Malatya, 15 Temmuz’un ana mekânlarından biri değil. Darbe girişiminin seyrinde Ankara, İstanbul, Eskişehir, Muğla ve Diyarbakır gibi önemli bir yeri yok. 2. Ordu Komutanlığı’nda yaşanan küçük çaplı çatışmalar ve 7. Ana Jet Üssü’ndeki hareketlilik dışında kayda değer bir şey olmadı. Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 7. Ana Jet Üs Komutanlığı’ndan istediği idari tahkikat raporunda da bu durum net olarak ifade ediliyor. Darbe yargılamasının yapıldığı Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunulan ve altında Üs Komutanı Albay Hasan Hüseyin Kanbur’un imzasının olduğu 11 Kasım 2016 tarihli idari soruşturma raporunda, o gece darbe yanlısı hiç bir emrin verilmediği ve sivil makamlara herhangi bir mukavemet gösterilmediği belirtiliyor. Ayrıca İl Emniyet Müdürü Ömer Urhal da 6 Kasım 2017 tarihli duruşmada, o gece Malatya’daki üste herhangi bir olay yaşanmadığını beyan etti. Buna rağmen Malatya ölçeğinde yaşananlar, 15 Temmuz’un bütünü hakkında da fikir veriyor.
Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ve eski 2’nci Ordu Komutanı Adem Huduti’nin 15 yıl, 3 generalin müebbet, 4 albay, 2 yarbay, 4 binbaşı ve 1 yüzbaşının ağırlaştırılmış müebbet, 1 albay ile bir üsteğmenin de müebbet hapis cezasına çarptırıldığı dava dosyasında çok çarpıcı ifşaatlar var. Hedef seçilen bazı komutanların, hiç bir suçları olmadığı halde tutuklanması, darbe ile ilişkilendirilmesi ve sonradan yalan beyanlarla haklarında ‘delil’ üretilmeye çalışılması bunlardan biri. Bu sahte delil üretme çabaları dava dosyasına da alenen girdiği halde hedefteki isimlere ceza verilmesi, 15 Temmuz’un ne olup ne olmadığı hakkında bir fikir veriyor.
İstinaf mahkemesinin de onadığı bu davanın sanıklarından biri, dönemin 7. Ana Jet Üs Komutanı Emin Ayık, bir diğeri de dönemin Harekât Komutanı Hava Pilot Kurmay Albay Tayfun Tuna. İddianameye göre somut hiç bir suçları tespit edilememiş. Bu durum, savcı tarafından da biliniyor. Bu yüzden de Savcı, bazı MİT görevlileri ile birlikte üssü ‘ziyaret’ edip bazı subaylarla ‘özel’ toplantılar yapmış. Toplantıda, Tayfun Tuna ve bazı pilotlar aleyhine delil üretilmesi için talimat verilmiş. Bunu, bizzat o toplantıya katılan ve kendilerinden ‘delil üretmesi’ istenen askerlerin ifadelerinden görebiliyoruz.
Bu ifadelere göre söz konusu yasa dışı emri veren kişi, 16 Temmuz günü tutuklanan 7. Ana Jet Üs Komutanı Tuğgeneral Emin Ayık’ın yerine atanan Tuğgeneral Erdoğan Gür. Göreve gelir gelmez savcı ve MİT personeli ile görüşmeler yapan Gür, üsteki en kıdemli bir kaç subayı toplayıp, “Tutuklanan pilotların dosyalarını kabartın” talimatı vermiş. Bu subaylardan biri o sırada 7’nci Ana Jet Üs Komutanlığı Uçak Bakım Subayı olan Binbaşı Murat Örsal. Bir diğeri dönemin 7’nci Ana Jet Üs Destek Grup Komutanı Yarbay Mahmut Sağır. Bir diğeri de dönemin 7’nci Ana Jet Üs Komutanlığı Güvenlik Tabur Komutanı Yüzbaşı Murat Mutlu. İddialara göre Erdoğan Gür, bu toplantılarda, “Emin Ayık, Tayfun Tuna ve tutuklanan 10 pilotun dosyaları boş. Dosyalarını kabartmalıyız. Öbür türlü bu adamları suçlayamazlar.” diyor.
Bu ifşaatların sahiplerinden biri olan Murat Örsal. 15 Temmuz gecesi Uçak Bakım Tabur Komutanı Yarbay Cahit Kıyak’ın izinde olması nedeniyle bu göreve de vekâleten bakıyordu. Darbe girişiminden 2 hafta sonra tutuklanan Örsal, 2 Eylül 2016 tarihinde el yazısı ile yazdığı dilekçenin 13. sayfasında şöyle diyor: “Şaban Albay (O sırada 7. Ana Jet Üs Komutanlığı Uçak Sistemleri Komutanı olan Şaban Delioğlu. Sonrasında Anamur Garnizon Komutanı oldu.) 26 Temmuz’da beni evimden saat 23.00’dan sonra aradığında ‘Pilotların dosyalarını kabartacağız. Üs Komutanı ile Savcı Bey görüştüler. Biz de tanık olarak ifade vermeye gidelim’ dedi. Ben de ‘Olur, bir ekip yapıp gideriz’ dedim. Israrla o gün ve daha sonraki 27 ve 28 Temmuz günlerinde ifadelerimizin kısa ve öz verilmesini, Savcı Bey’in konuyu bildiğini, uçak bakımcıların bu olayın dışında olduğunu söylediğini, o yüzden çekinecek bir şeyin olmadığını söyledi.”
Örsal, bu ifadeye rağmen neden tutuklandıklarını anlamamış. Kendisi ile birlikte eşi ve biri henüz 2 yaşını doldurmamış 2 çocuğunun da mağdur olduğunu ifade ediyor. Kaçma şüphesinin olmadığını belirterek tahliyesini talep ediyor.
Bir diğer ifade de dönemin 7. Ana Jet Üs Destek Grup Komutanı Yarbay Mahmut Sağır’a ait. 3 Ağustos 2016 tarihli savcılık ifadesinde de şu ifadeleri kullanıyor: “Bu kalkışma girişiminden 5-6 gün sonra konu ile ilgili ifade vermek istediğimi yeni üs komutanımıza, Albay Erdoğan Gür’e söyledim. Kendisi bize beklememizi söyledi. Kendilerinin bunu ayarlayacağını söyledi. Biz yaşananlarla ilgili olarak 32-33 kişilik isim listesi hazırlamış ve bu listeyi üs komutanımıza vermiştik.”
Mahmut Sağır, 6 Nisan 2017 tarihli mahkeme savunmasında da, “27 Temmuz tarihinde birliğimize ziyarete gelen MİT Bölge Başkanı’yla yeni üs komutanının görüşmesinde yanlarındaydım.” diyor.
Asıl detayları ise 19 Ağustos 2016 günü Malatya Sulh Ceza Hakimliğine verdiği dilekçesinde anlatıyor: “27 Temmuz Çarşamba gecesi üst Komutanı Erdoğan Gür, birlik komutanlarını odasına topladı. Şu ifadeleri kullandı: ‘Eski üs komutanı, harekât subayı ve pilotlar tutuklandı ama dosyalarının içi çok dolu değil. Amacımız, eğer bunlar kalkışmacı/ darbeci iseler dosyalarını kabartmak’ (…) Eğer biz darbeci olsak, 1-2 gün sonra Tuğgeneral Erdoğan Gür’le görüşüp hainlerin, darbecilerin işlemiş olabilecekleri suçlarla ilgili dosyalarını kabartmak amacı ile ifade vermesinin uygun olabileceklerin listesini beraber hazırlar mıydık?”
İddialara göre Erdoğan Gür’ün talimatı ile söz konusu yönlendirmeleri yapan Albay Şaban Delioğlu, bu isimlerden başkalarına da aynı telkinlerde bulundu. Üs personeli ile tek tek görüşüp, “Herkesi ifadeye çağıracaklar. Ben gidip ifade verdim, olayları net bir şekilde anlattım. Herhangi bir durum yok. Siz o gece yaşananları anlatın. Kısa, öz anlatın ve bu adamlar darbe yanlısı davrandı diye ifade verin.” dedi.
Erdoğan Gür ve Şaban Delioğlu’nun telkinleri doğrultusunda hareket eden Mahmut Sağır ile Murat Örsal, eski Üs Komutanı Emin Ayık, Harekât Komutanı Tayfun Tuna ve F4 pilotlarının cemaat üyesi olduğuna yönelik ifadeler verdi. Bu isimlerin darbe yanlısı davrandığını, Tayfun Tuna’nın da üssün ‘cemaat imamı’ olduğunu öne sürdüler. Ancak gerek belgeler, gerek kamera görüntüleri gerekse de idari tahkikat raporuna göre bu isimlerin hiç biri o gece darbe yanlısı davranmamıştı. Yaşananları, belgeleri ile birlikte bu yazı dizisinin ilerleyen bölümlerinde tek tek masaya yatıracağım.
Söz konusu ifadeleri veren Mahmut Sağır, Murat Örsal ve Murat Mutlu daha sonra tahliye edilip görevlerine iade ettiler. Yargılama sonucunda da beraat ettiler. Murat Örsal, tahliye olduktan sonra 26 Eylül 2016 tarihinde göreve iade oldu. Bununla da yetinilmeyip 2015-2016 Harekât Başarı Ödülü kendisine tevdi edildi. 30 Kasım 2016 tarihinde terfi ettirilerek Uçak Bakım Tabur Komutanlığı’na getirildi. Dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, 28 Aralık 2016 tarihli üs ziyaretinde kendisine ait olan anı objesini Murat Örsal’a verdi.
Mahmut Sağır da 22 Ağustos 2016 tarihinde tahliye edilip görevine iade edildi. Daha sonra Hava Kuvvetleri Değerlendirme ve Denetleme Başkanlığı’nda güvenlik denetçisi oldu. Bütün hava kuvvetleri birliklerinin emniyet tedbirleri, güvenlik taburları ve güvenlik planlarının kontrol edilmesinden sorumlu kişi.
Onlara bu talimatı veren dönemin Üs Komutanı Tuğgeneral Erdoğan Gür, şu anda Hava Harp Okulları Komutanı. Gür’ün emirleri doğrultusunda astlarını yönlendiren Albay Şaban Delioğlu da 15 Temmuz’dan sonra terfi ederek Anamur Garnizon Komutanlığı’na getirildi.
Dosyası ‘kabartılan’ isimlerden Emin Ayık ve Tayfun Tuna ise ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
EK – 1 : Tayfun Tuna’nın, söz konusu ‘köpürtme’ iddialarını anlattığı el yazısı ile yazdığı dilekçe