Yazı dizisinin dünkü bölümünde, 15 Temmuz gecesi Erhaç’taki 7. Ana Jet Üs Komutanlığı’ndan kaldırılmaya çalışılan 4 F-4 Phantom uçağıyla ilgili tartışmaları ele almıştık. Bugün bu uçaklarla ilgili çarpıcı bir iddia ile devam ediyoruz.
Hem 7. Ana Jet Üssü hem de Diyarbakır’daki 8. Ana Jet Üssü kaynaklarından aldığım bilgilere göre o gece büyük bir facianın eşiğinden dönüldü. F-4’lerin kaldırılmaya çalışıldığı dakikalarda Diyarbakır’dan da 2 adet F-16 kaldırılmıştı. Malatya’dan mühimmatsız olarak kaldırılacak olan uçaklar, havadaki bu F-16’larca vurulacaktı. 7. Ana Jet Üssü pist istikameti şehir merkezine doğru olduğu için bu karşılaşma tam da yerleşim bölgesinin üzerinde olacaktı. O gece bütün şehir halkının meydanlarda olduğu göz önüne alındığında, binlerce insanın hayatını kaybedebileceği öne sürülüyor.
İddiaya göre Diyarbakır’dan uçaklar kaldırılırken, “Malatya’nın batısına geçmeyeceksiniz” talimatı verilmişti. Bu iddianın bazı tanıklarca dile getirildiği ve dava dosyasına girdiği belirtiliyor. Malatya davasının tanıkları arasında olan kule görevlisi Teğmen Çağrı Özağar da mahkemedeki ifadesinde, “Bizim ekrandan gördüğümüz kadarı ile kuzeyimizde 50-60 miller civarında iki tane F16 uçağı gerçekten de bize yaklaşıyordu.” demişti.
****
Hadisenin daha iyi anlaşılabilmesi için o gece yaşanan büyük kargaşayı hatırlamakta yarar var. Çünkü bütün olay, o geceki emir-komuta karmaşasında düğümleniyor.
Başta Genelkurmay olmak üzere bütün askeri birimlerde kaos yaşanıyordu. Kimin darbeci, kimin darbe karşıtı olduğu bilinemiyordu. Emir-komuta hiyerarşisi içerisinde her iki kuvvet de çarpışıyor, askeri birliklere birbiri ile çelişen veya kafa karıştıran emirler yağıyordu. Kimse hangi emri uygulayacağını bilemiyordu.
Hatta bazı komutanlar kendi birliklerine medya üzerinden emirler vermek zorunda kalıyordu.
Hava Kuvvetleri’nde de bu karmaşa yoğun bir şekilde hissediliyordu. Doğrudan Malatya’ya yansımaları olduğu için bir kaç örnek verelim:
Eskişehir’deki Muharip Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Mehmet Şanver, kızının düğünü nedeniyle İstanbul Moda Deniz Kulübü’ndeydi. Ankara’da F-16’ların havalanmasından sonra Eskişehir’deki 1. Birleştirilmiş Hava Harekât Merkezi (BHHM) Komutanı Recep Ünal’la sık sık telefon görüşmesi gerçekleştirdi.
BHHM, Türk hava sahasının kontrolü, tüm hava faaliyetlerinin planlanması, sevk ve idaresinden sorumlu merkez olduğu için çok önemli bir yerdi.
İlk aramada Şanver, “Recep neler oluyor?” diye soruyor, Ünal, “Komutanım ben de bilmiyorum, durumu anlamaya çalışıyorum. Kontrolsüz uçuşlar var.” karşılığını veriyordu. Bunun üzerine Şanver, havadaki bütün uçakların indirilmesi talimatını veriyordu. Bu diyalogları bizzat Şanver’in “15 Temmuz- Kartal Yuvasının İstilası” isimli kitabından takip ediyoruz.
Bir süre sonra ikinci kez aradığında Recep Ünal yine “Komutanım emirlerinizi ilettim. Ancak uçuşlar devam ediyor.” diyordu. Daha sonraki üçüncü konuşmada da Ünal Paşa, “Komutanım duruma hakim olamıyorum” diye yakınıyordu.
Bu şekilde arafta kalan, bocalayan çok sayıda komutan olduğu görülünce dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal imzası ile 23.00 sularında bir emir yayınlandı. Ankara’daki Hava Kuvvetleri Harekât Merkezi’nin (HKHM) hiç bir talimatı yerine getirilmeyecektir. Emirler Abidin Ünal tarafından 1. BHHM üzerinden verilecektir.
Buna rağmen kaos devam edecek, sabah saat 04.00’lere kadar emir kargaşası sürecektir.
Örneğin Diyarbakır 8. Ana Jet Üssü Harekât Komutanı ve o gece için üs komutan vekili olan Edip Akgülay da bu kafa karışıklığını yaşayanlar arasındaydı. Moda’dan onu arayan Mehmet Şanver, “Akgülay, kafan karışıkmış arkadaş, söyle neden karışık kafan?” diye sordu. Akgülay, “Komutanım Hava Kuvvetleri Harekât Merkezi…” diye söze başlamıştı ki Şanver, HKHM’nin artık devre dışı olduğunu ve tek yetkilinin BHHM olduğunu vurguladı.
****
Hava Kuvvetleri ceride defterine göre darbe karşıtı uçuşların başlama saati sabah 04.43.
Hemen hemen aynı dakikalarda Malatya 7. Ana Jet Üssü’nde de 2 adet F-4 uçağı mühimmatsız olarak ruleye (kalkış öncesi yerdeki manevralar) başlıyordu.
Saat 04.41’di. Arkasından 2 uçak daha ruleye çıkacaktı. Yani darbe karşıtı uçuşların başlaması ile aynı dakikalarda.
Bu andan itibaren yarım saat sürecek bir gerilim filmi başlıyordu.
Dönemin Üs Harekât Komutanı Albay Tayfun Tuna, BHHM’nin emri diyerek bu uçaklara kalkış emri vermişti. Emrin, telsizle Üs Komutanı Emin Ayık’tan geldiğini, ona da BHHM’nin emir verdiğini söylemişti.
Uçakların mühimmatsız olarak kalkmasının istenmesi ve sabah saatin 05.00’e yaklaşıyor olması nedeniyle bu uçuşların darbe karşıtı olacağı düşünülüyordu.
Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın Milli Savunma Bakanlığı’na gönderdiği idari rapora göre sabah 04.00 itibariyle kontrol tamamen ele geçirilmişti.
Ancak uçakların ruleye başlaması ile birlikte BHHM’den tam tersi yönde bir arama geldi ve uçakların durdurulması istendi.
****
O saate gelinceye kadar 15 Temmuz akşam 18.00 sularından itibaren BHHM emri ile 2 kez Terörle Mücadele Harekatı (TMH) için uçaklar kaldırılmış ve sonra yine BHHM emri ile indirilmişti.
Yani gece boyunca o kargaşa var olmuştu.
Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilen 11 Kasım 2016 tarihli 7. Ana Jet Üssü İdari Tahkikat Raporu’na göre bu 4 uçağın ruleye başlamasının ardından kule ile BHHM arasında şöyle bir telsiz trafiği yaşanıyordu:
04.41’de Rapcon telsiz kanalı görüşmesinde, kalkış yapmaya kalkan F-4 pilotlarının geri dönmeleri konusunda uyarıldı ve BHHM tarafından kalkış yapanların düşürüleceği bildirildi.
04.44’te Tayfun Tuna ile kule görüşmesinde kule nöbetçi subayı Teğmen Çağrı Özağar, Tuna’ya “BHHM ile görüştük, hiç bir şekilde kalkış vermeyin dediler” dedi. Buna karşılık Tuna, “Ya BHHM’nin emri zaten gerizekalılar! Siz niye soruyorsunuz? Geri zekalı herif!” şeklinde öfkeli bir cevap verdi.
04.47’de BHHM ile kule görüşmesinde Tuna’nın BHHM’yi araması istendi ve kalkan uçakların vurulacağı uyarısı tekrarlandı.
04.54’teki kule-BHHM telsiz görüşmesinde bir kez daha ‘uçaklar kalkarsa vurulacaklar’ ikazı yapıldı.
04.55’te Teğmen Özağar, Tayfun Tuna’ya, “İsmail Üner Albay (Eskişehir BHHM Harekât Komutanı) telefonla aradı. ‘Uçakların gerekirse önünü arkasını kesin, kalkan uçaklar kesinlikle vurulacak’ dedi.” bilgisini verdi. Tayfun Tuna yine “Ya oğlum benim dediğimi anladın mı? Bana emir veren de BHHM zaten.” diye cevapladı.
04.59’da 7. Ana Jet Üssü Uçak Sistemleri Komutanı Albay Şaban Delioğlu, Tayfun Tuna’yı arayarak üs komutanının uçakların dönmesi emrini iletti.
05.00’te BHHM bir kez daha uçakların vurulacağı ikazını tekrarladı.
05.13’te Üs Komutanı Emin Ayık, uçakların dönmesi emrini yeniledi. 1 dakika sonra uçaklar dönüş yaptı.
****
O arada kule ile uçaklar, kule ile komutanlar, kule ile BHHM, komutanlar ile BHHM ve komutanlarla uçaktaki filo komutanı arasında tam bir telefon-telsiz keşmekeşi yaşanıyordu.
Gelin şimdi o anki kaosu en iyi yansıtan telefon görüşmesine bir bakalım. Dava dosyasına giren “1051 1 BHHM DENRO” isimli klasörde yer alan “1365858 – 2016-07-16045806.1.aur” isimli ses kaydı bu.
Malatya kule görevlilerinden Astsubay Başçavuş Metehan Avcı ile Eskişehir BHHM’deki Astsubay Başçavuş Fatih Bakkal konuşuyor. Diyalog şöyle:
– Astsubay Çavuş Avcı !
– Başçavuş Bakkal !
– Abi inanılmaz yoğun, ağlayacağım stresten ya!
– Şeyi soracağım, rule yapmaya çalışanlar vardı değil mi… (anlaşılmıyor)
– Abi Harekat Komutanı (Tayfun Tuna) kaldırın diyor ya siz kaldırmayın diyorsunuz, valla bu böyle bir şey olamaz ya!
– Doğru, haklısın. Tamam ben son bilgiyi aktarıyorum, şu an güncel bilgi mi yeni bilgi mi?
– Abi güncel bilgi, ben şu an kime güveneceğimi şaşırdım. O yüzden şu an hiçbir talimatı (anlaşılmıyor) abi.
– Harekat Komutanımıza (İsmail Üner) ve şeye bildiriyorum
– Abi harekat komutanının (T. Tuna) cep numarasını vereceğim ya arayabilir mi abi komutan … (anlaşılmıyor)
****
Kuledeki kıdemli subay olan ve davanın en önemli tanığı olan Teğmen Çağrı Özağar, 10 Kasım 2017 tarihli duruşmada şunları söyledi: “BHHM bize 25-30 dakika içinde sayısını bile hatırlayamayacağım kadar çok kez, farklı farklı kişiler, farklı farklı hatlardan sürekli uçakları kaldırmamamızı, uçaklar kalkarsa TBMM’yi bombalayacağını, sonrasında da kalkarlarsa F16’lar tarafından vurulmak suretiyle düşürüleceklerini bize söylediler. Biz bu konuşmaların tamamını pilotlara ilettik. Kalktıkları taktirde TBMM’yi vuracaklarının iddia edildiğini söylemedik, ancak vurulacaklarını söyledik.”
Özağar, uçuş kulesi olarak uçakları kaldırmak istemediklerini ve BHHM’ye bir an önce Malatya Harekât Komutanı Tuna’ya ulaşmaları gerektiğini söylediklerini aktardı. “Kendisine ulaşabilme ihtimali bulunan tüm telefonları BHHM’ye verdik. Yine bunlar olurken BHHM’nin bize aktardığı şekilde bizim ekrandan gördüğümüz kadarı ile kuzeyimizde 50-60 miller civarında 2 tane F16 uçağı gerçekten de bize yaklaşıyordu.” dedi.
****
F-16’lar yaklaşırken yerde başka neler oluyordu?
Mahkeme dosyasında yer alan bir başka ses kaydı bu anlamda çok kritik. Yaşanan hadisenin perde arkasına ilişkin önemli bir detay içeriyor. Saat 05.08’de gerçekleşen bu konuşma, yine Başçavuş Bakkal ile bir başka kule görevlisi olan Başçavuş Murat Bektaş arasında gerçekleşiyor.
Bakkal şöyle diyor: “Her şey karışık. Burası güvenilir, işgal edilmedi. Ben Harekat Komutanı’nın (Tayfun Tuna) cep numarasını BHHM’ye verdim, aramıyorlar. Onlar arasın diyorlar.”
Tanık Teğmen Çağrı Özağar da 23 Ağustos 2016 tarihli beyanında şöyle diyor: “BHHM’den İsmail Üner Albay’a, Akın Yarbay’a ve BHHM’den arayan herkese Harekat Komutanı’nın (Tuna) cep numarası da dahil olmak üzere ulaşabilecekleri bütün numaraları verdim.”
Özağar, önce saat 04.49’da, sonra da 04.58’de Tuna’nın numaralarını BHHM yetkililerine veriyor. Ancak Tuna’yı arayan olmuyor.
Bu sırada Tayfun Tuna da ısrarla BHHM’yi arayıp birilerine ulaşmaya çalışıyor. Çünkü uçakların ruleye başlamasından hemen sonra BHHM’den bir astsubay, Malatya filo gazinosundan Yarbay Bülent Savaş’ı aramış ve “Uçakları kaldırmayın, vurulacaklar” demiştir. Savaş acele ile bu bilgiyi Tuna’yı vermişti. Tuna da bir yandan BHHM’ye ulaşmaya çalışıyor, bir yandan da uçaklar kalkacakmış gibi ruleye devam etmesini istiyordu.
Acaba aynı anda BHHM’den birileri uçakları kaldırtmaya çalışıyor, birileri de kalkışa engel mi olmaya çalışıyordu?
****
Öyleyse Şimdi de Tayfun Tuna’ya kulak kabartalım. Tuna mahkemedeki savunmasında şöyle diyor: “Uçakların ruleye çıkmasından kalkışı iptal edip park yerine dönün emrini verdiğim zamana kadar BHHM ile temas kurmaya çalışan benim. Bu zaman aralığında BHHM’yi 3 farklı numaradan tam 9 kez aramama rağmen hiçbir aramama cevap verilmemiştir. Bu aramalarım HTS kayıtlarımda görünmektedir. Uçakların ruleye çıkmasından 3-4 dakika sonra BHHM’nin uçakları kaldırmayın dediği bilgisi geldi. Bu ikaz üzerine filo komutanı (Binbaşı Metin Çivilibal) ile iki kez görüştük. Filo komutanı bu 4 uçaktan birisinde uçuyordu. Kendisine birleştirilmiş hava harekat merkezi içinde muhtemelen darbeci ve darbe karşıtı iki grup olduğunu, bize kalkın ve kalkışı iptal edin emirlerinin bu iki gruptan hangisinin verdiğinin şu an için belli olmadığını, BHHM ile temas kuracağımı, beni sık sık aramasını ve benden onay almadan kalkış yapmamalarını söyledim.”
Tayfun Tuna’nın mahkemeye sunduğu delillere göre saat 05.09- 05.11 arasında BHHM’nin 02223243537 nolu telefonu 6 kez aramıştı. Fakat cevap veren olmamıştı. Bu dakikalar, BHHM’deki Başçavuş Bakkal’ın, “Malatya Harekât Komutanı’nın cep telefonunu verdim ama aramıyorlar. O bizi arasın diyorlar” dediği 05.08’den 1 dakika sonrasına tekabül ediyor.
Tayfun Tuna, BHHM’den kimseye ulaşamayınca, uçak içerisinde kalkış için kendisinden haber bekleyen 171. Filo Komutanı Metin Çivilibal’ı aradığını ve “Burada darbeci ve karşı darbeci iki grup var. ‘Kalkış yapmayın’ emri en az riskli yol” diyerek uçuşları iptal ettiğini anlatıyor.
****
Bir de Metin Çivilibal’ı dinleyelim.
O da 21 Temmuz 2016’da savcılığa verdiği ifadede, ilk kalkış emrinin BHHM’den geldiğini bildiriyor. “Gece saat 03.00 sularında dahili numaradan bir astsubay beni aradı. Bana 4 uçaklık yüksüz görev olabileceğini, hazırlanmamızı söyledi.” diyen Çivilibal, şöyle devam ediyor: “Durumu Tayfun Tuna’ya aktardım. Bir bilgisi olup olmadığını sordum. O da bana evet dedi. Öğrendiğim kadarı ile ona da üs komutanı bilgi vermiş.”
Rule anında o uçaklardan ikincisinin içinde olan Çivilibal, o sırada yaşananları da mahkemenin 4 Nisan 2017 tarihli celsesinde şöyle anlattı: “Kulenin BHHM’nin emrinin uçakların kalkmaması yönünde olduğunu bildirmesi ile bu çelişkiyi gidermek için amirim olan Harekât Komutanı ile görüşmeye karar verdim. Ortada iki farklı emir olduğunu söyledim. BHHM’yi arayarak durumu netleştirmesini ve kuleye de bilgi vermesini istedim. Bu arama HTS kayıtlarında da var. Sonuncu görüşmemizde kendisi geri dönün emrini verdi.”
****
O sırada F-4’lerin içinde bulunan pilotları da dinleyelim. Onların ifadelerinde de bu çift başlılık ve kargaşanın yansımaları var.
Üsteğmen Seçkin Gülmüş, 6 Nisan 2017 tarihli duruşmada, “Bize ilk kalkış emrini veren de BHHM’dir. İki emri de BHHM verdiği için bir emir kargaşası durumu oluştu.” ifadelerini kullandı.
1 hafta sonra, 11 Nisan 2017 tarihli duruşmaya kule görevlisi Teğmen Çağrı Özağar da tanık olarak katıldı. Gülmüş burada Özağar’a hitaben, “Kule bize BHHM’nin kalkmayın emrini 04.52’de söyledi. Metin Çivilibal Binbaşı, ‘Arkadaşlar bir anormallik olabilir. Ben telefonla teyit edeceğim, ortam malum, hani ne olduğunu bilmiyorum, teyit edeceğim, siz ruleye devam edin’ dedi. Kule bize BHHM talimatı ile kalkış yapılmayacağını, kalkış yapılanın vurulacağına dair bir şey söylemedi.” dedi.
****
Bir diğer pilot üsteğmen Ülfet Kaçay da 6 Nisan 2017 tarihli duruşmada, şöyle konuştu: “O gün bu uçakların hangi amaçla kaldırıldığını bilmemin imkânı yok ve BHHM’de bir karışıklık olduğu görünmektedir. Bunu da en iyi açıklayan, Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal’ın bir gazeteye vermiş olduğu röportajdır. Bu röportajda 15 Temmuz gecesi saat 4’e kadar çift başlılığın olabileceğini, kendisi adına emirler verilebileceğini ifade etmiştir. Bize emrin bildirildiği saat de yaklaşık 3:30-4:00 arasıdır. Bu çift başlılığın göstergesi olarak da emergency pist (yedek pist) üzerindeyken uçuş yasağı emri verenlerin Recep Ünal General ile Albay Üner olduğu söylenmiştir. Fakat Recep Ünal General 16 Temmuz’da tutuklanmış, Albay Üner ise general olmuştur.’’
ŞÜPHELİ TRANSPORTER’DAN KIŞKIRTANLAR KİMLERDİ?
Buradan tekrar baştaki iddiaya dönelim.
İddiaya göre, işte emir-komuta zincirinin bu denli dağıldığı bir gecede BHHM’den birileri 4 adet uçağı kaldırmak isterken birileri de onları vurmak üzere Diyarbakır’dan 2 F-16’yı havalandırmıştı? BHHM içerisinde başka birileri de bu uçuşlara engel olmak istemişti.
İddianın doğru olup olmadığını ancak bağımsız mahkemeler verebilir.
Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın 5 Temmuz 2017 tarihli teknik mütalaasına göre F-4 uçakları yüksüz, yani mühimmatsız uçması halinde sadece korkutma, caydırma ve kışkırtma yapabilir.
Öyleyse bu 4 uçağı mühimmatsız olarak kaldırmak isteyenlerin amacı neydi?
Başbakan Binali Yıldırım, ‘kalkan uçakların vurulması’ talimatını Eskişehir BHHM’ye vereli 1 saat olmuştu.
Tanık Özağar’ın da belirttiği gibi 2 adet F-16 Malatya’ya yaklaşmaktaydı. Bu uçaklar vurulsaydı şehrin üstüne düşecek ve onbirlerce insan hayatını kaybedecekti.
Bu arada aynı saatte yerde de kargaşa yaşanmaktaydı. 15 Temmuz Malatya iddianamesinde aynen şöyle yazıyor: “Saat 05.00 sıralarında yine polis telsizinden Atatürk (Kışla Caddesi)’nden gri renkli kapalı kasa bir transporter araçtan vatandaşları kışkırtmaya yönelik hareketler yapıldığı belirtilerek bu araç ve içindeki şahısların yakalanması istendi. Caddeye gelen ekipler, söz konusu araca rastlayamadılar.”
İddianamede, yine aynı dakikalarda 2. Ordu karargâhına yönelik kimliği belirsiz kişilerce ateş açıldığı da yazılı. Şöyle deniyor: “Saat 05.15’ten itibaren 2. Ordu karargahı bahçesinden yine silah sesleri gelmeye başladı. (…) Komutanlığın dışında ise kimliği belirsiz bir şahıs pompalı tüfekle ateş açtı. Komutanlığın önünde bir süre kargaşa yaşandı.”
Unutmayalım, Türkiye yakın tarihinin karanlık sayfalarında, Malatya ve Malatyalı kontrgerilla uzantılarının çok önemli bir yeri var.