Tayfun Tuna’ya iletmedi. Doğal olarak Üs Komutanı Emin Ayık’a da bilgi vermedi.
Yine idari tahkikat raporuna göre saat 20.09’da jet uçuşları yasaklandı. Fakat Özağar bu kararı da haber vermedi.
Diyarbakır’dan 6 adet F-16, izinsiz olarak ve uyarılara rağmen havalandı. Bu uçaklar Malatya üzerinden Ankara’ya doğru kat etti. Malatya 7. Ana Jet Üssü idari tahkikat raporuna göre bu sırada saat 22.00 idi. Yine aynı rapora göre Çağrı Özağar bu uçakları saat 22.34’te Diyarbakır kuleden teyid etti. Buna rağmen bu önemli bilgiyi komutanlarına haber etmedi.
“TECRÜBESİZLİĞİMDEN KAYNAKLANDI”
Bu konu mahkemede de tartışıldı.
10 Kasım 2017 tarihli 22. celsede tanıklık yapan Teğmen Özağar ile sanıklardan eski 7. Ana Jet Üssü Harekât Komutanı Tayfun Tuna yüzleşti.
Uçuş yasağını niye haber vermediği ile ilgili olarak Özağar, kendini şöyle savundu: “Tayfun Tuna’nın cep telefonu numarası bende vardı. 15 Temmuz gecesi uçuşla ilgili gelen bilgileri ilk iletmem gereken birinci sicil amirim, uçuş kulesi olarak harekât komutanıdır. Saat 19:47’de Türk hava sahasının kapatıldığına dair bilgiyi, şartlar normal olduğu için bizim kulede cep telefonu kullanmamız amirlerimiz tarafından verilen bir izin yoktu. Cep telefonlarımız yanımızda idi. Bu yüzden amirimi cep telefonu ile aramaktan çekindim. Bunun yerine Şaban Albay (O sırada Uçak Sistemleri Komutanı olan Albay Şaban Delioğlu) ile görüştüm. Kendisi Şaban Albay ile devredir. Herhangi bir sıkıntılı durum olduğuna ihtimal vermediğimiz için, biz bütün ekip olarak terör eylemi ya da tatbikat vardır diye düşündük. Bu nedenle Şaban Albay’a söylemenin yeterli olduğunu düşündüm.”
Burada dikkati çeken ifadelerden bir tanesi, ‘biz bütün ekip olarak terör eylemi ya da tatbikat vardır diye düşündük’ şeklindeki cümle.
Bugün Türkiye genelinde var olan darbe davalarının tamamında sanıkların büyük bir çoğunluğu aynı ifadeyi kullanıyor. Ancak hiç bir karşılığı olmuyor. Müebbet hapis cezalarından kurtulamıyorlar.
Fakat Çağrı Özağar’ın sığındığı bu gerekçe inandırıcı bulunmuş olacak ki kendisi sanık olmak yerine tanık oldu. Ayrıca Özağar’ın Tayfun Tuna yerine bilgi vermeyi tercih ettiği Albay Şaban Delioğlu’nun 15 Temmuz sonrası tasfiyeleri yürüten isim olması, dosyaların ‘kabartılması’ için subaylara telkinde bulunan komutan olması da (Detaylar için bu yazıya bakabilirsiniz: 15 TEMMUZ MALATYA DOSYASI -3 “Darbecileri yalarım dedi ama terfi etti”) dikkat çeken bir unsur.
“AKLIMA, HAYALİME GELMEDİ”
Teğmen Özağar, mahkemedeki ifadesinde, jet uçuşlarının yasaklanmasını haber vermemesinin de yukarıdaki gerekçelerle aynı olduğunu söyledi.
Bu hatanın tecrübesizlikten kaynaklandığını savunan Özağar, şöyle devam etti: “Bu bilgilerin tamamını Şaban Albay’a iletmiştim. Söylediğim gibi o anda ben meslekte daha iki yıllık teğmendim, orada bir yılımı doldurmuştum. Böyle bir tecrübem yoktu ki… Kaldı ki bu olay daha önceki darbe girişimlerinden çok farklı. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde de eşi benzeri görülmemiş bir olay. Benim aklıma, hayalime gelmedi açıkçası böyle ciddi bir sıkıntının olabileceği. Diyarbakır üssüne ait 6 veya 8 tane F16’nın hava sahamızı kat ettiğine dair bilgiyi Tayfun Tuna’ya verdiğimi hatırlıyorum.”
Yine buradaki cümlelerin de benzerleri, farklı mahkemelerde bir çok sanık tarafından dile getirildi. Bırakın 2 yıllık teğmenleri, harp okulu öğrencileri dahi şu ifadelere rağmen müebbetten kurtulamadı.
15 Temmuz davalarında hüküm giyenlerin hemen hiç birinin geçmişte böyle bir tecrübesi yoktu ki…
Hiç birinin aklına, hayaline gelmezdi ki böyle bir ‘sıkıntı’ olabileceği…
O geceye dair hakkında Çağrı Özağar kadar bile soru işareti olmayan yüzlerce asker, ömür boyu hapis cezalarına çarptırılmış durumda.
TUNA: “DAVANIN 1 NUMARALI TANIĞI”
Bu ifadelerin ardından sanık Tayfun Tuna, tanık Çağrı Özağar’a hitaben şunları söyledi: “Elimizde 3 tane yazılı doküman var. Üs idari tahkikat raporu, 23 Temmuz 2016 tarihli savcılık ifadeniz ve 23 Ağustos 2016 tarihli üs tarafından size dağıtılan ve cevaplanması istenilen personel bilgi beyanı. Ben tüm sorularımı bunlara ve tanığın yaptığı yemine dayanarak soracağım. Cep telefonu yasak olmasına rağmen uçuş kulesinde cep telefonunun ne işi var? Santralden cep telefonu bağlatılabiliyor. Ancak buna rağmen tanık tüm kurallara uyuyorsa neden santralden cep telefonumu bağlatmamış? Tanık Şaban Albay’ı tesadüfen görüyor. Bu önemli bir şey. Ayrıca Türk hava sahasının uçuşa kapatılması önemli bir olaydır. Bu kadar basit bir olay değildir. Birinci amirine haber vermemiştir. Saat 20.09’da BHHM (Eskişehir’deki Birleşik Hava Harekat Merkezi) jet uçuşlarının yasak olduğunu söylemesine rağmen bu bilgi de bana verilmedi. Uçuşla ilgili Şaban Delioğlu Albay mı ilgileniyor üste? Uçaklar kalkmak istese Şaban Delioğlu mu komuta edecek uçakları? Sonuç olarak bunun da bilgisini bana vermedi. Saat 22.00’de Diyarbakır 8. Ana Jet üssüne ait 6 veya 8 tane F16 uçak, tanığın amiri olduğu kuleye bilgi vermeden Malatya hava sahasını kat etmiş. Bunun bilgisini de bana vermedi. Bu tanık bu davanın 1 numaralı tanığıdır. Yalan ifadelerle dolu ifade vermiştir. Bizim tutuklanmamıza sebep olan tek şey BHHM’nin Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazdığı bir yazıdır. O da tanığın ifadelerine dayanmaktadır. 9 kişinin tutuklu olmasının sebebi BHM’ye birisinin bilgi vermesi, pist kapalı idi, kalkamadı demesidir. Tanık pistin açık olduğunu söylemiştir sıcağı sıcağına verdiği ifadelerde. Şimdi de farklı söylüyor.”
Ancak Özağar’ın bu sözlere bir cevabı olmadı.
****
Konu, 4 Nisan 2017 tarihli celsede de gündeme geldi.
Bazı sanık pilotların avukatı olan Oktay Yılmazer, eski Üs Komutanı Emin Ayık’a, “122 sayfalık idari tahkikat raporunda Teğmen Çağrı, saat 19:36 ve 19:37’de artık uçuşların BHHM’den yavaş yavaş yasaklandığına dair böyle emirler aldığını söylüyor. Efendim, müvekkillerim üsteğmen rütbesinde bir savaş filosunda görev alacak ve en küçük rütbeli personeldir. Bu emirden neden haberdar edilmediler?” diye sordu.
Ayık, “Bu, harekât komutanının görev alanını ilgilendiren bir konu.” cevabını verdi.
Harekât Komutanı Tuna ise hakim Vedat Koç’un başka bir sorusunu cevaplarken, tanık Teğmen Özağar’ın, saat 05.00 civarı F4’ler ruleye çıkıncaya kadar (detaylar için yazı dizisinin 4. Bölümünü bu linkten okuyabilirsiniz: “Kalkmayan F4’ler: İddialar ve gerçekler…”) kendisini aramadığını söyledi.
Tuna’nın diğer ifadelerinden bu uçuş yasağını emrin ilk geldiği andan sonra, ilerleyen zamanlarda bir şekilde öğrendiği anlaşılıyor. Fakat Çağrı Teğmen’den almıyor bilgiyi.
TANIK YATAR: “BİZE KESİNLİKLE UÇUŞ YASAĞI HABERİ GELMEDİ”
O gece filoda nöbetçi uçak bakım subayı olan bir diğer tanık Teğmen Oğuzhan Yatar da 3 Ocak 2018 tarihli duruşmada, uçuş yasağının kendilerine bildirilmediğini dile getirdi. Sanık avukatlarından Ahmet Gelegen, Yatar’a hitaben şöyle bir soru sordu: “Türkiye üzerinde hava sahasının kapatılmasından haberdar mıydınız? Haberdar iseniz saat kaçta kapatıldığını biliyor muydunuz? 25 Ağustos 2016 tarihinde cumhuriyet savcılığına vermiş olduğunuz ıslak imzalı ifade size mi ait? Orada şöyle bir ifade var. Herkes tedirgin olsa da emri sorgulayamayacağınızı ve yerine getirmeniz gerektiği size söylenmiş komutanınızca ve bunun BHHM emri olduğunu söylemişsiniz. Doğru mudur?”
Yatar şöyle cevap verdi: “Kesinlikle hiçbir şekilde ne bir mesaj ne bir emir hiçbir şekilde bize bir bilgilendirme gelmedi uçuşların iptal olduğu, hava sahasının kapalı olduğuna dair. Evet ifade bana ait.”